Bay Rektör, ellerinizde kan var

Yýl 1950’ler. Ýstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde iki ordinaryüs profesör hoca arasýnda rekabet var: Ali Fuad Baþgil ve Sýddýk Sami Onar. 

Ali Fuad Hoca, toplum tarafýndan sevilen ve bilinen bir isimdi. Onar ise Ýstanbul Üniversitesine öðretim üyeleri tarafýndan seçilen bir rektör.

Gerisini ve 27 Mayýs 1960’da neler yaþandýðýný, 1950’lerde Hukuk Fakültesinde öðrenci olan bir kiþiden dinleyelim:

“Baþgil milletin, Onar aydýnlarýn Cumhurbaþkaný adayý idi.

Bu gerilim Türkiye’yi 27 Mayýs’a götürdü. 27 Mayýs tabiri caizse üniversitede çiçeklendi ve meyvesini verdi. Esasen 27 Mayýs’ýn hukuki gerekçesini de üniversite verdi. Þunu hemence belirtelim ki Ordu, üniversitenin açmýþ olduðu hukukî kredinin tamamýný kullanmadý. Kullansaydý Yassýada’dan kimse sað çýkamayabilirdi.

Bu arada beni en çok yaralayan hususlardan birisi mezun olduðum Hukuk Fakültesi’nin bu hadisedeki gayri hukukî tutumu oldu. Zira, Ýstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi hocalarý bize öðrettikleri ‘Makabline þâmil kanun olmaz’ [Yeni kanunlar, geçmiþe doðru uygulanmaz] ana prensibini tersine çevirerek ‘Olur’ fetvasý vermiþlerdi. Böylece 27 Mayýsçýlar devirdikleri iktidarýn Cumhurbaþkaný Celal Bayar’ý da idam edebilmek hukukî imkânýna kavuþmuþ olacaklardý.

Ordu bir iktidar devirmiþti, bazý hocalarýmýz ise hukuk prensibini.” 

(Ergun Göze, Üniversite Niçin Çöktü? Profesörler Geçiyor, Boðaziçi Yay., 1990, s. VIII)

Sýddýk Sami Onar, 27 Mayýs 1960 darbesinden sonra da rektörlüðe devam ediyor. Ama daha kritik bir rolü var. Onar, darbe sonrasý Anayasa Komisyonu Baþkanlýðý yapýyor. 

Onar, darbecilerin kendilerini anlatmakta zorlandýklarý ve ne yapacaklarýný bilmediði bir ortamda imdada ilk yetiþenlerden. Hatta darbecilere “yasama yetkisiyle donatýlmýþ bir ihtilal komitesi kuracaksýnýz. Devlet reisi de sizden hükümet de sizden” diye akýl ve cesaret veren de o.

Meþruiyet arayan darbecilere, darbecileri bile þaþýrtan bir destek üniversiteden gelmiþtir! Onar gibilerin söylediði þey: “Meþruiyet ihtilalinizdir, her þeyi yapabilirsiniz!”

Ýþte Ýstanbul Üniversitesi öðretim üyeleri tarafýndan seçilen rektörün hukuka verdiði önem bu kadardýr! Yani, hukukçu rektör, gücü olanýn her þeyi yapma hakký olduðunu savunur. Sonrasýnda da Anayasa yazýmý ve yeni sistemin kurulmasýnda rol alýr. Yassýada Mahkemelerini ve askeri cuntayý meþru ilan edenler, bu üniversite hocalarýdýr. 1960 darbesi sonrasý kurulan vesayet sistemi de, bu hukuksuz hukukçular ve üniversite hocalarýnýn eseridir.

(Ömer Madra ve Ali Bilge tarafýndan Açýk Radyo’da, 27 Mayýs dönemine iliþkin canlý tanýklarla zenginleþtirilen çok güzel bir program dinlemek içinhttp://acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=26669)

Türkiye’de üniversite böyle kirli bir geçmiþe sahiptir. Bilim adamlarý, hakkýn, hakikatin ve hukukun deðil gücün yani askerin yanýnda saf almýþtýr.

Türkiye’de üniversitenin bu kirli arka planýný bilmeden, üniversite özerkliðini tartýþmak anlamsýzdýr. Türkiye’de üniversite özerkliði, darbeciliðin, vesayetçiliðin ve halka karþý sorumsuzluðun bir aracý olmuþtur.

27 Mayýs’tan sonraki darbelerde de YÖK’ün kurulmasýnda da bu sorumsuzluðun büyük bir payý vardýr. Özerk üniversite, akademik özgürlüðü korumaya da özen göstermemiþtir. Hem YÖK öncesi hem de sonrasý dönemde, farklý görüþteki akademisyenler, üniversite dýþýndaki siyasetçiler tarafýndan deðil bizzat özerk üniversiteyi temsil eden akademisyenler tarafýndan baskýya maruz kalmýþtýr! 

Bir daha eli kanlý veya sopalý rektör ve YÖK istemiyorsak, mevcut yükseköðretim sistemini demokratikleþtirmek gereklidir. Demokratikleþme ise sadece öðretim üyelerinin deðil, bütün halkýn taleplerinin yükseköðretime yansýtýlacaðý mekanizmalarý kurmakla ve akademik özgürlüðü güçlendirmekle baþlar.

Yani, üniversiteleri ve YÖK’ü topluma karþý hesap verebilir kýlmak gereklidir.