Sözü uzatmaya, komploya, dedikoduya hacet yoktur... Kaset, kayýt, dinleme, tape denilince akla kim, hangi grup geliyorsa Deniz Baykal’ýn özel görüntülerinin bulunduðu videoyu çekip, servis eden de odur. Hiçbir kampanya bu gerçeði deðiþtiremez. Paralel medyanýn kendini açýk etme pahasýna, elbirliðiyle yürüttüðü algý operasyonu beyhudedir.
MHP yöneticileri ve milletvekillerinin ayný türdeki kayýtlarýný çekip servis eden yapý da orasýdýr.
Dün, internete servis edilen ve Dýþiþleri Bakaný, Dýþiþleri Müsteþarý, MÝT Müsteþarý ve Genelkurmay 2. Baþkaný Suriye konulu strateji toplantýsýný dinleyip, tarihe eþi benzeri görülmemiþ bir ihanet belgesi olarak geçiren güç de aynýdýr.
“Paralel yapý”nýn demokrasimiz ve devlet sistemine yönelik tehdidi kelimelerle ifade edilecek boyutu geçmiþtir. Bugün, nasýl olsa Tayyip Erdoðan’ý sýkýntýya sokuyor diye olup bitene alkýþ tutanlar da ayný tehditle karþý karþýyadýr. Hepsinin özel hayatý yýllardýr dinlenmiþ, kaydedilmiþ ve dosyalanmýþtýr. Cumhuriyet tarihinde bundan daha sistematik, daha sinsi, daha belden aþaðý bir giriþim yaþanmamýþtýr. Hedefe ulaþmak için, özel hayattan devlet güvenliðine kadar bütün kurallarý ve bütün deðerleri karalamayý, yýkmayý göze alan bir darbe giriþiminden söz ediyoruz.
Herkes biliyor ki bu þartlar altýnda kimse güvende deðildir. Hepsinden önemlisi demokrasimiz ve hukuk sistemimiz güvende deðildir. Gülen Grubu, görülmemiþ bir itaat zinciri içinde devleti kuþatmýþ ve askerden boþalan derin devlet ünitelerini iþgal etmiþtir. Her gün büyük bir cömertlikle servise sunulan bazýsý montaj bazýsý dublaj kayýtlar da bu iþgal döneminin ürünleridir. Son servislerden öyle anlaþýlýyor ki iþgal, hala cesaretle ve özgüvenle devam etmektedir.
Tehdit varsa demokrasi de var...
Hepsinden önemlisi yüksek düzeyde demokrasi duygusuna sahip, yaþananlarý analiz edip deðerlendirme gücüne sahip bir toplum var. Kendi iradesine veya ülkenin toplam faydasýna yönelen tehditleri algýlayabilen ve cevap verebilen bir halk var. O ne derse, nasýl isterse öyle olacaktýr.
52 milyon 690 bin seçmen, demokrasi tarihimizin en özel misyonunu taþýyarak sandýk baþýna gidecektir. “Seçmen” olmak, demokrasinin bu en deðerli imtiyazýný elde bulundurmak hiç bu kadar anlamlý olmamýþtý. Seçmek hiç bu kadar bir tercihten fazlasýný ifade etmemiþti. Seçerken demokrasiyi inþa etmek, seçerken darbeyi reddetmek... 30 Mart’ý diðer seçimlerden keskin bir þekilde ayýracak özellik budur.
“Ya darbe ya demokrasi, ya hukuk ya þantaj, ya ahlaksýzlýk ya erdem” sorularý ilk kez bu kadar keskin sorulmaktadýr. Ýkisi bir arada olmaz; ya o ya da öteki...
Ülke, biraz darbe ve biraz demokrasiyle veya biraz hukuk biraz hukuksuzlukla bir arada yürüyemez. Ýkisinden birini tercih ederek ve dolayýsýyla Eski Türkiye ile bütün baðlarý kopararak yürümek zamaný gelmiþ, çatmýþtýr. Ya da Yeni Türkiye’ye ebediyen elveda diyerek eskiye dönüþ zamaný...