Bayrağını al koş... Öyle mi sahtekârlar!

Bir gazetemiz, birinci sayfasına silme Türk bayrağı basmış... Hani Maoculuktan Kürtçülüğe, Kürtçülükten Türk milliyetçiliğine evrilen, daha doğrusu “terfi eden” salim arkadaşların gazetesi... 

İnsanın, “Türk bayrağına bu kadar düşkündünüz de, ne diye Bekaa’lara gidip sarı-yeşil-kırmızı bayrağın altında tören kotası müsamerelerine katıldınız, karşılıklı gül alıp gül alışverişinde bulundunuz?” diyesi geliyor...

Bu arkadaşlar kan döken PKK’yı seviyor, öyle ya... “Barış ve çözüm” diyen Öcalan’dan ise nefret ediyor.

Kan döken PKK, ulusal bağımsızlık savaşçılarıydı bu arkadaşlara göre...

Öcalan da, “ulusal bağımsızlık savaşının lideri...”

Hep bu minvalde yayınlar yaptılar...

Faşist Türk ordusunun orman yaktığını, köy boşalttığını, masum insanları kurşuna dizdiğini, işkence tezgâhları kurduğunu tekrarlayıp durdular...

Sık sık da iyi niyet heyetleri yolladılar Bekaa’ya...

Milletvekili pazarlığına oturdular.

Ortak stratejiler belirlediler...

Bütün bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin içinde “bir şekilde” 
yer aldılar...

Nasıl olduysa oldu, “ulusal bağımsızlık savaşının lideri Öcalan”, birdenbire “bölücü başı” oldu...

Bu nasıl oldu?

Bunun nasıl olduğunu, “bayrağını al koş” diyen kifayetsizler düşünsün...

Ki, çoğunlukla Taksim-Cihangir-Nişantaşı hattında bulunuyorlar.

Bir bölüğü mizahçı...

Hem “bayrağını al koş” deyip bayrağı ve milli sembolleri kutsayan karikatürler yapacaksın, hem de “bayrak” konusunda hassasiyet geliştiren insanları faşist generallerin bayrak sevgisiyle vuracaksın...

Nitekim bunu yaptılar.

Hangi milli hassasiyetleri üleştiği, hangi “demokratik değerlerle” kesiştiği belirsiz haftalık bir mizah dergisi, şarkıcı Müşerref Akay’ın bayraklı kostümüne gönderme yaparak, Lice’deki bayrak provokasyonunu eleştiren Erdoğan’ı 12 Eylül’cülükle suçladı...

Hani herkes bayrağını alıp koşmalıydı?

Erdoğan, yere indirilen bayrak konusunda beklenen tepkiyi vermiyorsa, bayrak iyidir...

Herkes bayrağını alıp koşmalı, dağlar taşlar kırmızı beyaza boyanmalı, miting meydanları “kalpak tarlasına” dönmeli, özel araçların camına “Atam izindeyiz” çıkarmaları yapıştırılmalı...

Erdoğan yere indirilen bayrak konusunda beklenenin de ötesinde sert bir tepki veriyorsa, bayrak kötüdür, zulmün aracıdır, hamasetin sembolüdür, faşistlerin züğürt tesellisidir...

Darbeciler de dağları taşları kırmızı beyaza boyamıştır...

Üstelik Müşerref Akay’a bayraklı kostüm giydirmiştir...

Bu durumu eleştiren “büyük Türk muhalifi” Oğuz Aral’ı da mahkemeye vermiştir.

En acıklısı da şu:

Erdoğan’a bakarak “tutum” ve “ahlak” değiştiren bu arkadaşlar menfur 28 Şubat sürecini, generallere reverans yaparak geçirdiler. Başörtüsünden dolayı Meclis’ten atılan Merve Kavakçı’yı da, “kamusal alana sızmaya çalışan bir fırsatçı” olarak çizdiler.

Bunlar, “koğulmuşların” ve “düşmüşlerin” diliydi güya...

Sadece “düşmüşlere” vurdular.

Haftanın lalesi listesine baktığımızda bir tek Çevik Bir, bir tek Erol Özkasnak, bir tek Çetin Doğan, bir tek BÇG paşası, bir tek BTK müfettişi, bir tek “ilerici yargıç” göremedik.

Ödülleri Merve Kavakçı, Şevki YılmazHasan Mezarcı 
gibi, zaten linç konsorsiyumunun önüne atılmış “düşmüşler” arasında paylaştırdılar ve hiç utanmadılar...