Diyarbakýr’daki Ýkinci Hava Kuvvetleri Komutanlýðý’nýn bahçesine girip göndere týrmanarak bayraðý gasbetdikden sonra kaçan gence iki çift lakýrdý:
Bak, Delikanlý!
Senin büyükbabalarýn, büyük amcalarýn, büyük dayýlarýn ve daha pek çok akrabân, Türk silah arkadaþlarýyla omuz omuza vuruþurken Galiçya’da, Kûtülamâre’de, Sarýkamýþ’da, Yemen’de, Kanal Cebhesi’nde, Anafartalar’da, Sakaryada, Dumlupýnar’da, Afyon’da, Ýzmir Ufuklarý’nda ve öncesiyle sonrasýyla daha nice er meydanýnda yiðitçe þehâdet mertebesine eriþdi.
Ayrýca onlar o can pazarlarýnda boðuþurken Arabýyla, Boþnaðýyla, Makedonuyla, Lazýyla ve daha yine nicesiyle yine sayýsýz Osmanlý da kendileriyle omuz omuzaydý.
Kýsacasý o gasbetdiðin hilâlli yýldýzlý al bayraðýn üzerinde senin cedlerinin de kaný var.
Netîceten o bayrak, mîras yoluyla, senin de üzerinde hak sâhibi bulunduðun bir bayrakdýr.
Eðer o kadar meraklý idiysen öyle þempanze gibi direklerde canbazlýk edeceðine nöbetçi teðmene haber yollayýp ricâ etseydin. O, nöbetçi subaylarýn geniþ takdir hakkýný kullanarak aðleb-i ihtimâl depodan bir tâne getirtip sana armaðan ederdi.
Yâni boþuna soytarýlýk etmiþsin.
Þâyet hâlâ kafan basmadýysa haber ver, bir de çizerek îzâh edeyim...
***
Þimdi iki satýr lakýrdým da o birliðin kumandaný olacak þahsa var:
Kumandan Efendi!
Ben yedeksubaylýðýmýn önemli bir bölümünü Amasya 15. Tümen Tâlimgâh Taburu’nda îfâ etdim.
Sen o zamanlar henüz Kuleli’ye yâhut Iþýklar’a bile girmemiþdin. Kýsa pantalonla uzuneþek veyâ birdirbir oynamakla meþgûldün.
Hem Tümen’in hem de Þehzâde Düzü’ndeki Orduevi’nin giriþinde bayraðýmýz dalgalanýyordu. Eðer birileri, ekþi ayraný kabararak, alýp götürmediyse hâlâ gönderlerde olmalarý gerekir. Þimdilerde durum nasýldýr tabii ki artýk bilemiyorum. Fakat eðer o zamanlar (1969/70) bir, diyelim ki koleksiyoncu filan tutup da o gönderlere týrmanarak o bayraklardan birini alýp götürmeye yeltenseydi ne olurdu biliyor musun?
Peki, o vakit sevâbýna anlatývereyim:
Eðer böyle bir teþebbüs meydana gelseydi, gönderin yakýnýndaki subay sayýsýna göre muhtelif sonuçlar doðabilirdi.
Meselâ orada üç subay olsaydý bu þahsýn leþi, daha bayraða el atarken bedeninde üç mermi deliði olduðu halde yere düþer ve karpuz gibi patlardý.
Amaaa, diyelim ki o an orada üç deðil de yedi subay bulunsa idi o zaman o leþin vücûdunda tabii ki yedi delik açýlmýþ bulunurdu.
Demem o demek ki biz o zamanlar Amasya’da, long time ago, palaskalarýmýzda silahlarýmýzla dolaþýrdýk.
Silahlarýmýz da, yanlýþ hatýrlamýyorsam, dolu olurdu.
Ve yine yanlýþ hatýrlamýyorsam aramýzda çok çok kötü nýþancý da yokdu.
En iyi esas duruþlarýmla, Kumandan Efendi...
***
Türkiye’ye karþý derin bir düþmanlýk, onulmaz bir kin beslemeyen hiç kimse, üçüncü bir devâsâ Boðaz köprüsüyle bu ülkenin ekonomik ve stratejik bakýmlardan küme atlayýp bir üst kademeye çýkmasýna îtirâz etmez, edemez.
Ancak eðer bu köprü, sanki baþka yer kalmamýþ gibi tutulup da Ýstanbul’un en önemli oksijen üretim alanlarýndan biri tahrîb edilerek dikilecekse ona artýk köprü demezler þehrin baðrýna hançer saplanýyor derler.
Bu iþ için 657.000 küsur aðacýn katledileceði ve bir milyon 855 bin aðacýn ise sürgüne gönderileceði bildiriliyor. Bu kitlevî sürgünde kaçýnýn yollarda telef olacaðýný tahmîn etmek zor deðil.
Daha üç hafta mukaddem, 18 Mayýs günü, Kýrým Türklerinin 1944 Yýlý’nda buna benzer bir sürgünle topraklarýndan koparýlarak sürgüne gönderilmelerinin 70. yýldönümünü acýyla andýk. O gün dipçik darbeleriyle yola çýkarýlan 250.000 Türkden ancak 110.000 kadarý yerine varabilmiþdi.
Bir yurddaþ ve bilhassa nesillerdir bu þehrin ahâlîsinden olan bir âilenin çocuðu olarak isyân ediyorum!
Bakalým önümüzdeki belediye seçimlerinde bu mârifetin müsebbiblerine kaç oy çýkacak!
Tamam, Ýstanbullular biraz daðýnýk ve dalgýn olurlar ama artýk bunaklýk derecesinde deðil...
(x) - Bayraklarý bayrak yapan üstündeki kandýr;
Toprak, eðer uðrunda ölen varsa vatandýr.
Mithat Cemal Kuntay