Bayram benim neyime...

Biliyorum, bayram neşesini zedelemek doğru değil.  İslam dünyası yanıyor. Peki, içiniz yanmıyor mu? Yanıyor, yanıyor... Açık söylemek gerekirse, ben geleceğimize dair iyimser duygularla kötümser duygular arasında bocalıyorum. Gelin, konuyu ikiye ayıralım. Önce Türkiye’deki gelişmelere bakalım. Yani önce iyimserlik noktalarımızı ele alalım.

Demokrasinin nimetlerinden yararlandığımız bir ortam var. Son örneği iki önemli seçimle yaşandı. Bölgemizdeki diğer ülkelere bakarak bunun ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi takdir edebiliriz. Örnekler uzak değil. Mısır, Irak, Suriye… Hatta Ukrayna… Ekonomide yeni adımlar ve çözüm sürecinin sağlıklı ilerleyişine dair umutlarımız geleceğe de umutla bakmamız için bize esaslı gerekçeler sunuyor… Yeni bir hükümet, yeni anlayışlar için de bir fırsat değil mi? İyimserlik noktalarımız bu kadarla sınırlı değil elbette, sayamayacağımız kadar çok… Hele "Yeni Türkiye" kavramının içini de anlamlı bir şekilde doldurabilirsek iyimser olmak için daha çok sebep çıkar ortaya.

Sizi de kötümser duygular içine atmak istemem, fakat İslam dünyasının haline baktıkça “bayram benim neyime…” diyesim geliyor. Bütün İslam dünyası ateşler içinde. Toparlanma alâmetleri yok dersem haksızlık etmiş olur muyum? Bir zamanlar bizi tatlı hayallere sevk eden Arap Baharından söz edemiyoruz bugün. Ondan da öte maalesef iç çekişmeler bitiriyor İslam Dünyasını. Mezhep kaygısının nelere yol açtığını hep beraber görüyoruz. IŞİD benzeri örgütlerin İslam algısına verdiği zarar da cabası.

Peki, toparlanma nasıl olacak ve nereden başlayacak? Yukarda Türkiye'ye dair yazdıklarım aslında ümidin nerede olduğunu da belirtiyor. Türkiye'nin her bakımdan güçlü olması gerekiyor. Öncelik güçlü bir demokrasi ve hukuk sisteminde...  Son günlerde tartıştığımız Irak ve Suriye tezkeresi Türkiye'nin elinin güçlü olması bakımından önemli. Güçlü olmak başka, gücü kullanmak başka. Herkes sizin yumruğunuzun güçlü olduğunu bilirse tavrını ona göre ayarlayacaktır.

İslam Dünyasının çok sorunu var. En önemlilerinden birisini şöyle dile getirebiliriz: İslamiyete inanmak başka onu bilmek ve anlamak başkadır. Muhtelif alanlarda ortaya çıkan problemlere nasıl çözümler üreteceğine ilişkin İslam dünyasının bir projesi yoktur, en azından buna dair bir örnek yoktur. Eğitimi nasıl düzenleyeceğini, iş hayatını nasıl bir sistem içinde götüreceğini, serbest rekabeti nasıl sağlayacağını, faizsiz bir düzen için neler planladığını ve buna benzer daha pek çok alanı nasıl tanzim edeceğini ortaya koymadan İslamiyeti bilmek ve anlamaktan bahsetmek manasız olur. "Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz" buyruğu sadece kişileri değil toplumları da muhatap almaktadır.

İslam Dünyası için bir büyük kongre mahiyetindeki Hac bu işlevini icra ediyor mu? Bütün Müslümanları ilgilendiren Hac konusunun tanzimi sadece Suudilere bırakılamayacak kadar önemli sanırım. Müslümanlar sorunlarını bu Büyük Kongrede ele almayı düşünmüyorlarsa gelecekten nasıl emin ve ümitvar olacağız?

Bu konuları düşünüp tartışırken Diyanet İşleri Başkanı'nın bir beyanı çalındı kulağıma. Sevindim. Prof. Mehmet Görmez, İstanbul’daki 29 Mayıs Üniversitesi’nin Uluslararası İslam Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için, Diyanet Vakfı’nın YÖK’e müracaat ettiğini söylemiş. "Dünyadaki önemli İslam üniversiteleri Müslümanların yaşadığı sorunların üstesinden gelecek bilgiyi üretemiyor" demiş Görmez Hoca. Şunları da eklemiş: "İslam dünyasının IŞİD, Boko Haram, El Şebab gibi yapıları ortaya çıkaran sebepleri masaya yatırması gerekir. Müslümanlar hep harici nedenlere vurgu yaparken, dâhili nedenlere vurgu yapmaktan sakındı. Müslümanların sorunu, dinle hayat arasında, akılla vahiy arasında doğru ilişki kuramamak. Peygamberimizin hadislerini, Kuran’ı doğru algılamak son derece önem arz ediyor." Evet, Kuran'ı doğru algılamak önemli ama doğru algılayıp algılamadığımızı nasıl tahkik edeceğiz? Bu önemli soru ancak uygulamaların verdiği sonuçlarla cevap bulabilir. Elbette bunun için de zamana ihtiyaç var. İslam dünyasını çok iyi tanıyan ve sorunlara hâkim olan Başbakan Prof. Davutoğlu’nun Prof. Görmez'in bu projesine sahip çıkmasını dileyelim.

İslam dünyasının acısı yüreğimizdeki ağırlığını korumalı. Oralardaki acıyı hafifletmeye çalışan İHH ve benzeri kuruluşlara buradan selam göndermek geliyor içimden. 

Evet, içinde bulunduğumuz nimetleri fark edelim ama Bayramın da sorumluluklarımızı hatırlamak için vesile olmasını dileyelim. Bayramınızı tebrik ediyorum.