Bayram tatili bitti, şimdi yaraları sarma zamanı

10 günlük bayram tatilinin sonuna geldik. Bu yazıyı yayınlandığı gün okuyanlar için bugün 5 Eylül 2017, bayram tatilinden sonraki ilk mesai günü. 
 
Milyonlarca insan bu sabah tuhaf hislerle uyandı. İşe gitme fikrine kendine zor da olsa hatırlattı. 
 
“Nerede çalışıyordum ben? Hangi otobüse biniyordum? Neydi bizim servisçi abinin adı?” sorularını çınlamış olmalı şehirlerimizde bu sabah.
 
10 günlük tatil bir tek turizmcilere yarayacak dedik ama yaraya yaraya Yunan turizmine yaradı. Yüzbinler gitti Yunanistana. Bazı Yunan adalarında yerleşik nüfustan çok Türk vardı. Bizim uyanık turizmcimiz “Başka nelere ekstra ücret istesem” diye etrafına bakınırken Bodrum’daki bir lahmacuna vereceği paraya 3 gün tatil yaptı bizimkiler Yunanistan’da.
 
Bir doğal afetten bahseder gibi bahsettiğimin farkındayım ama şimdi yaraları sarma zamanı. 
 
*     *     * 
 
Bir anda Eylül ayında, bir anda sonbahar mevsiminde, bir anda yılın son çeyreğinde buluverdik kendimizi. Oysa Kurban Bayramı tatili başlamadan önce yazın ortasındaydık. 
 
İşletmeler, patronlar ve çalışanlar için zor bir başlangıç olacak. 
 
Öncelikle patronlar streslerini, kayıp zamanın telafisinin sorumluluğunu çalışanlarına yüklememeye çalışmalı. 
 
Yaz aylarını zaten düşük sezon olarak geçiren birçok sektör, üzerine 10 günlük tatille birlikte ciddi bir darbe yemiş oldu çünkü. Ama bu darbenin etkisini çalışana aksettirmek darbenin kurumiçi bir travmaya dönüştürebilir.
 
10 günlük tatilden oluşan boşluğu zaten var olan şirket hedeflerinin üzerine bindirmek olacak olan işleri de bozacaktır. 
 
Kısacası bu bayram dönüşü ekibini en hızlı şekilde işe motive eden patron kazanır. 
 
*      *     * 
 
MICHAEL SAYMAN’IN HİKAYESİ
 
17 yaşında Facebook'da staja başlıyor Michael.
 
4 yıl çalışıyor, bu sürede müthiş bir deneyim elde ediyor. 
 
21. Yaşgününü kutlarken Facebook’dan Google’a transfer oluyor. 
 
Google’ın Assistant ürününün ürün müdürü oluyor. 
 
Bizde ise staj deyince ya fotokopi başında bir genç geliyor aklımıza, ya da kaşe basılıp eve yollanan naylon stajyerler. 
 
Stajyer yetiştirmeyen şirketler istediği gibi eleman bulamamaktan dertli.
 
Stajı angarya görüp naylon staj yapan (staj yapmış gibi göstermeye naylon staj deniyor) gençler ise okul bitince iş bulamamaktan. 
 
Lisede, üniversitede, hatta ortaokuldaki gençler, yaz tatilinde, sömestrede, haftasonlarında, okul çıkışlarında…
 
Resmi staj ya da gönüllü staj…
 
Yarı maaşına, cep harçlığına ya da karın tokluğuna…
 
Hem de öyle annelerinizin “sakın kendini ezdirme” demesi gibi değil, bilakis ezdirerek… 
 
Enayi miyim ben demeden her işe koşturarak…
 
İş bulmak mesele değil, iş öğrenmek için mecburiyet bunlar. 
 
İş bulmak zor, gitgide daha da zorlaşıyor.
 
Eskiden “Gel asgari ücretten başla işi öğren” diyebiliyordu işletmeler, şimdi asgari ücret 1404 TL, artık işten çıkanın bile yerine kimseyi almamanın derdindeler. 
 
Erken yola çıkan kazanacak.
 
Erken yola çıkmayanların oluşturacağı trafik de son gün bayram tatilinden dönen İstanbullular gibi olacak...