Geçen yýl bu zamanlarda nasýl bir Türkiye’de yaþýyorduk, þimdi nasýl?
Türkiye sorunlu bir coðrafyada. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda cetvelle çizilmiþ sýnýrlara sahip bir coðrafya bu. Birkaç Avrupa ülkesinin Osmanlý Ýmparatorluðu’nu tarihe gömmek için aralarýnda anlaþtýklarý biliniyor. O anlaþma sonunda bugünkü Ortadoðu yapýsýný oluþturdu.
Çatýþmalar oluþuna deðil, nasýl olup da bütün ülkelerin birbirinin boðazýna sarýlmadýðýna þaþýrmamýz gereken bir yapý bu. Ýhtilâflar, düþmanlýklar, ayný ýrk ve din kökeninden oluþun saðlamasý gereken uzlaþmanýn önüne geçiyor bu coðrafyada...
Keþke bir kenara çekilip geliþmeleri seyretmekle yetinebilsek...
Bugünün dünyasýnda bunu yapabilmek imkânsýz. Sýnýrýn öte tarafýnda olup bitenler bizi de bir biçimde içine çekiyor. Irak’ta ne olduysa oldu, ancak sonunda ortaya kendimize ait hayati bir sorunu daha da koyulaþtýran bir tablo ortaya çýktý. “Suriye’de baþlayan hareketlenme de ya benzer bir sonuç doðurursa?” endiþesini nasýl hafife alabilirsiniz?
Sýnýr-ötesi ülkeleri, Rusya’yý ve Ýran’ý, hep kerterizde tutmamýz, dengeleri gözetmemiz gerekiyor...
Ýsrail’le sýnýrýmýz yok, ama yine de sorunumuz var. Gazze ablukasýna kulak týkayabilsek ya da Yahudi yerleþim merkezlerinin her tarafa yayýlarak Batý Þeria’yý Filistinliler için ‘yaþanmaz yer’ haline getirmesine göz yumabilsek ne âlâ; bunu baþaramayýnca geceleri uykularýmýzý kaçýran bir dýþ politika sorunumuz daha oluyor...
Avrupa Birliði (AB) eski bir hedef; o yolda attýðýmýz bütün adýmlara raðmen hedeften hep ayný uzaklýkta kalmaya devam ediyoruz... ‘Kopenhag kriterleri’ bizim için geçerli, ama AB’ye üye olmuþlar o ilkeleri kendileri çiðneyebiliyorlar... “Alýn AB’nizi baþýnýza çalýn” dediðinizde karþýnýza ‘eksen kaymasý’ iddiasýyla çýkýlýyor...
Oysa kayabileceðimiz elle tutulur bir eksen de yok ortada... Kendi eksenimizi kendimiz oluþturma gayretini sergilediðimizde ‘maceracý’ oluyoruz...
Dýþarýsý böyle de içerisi çok mu ayný kalýyor? Bir yýl önce her þeyin yolunda gideceðine dair umutlarý yeþerten geliþmeler yaþanýyordu, bugün eskinin bütün dertlerini biraz daha büyüyerek yeniden karþýmýzda bulmamýz reva mý?
Cezaevlerinde ölüm orucu tutanlar bile var... Gerçekten aklýmýza mukayyet olmamýz gereken bir durum bu.
Herkesin her alanda gýpta ettiði birkaç ülkeden biri haline gelmemiz, Avrupa’da baþkalarý birbiri ardýna ekonomik krizlere sürüklenir ve iflâstan kurtulmak için demokrasi-dýþý tedbirlere bile baþvururken, bizim milli gelirdeki artýþa paralel daha zengin bir ülke olmamýz, vesayet alýþkanlýklarýný geride býrakmamýz, sorunlarý demokrasi içerisinde çözmeyi öðrenmemiz... Yani, son on yýlda elde edilen bütün kazanýmlar...
Sanki yok mesabesinde görülüyor bazýlarý tarafýndan... Moraller bozuluyor, yarýnla ilgili beklentiler olumsuza dönüyor...
Acaba on yýlýn yorgunluðu mu bu? Siyasiler icraat yorgunu da bizler de onlarý izlemekten yorgun mu düþtük? Kolayýndan çözülebilecek sorunlar bunun için mi içinden çýkýlmaz gibi görünüyor? ‘2014 hesabý’ yapalým denilirken önümüzdeki 2013 yýlý ülkemiz için kayýp yýl olmasýn sakýn...
Galiba herkesin oturup bir deðerlendirme yapmasýnýn zamaný.