Kendi kendini “Cumhurbaþkaný adayý” ilan eden (bir insanýn kendinde keramet vehmetmesi hangi patolojiye iþaret eder?) bir zat söylemiþ: “Ezan kutsal deðildir, ezaný ýslýkladýðý söylenen kadýnlarýn eylemi daha kutsaldýr...”
Burada teoloji tartýþmasý yapmýyoruz. Ama, galiba, “teolojik” olarak da bir dizi sýkýntý barýndýrýyor bu açýklama.
Ýçinde bol miktarda “Allah” lafzýnýn geçtiði bir metin (çünkü ezan namaza çaðýran bir metindir) kutsal olmayacak ama “Ben hafif meþrep bir kadýným, ben sürtüðüm, ben þuyum, ben buyum” diye slogan atan kadýnlarýn koyduðu “eylem” kutsal olacak, öyle mi?
Çok hýzlý koþuyor...
Bazýlarý çok hýzlý koþuyor...
Bu “Cumhurbaþkaný adayý”ný kendi ahlakýyla baþ baþa býrakýp, Yeni Zelanda’daki terör saldýrýsý konusunda açýklama yapan Kemal Kýlýçdaroðlu’na geçelim:
Bu zat, Charlie-Hebdo saldýrýsýnda da ayný laflarý etmiþti...
Bütün bir “Ýslam dünyasý”ný “terör”den sorumlu tutmuþtu...
Özetle þunu söylemiþti: “Siz din üzerinden siyaset yapmaya devam ederseniz, içinizden böyle katiller çýkar...”
Olabilir...
Mümkündür...
Daha doðrusu, bu da bir “bakýþ açýsý”, bir “yaklaþým”dýr.
Terör, bir “sonuç”sa (ki, çoðu zaman böyledir), “din”in yanlýþ deðerlendirilmesi ve “kullanýlacak” bir aparat gibi görülmesi böyle bir sonuca yol açabilir. Ama terör sadece bir sonuç deðildir; ayný zamanda siyasal bir enstrümandýr. Burada, biraz da, bu enstrümaný kullanan ve oradan “fayda” devþiren odaklara bakmamýz gerekiyor.
Kýlýçdaroðlu’nda böyle bir bakýþ yok.
Böyle bir niyet de yok.
Çünkü dinin (özellikle “Ýslam” dininin), “terör” denilen sonuçla irtibatlý olduðunu düþünüyor. Ýslam dini diye bir þey olmasaydý ya da insanlar dinlerine bu kadar baðlýlýk göstermeseydi, terör diye bir þey de olmayacaktý.
Hadi diyelim ki, bu da bir bakýþtýr.
Böyle düþünen çok sayýdan “laik vatandaþ”ýmýz var.
Fakat tersi söz konusu olduðunda da, yani ölenler “Müslüman” olduðunda da Kýlýçdaroðlu ayný laflarý ediyor.
Terörü bir “sonuç” olarak gören Kýlýçdaroðlu’nun þöyle demesi gerekirdi oysa: “Siz Hristiyanlýk üzerinden siyaset yaparsanýz, bu kadar çok Ayasofya derseniz, Türkiye’ye ve Ýslam dünyasýna karþý bu kadar çok dini referans kullanýrsanýz, ikide bir Haçlý ruhunu canlandýrmaktan söz ederseniz, sonuç bu olur.”
Hayýr, Kýlýçdaroðlu bunu demiyor…
Þunu diyor: “Ýslam dünyasýndan kaynaklanan terör...” Ve ardýndan ekliyor: “Siz din üzerinden siyaset yapmaya devam ederseniz, sonuç bu olur...”
Bir baþka ifadeyle, Yeni Zelanda’daki terör saldýrýsýnýn sorumluluðunu, camiye giden, namazýný kýlan, dinini yaþayan insanlarýn sýrtýna yüklüyor.
Hazýr konu açýlmýþken, ezan hassasiyetini “hamaset” olarak deðerlendiren arkadaþlarla (bizim arkadaþlarýmýz bunlar) ilgili de bir hatýrlatma yapalým.
Bunlardan biri, ezan duyarlýlýðýný þu sözlerle tahfif ediyor: “Bu seçimin en etkili malzemesi...”
Daha doðrusu, ezan konusunda duyarlýlýk gösteren Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý, ezaný “seçim malzemesi” haline getirmekle suçluyor.
Diyecek fazla söz yok.
Üzücü.
Sadece üzücü.