Siyasi mücadele, eline silah alýp daða çýkmaktan daha büyük cesaret gerektirir. Toplumun önüne bir politikayla çýkabilmek, medyanýn karþýsýna rasyonel bir söylemle geçebilmek, muhaliflerin saldýrýlarýna sabýrla karþýlýk verebilmek kolay iþ deðildir. Bu yüzden siyaset gerçekten cesaret iþidir. Toplumdaki birbirinden çok farklý algýlarý idare edebilmek, her konuda politik görüþ ve iddia sahibi olabilmek, seçime girerek boyunun ölçüsünü görebilmek cesaretin en büyüðünü gerektirir. Bir yanda mitleþtirilen güçlü bir figürün irrasyonel tutum ve tepkilerine boyun eðeceksiniz, diðer yanda demokrasiyi kabullenmeyen silahlý bir örgütün gözüdönmüþ eylem ve söylemlerine göðüs gereceksiniz... Doðrusu ben Ankara’da siyaset yapan BDP’lilerin Kandil’deki PKK’lýlardan daha cesur olmalarý gerektiðini düþünüyorum, çünkü daha zor ama daha doðru zeminde bulunuyorlar. BDP’lilerin sýkýntýsý, siyasi bir hareket olmalarýna raðmen, partiyi deðil örgütü daha önemli görmeleri, demokrasiyi yüceltmek yerine silahlý yöntemi gerekli gibi algýlamalarý...
Daða çýkan teröristin cesareti ilk hamle için sözkonusudur, ondan sonrasý duruma katlanma ve sabýr gösterme iþidir. Siyasetçinin cesareti ise her gün, her yeni durumda kendisini yeniden üretmeyi gerektirir. Daða çýktýktan sonraki cesaret, örgütsel esaret düzenine kafa tutabilmekle, daðdaki kölelik düzeninden kaçabilmekle mevzu bahis olabilir.
Kamuoyunun gözü önünde olmak, elle tutabilmek, hesap sorulabilir olmak zordur. Siyasetçi hesap sorulabilen, sorgulanan, eleþtirilen kiþidir. Parti mensuplarý da hesap sorar, taban da, sokaktaki vatandaþ da, medya da, sivil toplum da sorgular. Daðdaki adamýn hesap vermek gibi bir sorumluluðu yoktur. Ne eleþtirileri umursar, ne serzeniþleri dikkate alýr, ne tavsiyelere kulak kabartýr. Hiyerarþik örgüt yapýsý içinde sözler de, eylemler de sorgulanamaz, sadece sineye çekilir...
Bu yüzden BDP’nin demokratik hukuk sistemi içinde yol yürümeye çalýþmasý, Kandil’in ve Ýmralý’nýn durumundan daha büyük cesaret ve sorumluluk gerektirir. Örgütsel yapýnýn gölgesi altýnda ezilen BDP’nin sahici bir aktöre dönüþememesi, bu çarpýk iliþkinin bir sonucudur. Demokrasiye ve hukuka inanmayan silahlý bir örgütün etkisi altýnda kalarak demokratik siyaset yapmaya çalýþmak, ayaðýnda prangalarla yürümek gibidir. Örgütü ve yöntemini yücelttikçe kendi varlýðýnýzý ve yönteminizi küçültürsünüz. Bir yanda terör örgütünün kanlý eylemlerinin oluþturduðu psikolojik baský, diðer yanda legal alana ipotek koymaya çalýþan asalak oluþum KCK’nýn tasallutu, diðer yanda ne diyeceði belli olmayan bir mahkûmun sizi boþa düþürebilecek çýkýþlarý...
Davulu boynunda taþýyan, sürekli halkýn taleplerine muhatap olan, eleþtirilere maruz kalan, siyaset üretmesi gereken BDP, ama tokmaðý sallayan, hiçbir sorumluluðu ve yükümlülüðü olmayan, aksine yük getiren PKK. Üstüne bir de örgüt diyor ki, ‘oyu ben aldým, seni de ben seçtim’... Hem bir vesayet, hem bir esaret iliþkisi... BDP’nin siyasi varlýðýný geliþtirmesi ve alanýný geniþletmesi sistemden önce örgüte karþý iþleyecek bir süreci ifade ediyor.
***
Peki BDP bu çarpýk iliþkiden kurtulabilir mi? Hiç kolay deðil. Çünkü PKK’nýn varlýðý hem stratejik, hem taktiksel olarak gerekli görülüyor. Daha da ötesi, siyasi parti, büyük örgüt yapýsýnýn önemsiz bir halkasý olarak algýlanýyor. Amaç ve hedefleri belirleyen BDP deðil, PKK... Taktik ve stratejiler de çok parçalý ve çok aktörlü bir bütüne göre üretiliyor. BDP’nin PKK’nýnkinden baðýmsýz þekilde kendi oyun planý, kendi taktikleri, kendi amaç ve hedefleri olamýyor. Demokratik sistem içinde örgütsel amaçlarýna ulaþamayacaðýný düþünen PKK ise, siyaseti sadece yan kol faaliyeti olarak görüyor. BDP’nin baþarýlý olabileceði düþüncesi, demokrasinin çözüm üretebileceði fikrini besliyor. Demokrasi inancý ise demokrasi içinde ulaþýlamayacak hedeflere sahip olan PKK’yý korkutuyor.
PKK, býrakmýyor ki BDP, demokrasi içinde gerçekleþebilir bir çözüm sürecinin parçasý olsun... Baþbakan ‘siyasetle müzakere’ dedikçe, BDP ‘Ýmralý’ diyor, ‘Kandil’ diyor. Hükümet, ‘demokratik çözüm’ dedikçe, PKK ‘halk savaþý’ diyor, ‘baþkaldýrý ve isyan’ diyor. Demokratik sistem içinde gerçekleþebilecek çözüm projeleri bir nevi kandýrmaca gibi görülüyor. Bunun tek sebebi ise PKK’nýn ütopyasýný boþa çýkarýyor olmasý... PKK’nýn örgütsel amaç ve hedefleri, Kürtlerin meselelerinin çözümünün önüne geçiyor, çözümsüzlüðü besleyen bir sete dönüþüyor. Bu ideolojik ve örgütsel blokaj, þantaj ve sabotajlarla süreci akamete uðratýyor.
BDP, demokratik müzakere süreçlerinde aktif rol almasý gereken önemli bir aktördür. Ama sahici bir aktör olmakta zorlanan BDP’nin muhatap konumunu alabilmesi ciddi bir yapýsal dönüþümü gerekli kýlýyor. Müzakere ise iki parti arasýndaki al-ver sürecini deðil, siyaset kurumu içindeki tüm aktörlerin katýlýmýyla þekillenecek bir diyalog ve siyasi uzlaþý arayýþýný ifade ediyor.