Bizim en büyük sorunumuz, sorunlarýmýz üzerinde konuþmayý bilmemek... Ticari hayatta ortaklýklar bu yüzden yürümüyor; karý-koca tahammül sýnýrlarýný aþana kadar sorunlarýný birbirleriyle konuþmadýklarý için aileler çözülüyor. Dayak, silâh gündelik hayatýn bir parçasý olmuþsa, iyi bilin, insanlarýn konuþarak sonuç almayý bilmemesinden...
‘Kürt sorunu’için de durum farklý deðil. 1980 öncesinden baþlayan ve bugünü de içine alan süreçte ne kadar kan döküldüðünü biliyoruz. Ülkenin en deðerli beþerî ve mâlî kaynaklarýný tüketen bir süreç bu. Ancak uzun yýllar boyunca her kafadan bir ses çýktý da, soruna taraf olanlar birbirlerini anlamak üzere fazla bir çaba harcamadýlar.
Devlet‘terör sorunu’ile‘Kürt sorunu’arasýnda bir fark görmedi; Kürt siyaseti de terör ile Kürt sorunu arasýnda varolan iliþkiyi görmezden geldi. Ýki taraf da konuþarak anlaþma yolunu aramak yerine niyet okuma yöntemini yeðlemekte...
BDP eþ-baþkaný Selahattin Demirtaþ’la iki gün süren Neþe Düzel mülâkatý (Taraf, 9 ve 10 Nisan 2012) bu sebeple önemli. Demirtaþ’ýn hükümetle ve politikalarýyla ilgili görüþleri yine‘niyet okuma’düzeyinde; ancak BDP için çizdiði sýnýrlar ve terörün sona erdirilmesini getirebilecek tavsiyeleri üzerinde durulmayý hak ediyor.
Ýngiltere’de etnik kökenli terörü bitiren süreçte örgütün yasal siyasi uzantýsý belirleyici rol oynamýþ, müzakereler IRA sürece dahil edilmeden Sinn Fein ile yürütülmüþtü. Devlet adýna müzakereye taraf olanlar ise, karþýlarýnda oturan‘politikacýlar’ýn geçmiþte IRA ile yollarýnýn kesiþip kesiþmediðini sorgulamadýlar.
En çetrefil sorunlarýn üstesinden, görüþerek konuþarak gelindi.
Selahattin Demirtaþ bizde bu yolun geçerli olmadýðýný söylüyor. BDP Sinn Fein’in karþýlýðý deðilmiþ; þiddetin durdurulmasý, militanlarýn daðdan inmesi gibi konularda herhangi bir rolleri olamazmýþ... “Onlarý Ýmralý veya Kandil ile konuþmalý hükümet” diyor Demirtaþ; hükümeti de konunun yalnýzca bu yönüyle ilgilendiði için suçluyor. BDP ile konuþulacak konularý anadilde eðitim, yerel yönetimlere yetki (özerklik), kimliklerin anayasal güvenceye alýnmasý ile sýnýrlýyor.
Çok dar bir alan... BDP’nin siyasi gücü bu sýnýrlardan ileri konularý konuþabilmesiyle oluþur ancak... Þiddetin durmasýný getirecek, daðdan inmeyi kolaylaþtýracak bir‘misyon’üstlenemedikten sonra, BDP niye muhatap alýnsýn ki?‘Oslo süreci’türü doðrudan görüþmeler olacaksa BDP’ye ne ihtiyaç var? Hükümet de bu tür sorularý sorup olumsuz cevap veriyor olmalý.
Hayýr,“BDP’den bir þey olmaz”demek istemiyorum; tam tersine BDP’nin kendisine çizdiði sýnýrlarýn ötesinde bir misyon üstlenmesi gerekiyor ve bunun için cesaretlendirilmeye ihtiyacý bulunduðu açýk. Bunu saðlamak da devre dýþý býrakýlmasýndan deðil, tam tersine gerçek siyasi gücünü daha iyi anlayabilmesini saðlayacak biçimde‘muhataplýk’ görevini üstlenmesinden geçiyor.
Ak Parti’nin ve sorunu devlet adýna çözmekle görevli olanlarýn bir noktayý anlamasý þart: Bu tür sorunlar tek taraflý giriþimlerle veya‘vererek’çözülemiyor; görüþerek, konuþarak, ikna ederek hedefe varýlabiliyor...