"Zukunft oder Klimakiller?" Afiþte bu yazýlý... Birisi üç yaþlarýnda ayakta, diðeri annesinden süt emen kucakta, iki çocukla çekilmiþ, sandalyede býkkýnlýkla oturan kadýnýn fotoðrafý... O iki çocuklu bir anne, onu bahane ederek üretilen provakatif soru ise, doðan her çocuðun su tüketiminde etkin bir aktör olduðu bilgisinden hareket ediyor; zavallý bebeklerin, dünyaya geldikleri için, iklim katili olup olmadýðý ile ilgili... Almanya'da bir TV programýnda tartýþma konusu olarak sunulan bu afiþ, bizleri ciddi þekilde düþündürmelidir. Çünkü baþýmýza gelecek iþler; önce söze, sonra direnç veya destek aþamalarýyla tartýþmaya taþýnýp, ardýndan da gerçeklikle vücut buluyor.
Dünyamýz ciddi bir gýda-su krizi yaþarken, petrol savaþlarýnýn yerini su kaynaklarý savaþlarýna býrakacaðý, eskiden beri söyleniyordu. Sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýyla bilinçsizce ve israf ederek tükettiðimiz dünya nimetleri, bugün ciddi bir yok oluþ evresine geldiklerinde, bumerangýn ucu bizlere yani insanlara dönüyor... Sýnýrsýz veya kontrolsüz tüketimden, tüketim denetimi þeklindeki despotizme çok kolayca evrileceðinin sinyallerini veren bu ara dönemin sonunda, ibrenin, "daha az insan' sonucuna kayma ihtimali kuvvetli, ne yazýk ki... Almanya'daki bu tartýþma, çok sevimli iki bebeði bile, iklim yok edicisi birer düþman olarak gösterebilecek raddeyi iþaret etmekte...
Ýnsanýn baþ su tüketici, hatta su karþýtý bir varlýk olduðunu hemen fark edebilmek için "su ayak izi' þemalarýna bakývermek yeterli. Su ayak izi, tatlýsu kullanýmýnýn bir göstergesidir. Yalnýzca üretici veya tüketici olarak kullandýðýmýz suyu deðil ayný zamanda dolaylý yollardan tükettiðimiz su kullanýmýnýn da toplamýdýr. Bir malýn veya hizmetin üretimi için kullanýlan su kaynaklarýnýn toplam miktarýna suyun ayak izi deniyor. Su ayak izi, suyun tüketim göstergesidir. Söz gelimi; pamuktan üretilmiþ 300 gramlýk bir tiþörtün su ayak izi yaklaþýk 2500 litre, yani 131.5 damacana civarýndadýr...
Ne kadar fazla su tükettiðimizin dehþetine kapýlýyorsunuz bu tablolara bakarken. Ama ciddi bir göz yanýlgýsý da yok deðil bu iþte... Afrikalý bir çocuk tek bir tiþörtü yýrtýlýncaya kadar belki beþ-on yýl giyerken, Avrupa'daki ayný yaþlardaki çocuklar, bir yýl içerisinde, o tiþörtten 10 tane satýn alabiliyor. Hal böyleyken, genel anlamda "insan'ý su tüketiminin sorumlusu olarak ilan etmek, adaletsizliktir. Zira, tüketimde zaten eþitlik yoktur. Eleþtireceksek, kontrolsüz üretim ve kontrolsüz tüketim hadiselerini eleþtirmemiz gerekirken, bunu çok hoyrat hatta baþtan savmacý bir genellemeyle, insan nüfusunu göstererek tartýþmaya açmak, bizi insan karþýtlýðýna taþýr...
"Daha az insan" teorisyenleri de, zaten bu kabataslak tüketim eleþtirisinden istifade ediyor. Ýnsan sayýsýnýn azalmasý ideali; üreme teknolojilerine kadar dayanan trans ideolojilere veya insanýn robotlaþarak daha az tüketeceði veya hiç tüketmeyeceði yeni bir çaða atýf yapýyor aslýnda... Eleþtiri oklarýný kontrolsüz kapitalist sisteme, israfa, kan emici rekabet ve tüketime çevirecekleri yerde, insana yöneltiyorlar... "Daha az insan, daha az sorun' diyorlar...
Oysa herkes bilmelidir ki; iklim krizi politikalarý, insan aleyhine bir gelecek tasavvurunu inþa etmek maksadýyla kurgulanamazlar. Dünyadaki asli sorunlar, nüfus yoðunluðu ile ilgili deðil, adaletsizliklerle ve eþitsizliklerle ilgilidir.
Kalkýnma modelleri ve sanayileþme yöntemleri, bazý ülkeleri zenginleþtirirken, birçok ülkeyi de yoksullaþtýrmýþtýr. Su tüketimini körükleyenlerse, zannedildiðinin aksine, kuyudan su çekerek su ihtiyacýný karþýlayan toplumlar deðil, sanayileþme devi olan ülkelerdir. Ýnsanlarý birer tüketim nesnesine çeviren modern ve kalkýnmacý toplumsal zihniyet, niçin kendisini eleþtirmiyor da, yeni doðacak bebeklere gözlerini dikerek; "... ama insan' diyor...
Bu nasýl büyük bir yalancýlýk?
Rýzkýmýzýn kefili Cenabý Allah deðil mi? Bu nimetleri bize Yaradanýmýz vaad etmedi mi? Peki bizler ne yaptýk? Þükredeceðimiz ve yeryüzünde saygýyla yaþayacaðýmýz yerce, kazanma hýrsýyla, dünyanýn dengesini bozduk. Klimatif dengeden, insan ve gýda genetiðine kadar, el atýp da bozmadýðýmýz hiç bir doðal nesne býrakmadýk. Keþfettiðimiz kimya, dünyayý zehirliyor, ilerlediðimiz biyoloji zaferleri, dengeleri bozacak krizleri tetikliyor, sanayileþme, yaþlý dünyamýza kalp krizleri geçirtiyor... Ýsrafa dayalý bir kalkýnma, bize de gezegenimize de hiç bir zaman selamet getirmedi. Þimdi kalkýp, bunun hesabýný doðacak nesillerden soruyoruz. Ýnsanoðlu kendisini gözden geçirmediði, tezkiye etmediði taktirde, kendi kýyametini yazýyor...
Bakara Suresi 205.ayette þunlarý söylüyor Yaradan: "Ýþ baþýna geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çýkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koþar. Allah ise bozgunculuðu sevmez."
Ekin ve nesil bozgunculuðuna karþý, Ýslam ahlakýnýn söyleyeceði büyük sözler, yapacaðý büyük iþler var. Ýþler çýðrýndan çýkmadan evvel bu konuda þuralar toplanmalý, sözler söylenmeli, öneriler getirilmeli, çaðrýlar yapýlmalý, eylem planý þart...