Bedirhan'ın kanı sizin de elinizde!

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, astsubay olan eşini ziyaretten dönerken PKK'lı teröristlerin tuzakladığı patlayıcıyla yaşamını yitirdi Nurcan Karakaya ve henüz 11 aylık olan bebeği Mustafa Bedirhan. 

PKK'nın seçimden sonra saldırılarını artıracağı tahmin ediliyordu. Hep böyle yaptı çünkü. PKK; HDP'nin ilk kez parti olarak seçime girdiği 7 Haziran 2015'ten önce ve Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanı olduğu 2014'te, HDP ve CHP'nin "Seni başkan yaptırmayacağız" ittifakına toplumsal tepki oluşmasın diye karıncayı incitmeyen bir sivil toplum örgütü imajı çizmeye çalışıyordu. 

Örgüte, dağ kadrosunun müstear adla köşe yazdığı yayın organlarından daha yarayışlı işler yapan PKK muhibbi mecralarda Kandil röportajları yayınlanıyor, bu röportajlarda kadın teröristler dağa çıkmayı özendirecek şekillerde görüntüleniyor, PKK'nın yönetici kadrosu ise yere sigara atmayan çevre dostu "feminist, ekolojik özgürlük savaşçıları" olarak tasvir ediliyordu. 

PKK'ya yapılan bu imaj çalışması doğal olarak HDP'nin üzerindeki baskıyı azaltıyor, HDP de buradan bulduğu yüzle "bölgenin" PKK'ya terk edildiği propagandası yaparak örgüte taban desteği sağlıyordu. 

*** 

Bu sözde "barış" döneminde PKK, FETÖ'nün emniyet, TSK ve vali-kaymakam yapılanması ve HDP'li belediyeler sayesinde hendek terörü için hazırlık yapabildi. PKK-FETÖ işbirliğinin sonucunda oluşan istihbarat zafiyeti, çok sayıda şehit vermemize yol açtı. Bu dönemde HDP'li belediyeler PKK'ya lojistik destek için seferber oldu. 

HDP'li vekiller o kadar azmıştı ki, "PKK sizi tükürüğünde boğacak", "Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz, bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz" gibi meydan okumalar sıradandı. 

*** 

7 Haziran'da Ak Parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğu yakalayamayınca CHP-HDP-PKK-FETÖ ittifakı o kadar sevindi ki PKK ittifakın bu mutluluğunu terör eylemleri ile destekledi. Terör örgütlerinin siyasi sözcüsü gibi davranan CHP, 1 Kasım'da yeniden sandığa gömüldü fakat PKK ve FETÖ'ye arka çıkmaktan vazgeçmedi. Kılıçdaroğlu, PKK ve FETÖ tutukluları için utanmadan Ankara'dan İstanbul'a kadar yürüdü bile. 

*** 

24 Haziran'dan önce de benzer bir süreç yaşandı. FETÖ'nün en büyük muradı, muhalefetin Erdoğan karşısında tek aday üzerinde ittifak etmesi ve o adayın kazanmasıydı. Bu sayede devri sabık yaratıp intikamlarını alabileceklerini ve hapistekilerin serbest bırakılacağını hesap ediyorlardı. 

CHP, "uygun aday" ikna edilemeyince, Muharrem İnce'yi aday gösterdi ve tüm enerjisini HDP'yi Meclis'e sokmaya harcadı. "Her evden bir oy HDP'ye" kampanyası, en son, partinin devlete "seri katil" demesi ve domuz yemesiyle meşhur İstanbul İl Başkanı tarafından da teyit edildi. 

CHP, HDP'ye oy transferi için çalışırken HDP de Terörle Mücadele Kanunu'nu kaldırmayı ve Öcalan'ı serbest bırakmayı vaat ediyordu. 

Seçim bitti ve doğal olarak halk, Erdoğan ve Ak Parti'den "kurtulmak" için PKK ve FETÖ'den medet uman bu kirli ittifaka imkan vermedi. 

Seçimden önce sesi çıkmayan PKK'nın ilk işi ise HDP'yi Meclis'e taşıdığı için CHP'ye teşekkür etmek ve hemen akabinde hep yaptığı gibi silaha davranmak oldu. 

Hakkari Yüksekova'da, astsubay eşini ziyaretten dönen Nurcan'ı ve bebeği Bedirhan'ı katletti PKK. Fakat katil sadece o değil. PKK'ya ve siyasi cephesine meşruiyet sağlamak için elinden geleni yapan CHP'liler de sorumlu. Millete "Mayası bozuk" diyerek hakaret eden, "Bebek ve annesini öldüren katildir" sözü ile terörü failsizleştiren sözde vekiller de sorumlu.