Beğenirsem, oyum Sarıgül'e

Koray Çalışkan hocaefendi, “yandaş” iddialarıma cevap vereceğini duyurmuştu kendisine ait Twitter hesabından...

Üniversitede hoca olduğu için, bunu, “Bak, şamar geliyor ha” şeklinde, öğretmen edasıyla duyurmuştu: “Bak cevap geliyor ha...”

Kaç ay geçti, ses seda yok.

Hayır, cevap beklemiyorum.

Buna güç yetirebileceğini düşünmüyorum.

Koray Çalışkan, kendi “yandaş olmayan” pozisyonunu açıklasın...

Daha doğrusu, açıklayabiliyor mu?

Biz yandaşsak, kendisi ne?

Erdoğan’a oy verenler yandaşsa, “CHP için ölürüm, Sarıgül için kurban keserim” diyenlerin pozisyonu ne?

Bir de, zahmet olmazsı, şu “İkinci Mustafa Kemal” meselesini detaylandırsın...

Mustafa Sarıgül ve Kemal Kılıçdaroğlu karışımından Mustafa Kemal’i nasıl elde etti, hangi formülleri uyguladı. Onu anlatsın.

Beğenirsem, oyum Sarıgül’e.

İzci sözü.

HAMİŞ:

Ülkenizin, “teröre destek veren ülkeler listesine” alınmasını mı istiyorsunuz?

Kendi Başbakanınızı uluslararası mahkemelerde yargılanmasını mı istiyorsunuz?

Diktatör Erdoğan, öyle mi?

Erdoğan ölsün, ülke bölünsün, öyle mi?

Herkes hırsız... AK Parti’ye oy verenler de bu hırsızlığı erketelik yapan haramzadeler, öyle mi?

Hani mahkemece tescillenmeden herkes masumdu?

Hani iddia, sadece “iddia” değeri görmeliydi?

Henüz “iddia değeri” bile kazanmamış polis fezlekelerini haftalarca televizyonlarınızda döndürdünüz, gazetelerinize manşet yaptınız, insanların şerefiyle haysiyetiyle oynadınız.

Mustafa Demir’in yüzüne nasıl bakacaksınız?

Mustafa Demir’e rüşvet vermekle suçladığınız işadamının yüzüne nasıl bakacaksınız?

Mustafa Demir’e verildiğini söylediğiniz 20 milyon TL’nin belediye kasalarına “vergi” olarak girdiği gerçeği karşısında hangi tevil yolunu seçeceksiniz?

Efendim, El-Kaide...

Başbakan, El-Kaide militanlarına yönelik operasyonu engelledi...

Bu yalanı bütün dünyaya yaydınız...

Hiç utanmadınız.

Utanmadığınız gibi, yalanlarınıza “yalan” diyenleri arsız ve sırıtık ifadelerle tahkir ettiniz.

Başbakan tarafından engellendiğini söylediğiniz soruşturma, El-Kaide militanlarını cezalandırmayı öngörüyordu, öyle ya...

Bu militanlar, Türkiye’nin “prestij projelerine” imza atacaklardı.

Üçüncü bir köprü yapacaklardı.

Dünyanın en büyük havalimanını inşa edeceklerdi.

Kanal İstanbul projesini hayata geçireceklerdi.

Sonra da bu varlıkları Perslilere (İranlılara) peşkeş çekeceklerdi.

Değil mi?

Gezi darbecileri de böyle söylüyordu... Ne ilginç.

Masum çevre eylemlerinden, çıkara çıkara, uluslararası bir talepler listesi çıkarmışlardı.

Diktatör Erdoğan çevreyi kirletiyordu. Gitmeliydi.

Diktatör Erdoğan yatırım yapıyordu. Gazgeçmeliydi.

İlginçtir, bütün bunlar olurken, Hatay’da, mühimmat (!) yüklü bir TIR ele geçirildi... Bu TIR’da ne olduğunu (Polis bilmiyordu, Jandarma bilmiyordu, MİT bilmiyordu) bir tek siz biliyordunuz ve bunu dünyaya ilan ettiniz. İHH, Suriye’deki El-Kaide militanlarına silah taşıyordu. Bunu da devletin patronajında yapıyordu.

Dolayısıyla, Türkiye uluslararası teröre destek veren ülkeler listesine alınmalıydı.

Başbakan da, uluslararası bir mahkemede yargılanmalıydı.

Öyle mi?

Kimsiniz birader siz?

Ülkenizi “itibarsızlaştırma” emrini kimden aldınız?

Kendinizi masum, temiz, saf, hoşgörülü, dindar insanlar üzerinden meşrulaştırmayı bırakın, apaçık kimliğinizle ortaya çıkın!