Alper Görmüþ'ün Serbestiyet'te çýkan bir yazýsý oldukça ilgi çekiciydi, bana bu yazýyý düþündürdüðü için Alper'e teþekkür ediyorum.
Görmüþ, özetle, bir ana fikir veya iddia olarak 'Türkiye'de, temel saflaþma ekseninin deðiþtiðini, milliliðin, laikliðin yerini aldýðýný, AK Parti'nin millilik diye bir eksen belirleyip, ülkenin siyasi güçlerini bu eksene göre sýnýflamaya baþladýðýný, onlarý bu eksene göre saf tutmaya zorladýðýný' yazýyor.
Görmüþ'e göre bu yeni durum, 'Beka' tespiti üzerinden hayata geçiriliyor -ve bu süreç insanlarý milli çizgiye davetle sonuçlanýyor. Dolayýsýyla ve sonuç olarak, beka sorunu üzerinden milliliðe davet, 'otoriterleþme ve özgürlükler aleyhine iþleyen süreçler doðuruyor.'
Görmüþ'ün bu iddialarý veya fikirlerinin tartýþýlmaya deðer olduðunu peþinen söylemek isterim. Alper Görmüþ'le ayný gazetede bir kaç yýl köþe yazdýk. O da hatýrlayacaktýr, AK Parti'nin, millilik ve beka sorununa karþý tavýr ekseninde toplumu deðil ikiye bölmek, partinin laik kesimler tarafýndan milli bile görülmediði o yýllardan bu yana, AK Parti'yi, destekliyorum.
Bunun en önemli sebebi, devletle baþý 40 yýl boyunca beladan kurtulmamýþ biri olarak, laik milliyetçiliðin bu ülkede nasýl bir beka sorunu yarattýðýný fark etmiþ olmamdýr.
Laikliði, 'Türk usulü 'milli formatýndan ayýrarak yorumladýðýnýz zaman, ister AK Parti'den önce ister sonra, onun karþýsýna dikilmiþ her türlü düþünceyi millici olmakla suçlamanýz çok kolay olur.
Baþkasýný bilmem ama ben Görmüþ dostumun anlatmaya çalýþtýðý AK Parti'den, daha doðrusu lideri Sayýn Erdoðan'dan gelen toplumsal daveti fark ettiðim ve doðru bulduðum zamandan beri, davete icabet etmiþ Kürtler'den sayýlabilirim.
AK Parti, bugün Kürtler ve Türkler arasýndaki siyasi iliþkilerin yegane taþýyýcýsýdýr.
Görmüþ dostuma iki þeyi hatýrlatmak isterim. Beka sorunu, aslýnda olmayan ama ilahiyat milliyetçiliði yapmaya çalýþan bir iktidarýn icat ettiði bir heyula deðildir. (Ýlahiyat milliyetçiliði yapanlarýn da olabilmesi doðal ve eðer belli bir kesimi demokratik sistem içinde tutmaya yarayacaksa faydalýdýr da. )
Peki, Türkiye'nin bir beka sorunu var mý, yok mu? Aslýnda, týpký bir zamanlar, Marx'ýn "Komünist Manifesto" adlý kitabýný yazmasýyla beraber, Avrupa'da komünist düþüncenin bir heyulaya dönüþmesi gibi, bir 'beka' sorunu yok ta, aslýnda bir iktidar, bunun içimizde bir heyulaya dönüþmesini mi istiyor, bizi korkutuyor mu?
Bence, Türkiye'nin Beka sorunu yoktur denilemez. Beka, Sur, Cizre ve Nusaybin'de kazýlan hendek ve barikatlarýn ve üçüncü köprüye, üçüncü havaalanýna, Ilýsu ve GAP'a karþý çýkan zihniyetin , Pensilvanya'da tezgahlanan devleti içerden ele geçirme planlarýnýn, içinde dolaþan, her gün can alan, sivil halka hayatý zindan eden güçlü bir vakadýr.
Bu vakanýn kontrolden çýkmasý, mücadele edilemez hale gelmesi ve gerçeðe dönüþmesi için bölgeden göç eden 250 bin civarýnda Kürt vatandaþýmýzýn içinden 50-100 bin kadarýnýn 'devrimci halk savaþýný' fiili olarak desteklemesi, Cizre ve Sur'da, ellerinde silah taþýyan ve çoðu daðdan gelen insanlarla beraber sokaklara çýkmasý yeterliydi. Ne yapacaktýnýz, Kürtleri üniter devletin sýnýrlarý içinde tutabilmek için, katliamý bu yüzyýlda ve Türkiye'de göze alabilir misiniz, sonra Allah korusun, alsanýz bile ne iþe yarayacaktý? (Kýssadan hisse, PKK'nin müttefikleriyle beraber, beka sorunu yaratmak amacýyla hayata geçirdiði bir stratejiye destek vermediði için Kürt halkýna bir 'beka' borcumuz vardýr.)
Görmüþ'ün bu yazýsýný okurken, aklým bir yandan da Sur'daydý. O gün, Sur'da açýlan güvenlik koridorundan sað çýkan bir Surlu vatandaþ, evlerinin içine silahlarýyla beraber giren PKK'li gruplarýn, 'her tarafta Kürdistan kuruldu, silkinin biraz, yardým edin ve destekleyin, burada da kuralým' dediðini anlatýyordu. Bir devlet, sonradan vatandaþý olacak yüzbinlerce insana böyle bir zulmü reva görerek kurulabilir mi kurulsa bile nasýl yaþar ve yaþatýr, ayrý mesele.
Ama hiç þüpheniz olmasýn, o hendek ve sokaklarda farklý saflarda çarpýþan insanlarýn bir kýsmý, beka sorunu yaratmak ve bölmek için ama diðerleri de bekayý devam ettirmek ve her iki halk daha binlerce yýl bu topraklarda beraberce ve kardeþçe yaþasýn diye hayatlarýný feda ediyorlar.
Sonuç olarak þunu söylemek isterim. AK Parti'yi hedefe koyarak -yanlýþ anlaþýlmasýn gerekirse hedefe konulabilir ve kýyasýya eleþtirebiliriz de- Milliliði ve beka sorununu, 'makbul laik milliyetçiliði' aklayarak tartýþamayýz. Yeri gelmiþken, bu konuda AK Parti'nin, bir slogana dönüþtürdüðü iki söylemin altýný henüz doldurmayý baþaramadýðýný düþünüyorum.
Bu söylemlerden biri, Cumhurbaþkaný Erdoðan'a aittir ve BM kürsüsünde söylenmiþtir:
- Dünya beþten büyüktür!
Diðeri Baþbakan Davutoðlu'na aittir ve beka sorununun panzehiri gibidir:
- Ortak tarihdaþlýk..
AK Parti için yeni düþünsel zemin, bu iki söylemin altýný doldurarak inþa edilecektir.
Ortak tarihdaþ olmaya devam edecek ve bir yandan da dünyanýn beþten büyük olduðuna dair mücadelenin bir parçasý olabilecek miyiz?
Çok önemli deðil söylemek belki ama sanýrým benim gibi Kürtlerin AK Parti'deki varlýðý da bu iki söylemin ifade ettiði geniþ anlamla ve lidere duyulan güvenle ilgilidir.