Türkiye’nin bir beka sorunu var mý?
Gizli Erdoðan düþmanlarýna soracak olursanýz, “Yok böyle bir þey, alt tarafý yerel seçimlere gidiyoruz.”
Gizli Erdoðan düþmanlarýnýn ortak özelliði þu: AK Parti sosyolojisi içinden konuþuyorlar ve “AK Partili” biliniyorlar... Ya da AK Partiyi savunuyormuþ gibi yapýyorlar. Ama hepsi de Erdoðan düþmaný... Biricik hayalleri, “tapulu” AK Parti arazisine gecekondu kondurmak.
Bu takýmdan biri...
Sesine “derviþ týnýsý” katan bir arkadaþ...
Ýsmini anmak istemiyorum. Neme lazým... Derviþ ve mütevazý görüntüsünden çýkýp anýnda “terbiyesizleþecek”, kibriyle ortalýðý kokutacaktýr.
Baþýma geldi de, oradan biliyorum.
Saygý çerçevesinde yürüttüðüm (yürüttüðümü zannettiðim) tartýþmayý, “Hazmet... Hazmedemiyorsan gargara yap...” türünden laflarla “seviyesiz sokak dalaþýna” çevirmiþ, naçar bu satýrlarý yazarý tarafýndan kendi haline býrakýlmakla cezalandýrýlmýþtý.
Geçenlerde bir kanala çýkmýþ, 28 Þubat sürecinde bile kendisini bu kadar “kýsýtlanmýþ” hissetmediðini söylemiþ. Ayrýca, 28 Þubat sürecinde yazdýðý gazetelerde bugün yazamýyormuþ.
Beyanlarý internette dolanýp duruyor, meraklýsý izleyebilir...
Kim bu arkadaþa kendisini kýsýtlanmýþ hissettiriyor bilmiyorum ama 28 Þubat sürecinde yer bulabildiði gazetelerde yazamamasýnýn sorumlusu yine kendisidir. Mesela, o sýralarda baþyazarlýðýný yaptýðý gazetenin patronlarý, Adil Serdar Saçan adlý polis þefi marifetiyle iþkenceye yatýrýlmýþtý ama bizim “kibir küpü” arkadaþ, iþin ucu Ali Müfit Gürtuna’yla Mahmut Kuþ’a dokunacak diye (dokunacak korkusuyla) tek satýr yazamamýþtý.
Bilakis yazanlara, yani “iþkence” hadisesinin “dolaylý” sorumlularý olan Ali Müfit Gürtuna ve Mahmut Kuþ’un ideolojik aidiyetini kurcalayanlara (yani Ali Bayramoðlu ve Ahmet Kekeç’e) þarlamýþtý. Çünkü kendisi de o aidiyettendi ve meselelere grup asabiyeti çerçevesinde bakýyordu. Hâlâ öyle bakýyor ve (mesela) Fetullah’ýn hukuk düzenini “hukukun üstünlüðü” sanan eski Hürriyet yazarýna toz kondurmuyor.
Bir zamanlar baþyazarlýðýný yaptýðý gazetenin kapýsý, bugün muhtemelen kapalýdýr kendisine...
Ýstifa edip gittiði gazetenin kapýsý da kapalýdýr...
Bir dönem Fetullah Gülen’in gazetelerinde (ayný anda iki gazetede birden) yazýyordu... Herhalde (yayýnda olsalar) o gazetelerin kapýsý da kapalýdýr.
Neyse ki þu sýralarda (her þeraitte kendisine kucak açacak) bir gazetede yazýyor da, “vicdan yükü” gibi ortalarda dolaþmýyor.
Ýþte bu arkadaþ, “beka sorunu” lafzýndan çok rahatsýzmýþ...
Siyasetçilere kýzýyor.
Neden bu sözü tükettiklerini sorguluyor.
Sanki ülke, ayný anda ABD güdümlü üç terör örgütünün (PKK, DEAÞ ve FETÖ’nün) “sistematik” saldýrýsý altýnda deðilmiþ gibi...
Ne olacaktý yani?
Ne söyleyecekti siyasetçiler?
Uludere katliamý ortadayken... “Diktatör” kampanyalarý, Gezi’ler, 7 Þubat’lar, MÝT TIR’larý operasyonlarý, “Türkiye DEAÞ’a silah gönderiyor” tezviratlarý, 17/25 Aralýk’lar, 15 Temmuz’lar, “kur manipülasyonlarý” ortadayken siyasetçiler neyi tüketecekti?
Türkiye’nin bir beka sorunu var...
Ciddi bir sorun bu!
Sizin peki?
Sizin nasýl bir sorununuz var ki, doðrudan diyemediklerinizi kavram (yani lafýz) pataklayarak demeye çalýþýyorsunuz?
Sizin “vicdan sorununuzu” ne yapmalý?