Mansur Yavaþ diye biri var... Milliyetçi-ülkücü etiketiyle ortalarda dolaþan bu zat, Fenerbahçe’nin yýllarca “umut vaat eden genç santrafor” diye kulübede tuttuðu Semih Þentürk’e çok benziyor... Dilerim akýbeti benzemez.
Semih, yýllarca kenarda oturtuldu.
Bir türlü “as santrafor” olamadý.
Millî takýma yükseldi, yaþlandý, futbolu býrakma noktasýna geldi, belki de býraktý ama “umut vaat eden genç santrafor” etiketinden kurtulamadý. Futbol hayatý da baþlamadan bitmiþ oldu.
Fakat, iki isim arasýnda önemli bir ayrým var:
Semih Þentürk Fenerbahçe kulübünün malýydý. Yani, bir tek kulüp tarafýndan tasarruf ediliyordu.
Mansur Yavaþ, ayný anda üç kulübe birden hizmet veriyor, yani ayný anda üç farklý kulüp (parti) tarafýndan tasarruf ediliyor. Bir diðer ifadeyle, ayný anda üç kulüp (parti) tarafýndan “yedek kulübesinde” bekletiliyor.
MHP’ye isim mi lazým oldu?
Hemen parmaklar onu gösteriyor: Mansur Yavaþ.
Ýyi Parti farklý ve etkili bir aday arayýþýna mý girdi?
Hemen parmaklar onu gösteriyor: Mansur Yavaþ.
CHP Ankara’yý kazanmak için sað seçmen tabanýna da hitap edecek bir belediye baþkaný aday mý arýyor?
Hemen parmaklar onu gösteriyor: Mansur Yavaþ.
Nitekim Mansur Yavaþ, ülkücü ve milliyetçi tabiiyetini bir kenara býrakýp, CHP’nin Ankara belediye baþkaný adayý olmayý kabul etti. Bunu içine sindirebildi. Ve kaybetti.
Mansur Yavaþ üzerinden öyle bir “gelecek vaat eden genç santrafor portresi” çiziliyor ki, insanýn “Vay be, ne adammýþ Mansur Yavaþ” diyesi geliyor.
Bilmeyen tanýmayan da, vaki gazlamalara bakýp, ortada “Her derde deva ve bütün problemleri anýnda çözecek ultra yetenekli siyasetçi” bulunduðunu vehmediyor.
Ýlginçtir, Mansur Yavaþ, “Abartmayalým... O kadar da deðil” demiyor.
Þahsýnda vehmedilenlere itiraz etmiyor... Ayný anda üç kulüp tarafýndan kulübede oturtulmayý içine sindirebiliyor... “Ben hin-i hacette devreye sokulacak kullanýþlý bir aparat deðilim, milliyetçi ve ülkücü gelenekten gelme bir siyasetçiyim, ona göre teklif yapýn” deyip yumruðunu masaya vurmuyor.
Her teklifin üzerine balýklama atlýyor.
Her partiye göz kýrpýyor.
Her siyasi eðilimle kýrýþtýrýyor.
CHP’den aday olup kaybettikten sonra, ismini yeniden, farklý üç partinin Cumhurbaþkaný adayý olarak dolaþýma soktular. Ýtiraz etmedi... “Bir dakika arkadaþlar, ben sadece beledi iþlerden anlarým, ülkeyi yönetmek ne haddime... Üstelik benim bir dünya görüþüm var” demedi.
Bekledi...
Hangi parti tarafýndan olursa olsun, aday gösterilmeyi bekledi...
Þu sýralarda ismi yeniden dolaþtýrýlýyor.
Daha doðrusu, teklif bekliyor.
Ýlk teklif kimden gelirse, ona koþmaya hazýr...
Kulaðý delik Ankara gazetecilerinden biri geçenlerde farklý bir partiyi iþaret etti, “Mansur Yavaþ’a AK Parti bile teklif götürebilir” dedi.
Buna da itiraz etmedi.
Daha doðrusu tepki göstermedi ve “umutlu bekleyiþini” sürdürdü.
Mansur Yavaþ bekleyedursun, muhtemel teklif sahiplerinden en ciddi olanýndan, yani CHP Grup Baþkanvekili Engin Altay’dan bir açýklama geldi. Zýmnen, “Mansur Yavaþ’ý düþünmediklerini” söyledi.
Bundan sonra yola “CHP’nin öz evlatlarýyla” devam edeceklermiþ.
Ben Mansur Yavaþ’ýn yerinde olsam, kýrýlýrdým.
Hatta yýkýlýrdým.
Sonra da þunu sorardým: “Beni Ankara’dan belediye baþkaný adayý ilan ettiniz, üvey evlat muamelesi yapmadýnýz... Þimdi ben deðil de, Mustafa Kemal’e ‘Kefere Kemal’ demiþ Mehmet Bekaroðlu mu partinizin öz evladý oluyor?”
Bunu sorardým ve haklý çýkardým.