Gece bekçiliði evvelden bir komþu gibi yakýn bir ahbap gibi önemli ve aileden biri demekti. Bekçi Kamber de görev yerindeki ahaliyi kendi ailesinin fertleri gibi bilir, gözetir, kollardý.
Bekçi Kamber’in oðlu olmak demek hemen her fýrsatta onunla ilgili hikayeler dinlemek demektir. Ben gece bekçisi Kamber’in oðluyum. Gece bekçiliði evvelden bir komþu gibi yakýn bir ahbap gibi önemli ve aileden biri demekti. Ve babamýn gençlik dönemi karartma gecelerinin yaþandýðý Ýkinci Cihan Harbi zamanýna denk düþer. Almanya’nýn yanýnda mý kalsak, karþýya mý geçsek diye manevralar yaptýðýmýz dönemde tedbir amaçlý lacivert veya siyah perdeler, maviye boyanmýþ lambalarýn ölgün ýþýðýyla geçen günlerde babam bütün hüneriyle mahallesine sahip çýkmaktaymýþ. Bir evin perdesi tam kapanmadý ve ýþýk mý sýzýyor babam ‘týk týk’ cama vurup “perdeler kapanacak” dermiþ. Bazý evlerde hiç perde yokmuþ. Gariban evleri olan bu yuvalara babam gazeteler, kartonlar ayarlayýp camlarý sýký sýký kapattýrýrmýþ. Bulduðu gazetelerde muzýr neþriyat olanlarý elermiþ. “Çoluk çocuk var bu gazete camda durduðu müddetçe ailenin yamacýnda olmaz dermiþ.”
O dönemde sadece Alman korkusu yok tabi. Mahallenin iþleri, asayiþi de ayrý bir meseledir. Bakkal Selami’nin mallarý kaldýrýma kadar taþýrmasý gece de o mallarýn üzerine sadece bir karton kapatýp gitmesi epeyce bir mesele olmuþ. Bu mallar kaldýrýma taþamaz bu bir. Kaldýrma konuldu diye geceleri bekçi o mallarý beklemez. Bu iki. Ama gel de Selami’ye laf anlat. “Bekçi Kamber durumu belediyeye bildirsin” denilmiþ. Babam yanýnda zabýtalarla gelmiþ kaldýrýmý boþalt emri verilmiþ ama Selami; “...yüksek yerlerden telefonlar açtýracaðým” diyerek kaldýrýmý boþaltmamýþ. Akþam dükkaný kapatýp giderken de mahsus yapar gibi babama dermiþ ki “Bu mallara bir þey olursa seni mesul tutarým Bekçi Kamber haberin olsun.” Babam; “Mevzuatta bunun yeri yok. Kaldýrma usulsüz olarak konulmuþ mallardan kolluk kuvveti mesul tutulamaz.” dese de Selami her zamanki rahatlýðý ile “Ben mevzuatý bilmem seni bilirim Bekçi Kamber. Bu mallarý sabaha ayný þekilde göreceðim.” der iyice kýzdýrýrmýþ babamý.
Bakkal Selami’nin iþi nasýl hâl yoluna girmiþ bilmiyorum ama babamý epeyce uðraþtýrmýþ. Sadece o deðil mahallenin çöp evi olmuþ Gülden Yengenin evi meselesi var bir de. Neden ‘yenge’ deniyor? Çünkü merhum kocasý o mahallenin çocuðu imiþ ve Gülden’i o eve gelin getirmiþ. Gülden Yenge bu þekilde baþlayan evlilik günlerinde normalmiþ ama sonradan istifçilik hastalýðýna tutulmuþ. Çok doktor kapýsý aþýndýrmýþlar ama ve Gülden Yenge biriktirmekten vazgeçmemiþ. Ev zamanla çöp ev olmuþ. Bu arada kocasý da rahmetli olunca Gülden Yenge elden avuçtan çýkmýþ. Mahalleli evden yayýlan kokudan þikayetçi oldukça babam aslýnda zabýtanýn vazifesi olan bu iþe de el atmýþ. Evi boþaltmak Gülden Yengeyi de bir bakým evine yerleþtirmek için çok uðraþmýþ. Sonunda iþi çözmüþ. Evden kamyon dolusu çöp çýkmýþ. Ev boþalýnca ortada kalan fareler ile sokak kedileri günlerce ziyafet çekmiþler. Babam hem anlatýr hem gülerdi. “Vatandaþýn deðilse de kedilerin duasýný aldýk” derdi. Gülden Yenge bakým evinde yalnýz kalmasýn diye babam arada bir uðrarmýþ. Dedim ya bekçi bir çeþit aileden sayýlýrdý diye.
Bekçilerde hikâye bitmez ama babamýn hikâyesini bir zalim hastalýk bitirdi. Emekli olmasýna sayýlý gün kala babam aðýr hastalandý. “Evvelden mahalleyi beklerdim þimdi bu hastane odasýna bekçi oldum.” derdi. Doktorlar ne dediyse yaptý. “Ben kanun nizam bilen adamým. Doktorun dediði de kanun sayýlýr. O ne derse yapacaksýn ki þifa bulasýn. Ben kafasýna göre hastalýk çekecek kadar cahil deðilim.” derdi. Doktorlara, hemþirelere çok hürmetliydi. Bu durum hemþirenin birinin dikkatini çekmiþti. “Babanýz ne adar uysal bir hasta. Akýllý çocuklar gibi ne derseniz hem yapýyor hem bizim iþimizi kolaylaþtýrýyor.” demiþti. Babama hemþirenin dediklerini iletmiþtim de epeyce bir gururlanmýþtý. “Ne dediydi hemþire haným bir daha söyle” diye tekrar ettirmiþti hemþirenin laflarýný.
Babam hastanede baya kaldý. O günlerde gözü hep kapýdaydý. Bekçilik yaptýðý mahallenin bir sakini gelir mi acaba diye bekledi. Ama biliyor musunuz bir kiþi bile gelmedi. Babam belli etmedi ama çok üzüldü. Ýþte o günler, geceler boyunca hep mahallenin iþlerinden, bekçilik hikayelerinden anlatýr ve “...Ben boþuna mý çalýþtým oðlum. Bir Allahýn kulu da nasýlsýn demez mi?” der sitem ederdi incecik.
Babamýn hastalýðý sýrasýnda esas sürprizi Gülden Yenge yaptý. Nasýl bulmuþ bilmiyorum hastanenin numarasýný bulmuþ ve babama telefon açtý Gülden Yenge. Babam çok þaþýrdý ve sevindi hatta aðladý telefonda. “Sað ol yenge sen essah bir yenge imiþsin beni unutmadýn. Buradan bir çýkayým ilk iþim seni görmeye geleceðim.” dedi. Ama o hastane odasýndan cenazesi çýktý babamýn. Gülden Yengeye gidemedi. Mahallenin sakinlerine sitemi kaldý geriye.
Baþta ne dedik bekçinin oðlu olmak hikâyeler dinlemek demektir. Babamýn hikâyesi de iþte böyle gariplik ile bitti. Ne diyelim yattýðý yer nur olsun. Ha bu arada artýk Gülden Yengenin ziyaretine ben gidiyorum. Eski günlerden bahsediyoruz ve bana yataðýn altýna sakladýðý ývýr zývýrý gösteriyor, “...bu güzelim þeyler atýlýr mý hiç?” diyor. Gülüyorum. Huylu huyundan vazgeçmiyor vesselam...