Bel altından vurmak buna derler

Bu haftanın en komik ve üzerinde düşünülmesi gereken filmi Stalin’in Ölümü-The Death of Stalin sinemanın nasıl bir silah olarak kullanılabildiğinin iyi örneği...

Çok komik bir filmle karşı karşıyayız. Ama bu komedi öyle içi boş bir komedi değil. Aslında ağır bir hiciv. Moskova, 1953. Sovyetler Birliği’nde Stalin’in ölümüyle birlikte büyük bir koltuk kavgası başlar. Stalin’in vekili ve komitenin birlikte hareket etmesinden yana olan Malenkov, Genel Sekreterliği’ni korumaya çalışırken, İstihbarat şefi Beria ile komitenin başkanlığını yürüten Kruşçev arasında siyasi bir rekabet başlar. Hamleler birbirini kovalarken, Sekreterlik koltuğunu doldurmak için çok fazla vakit kalmamıştır. Daha filmin ilk sahnesinden itibaren Stalin döneminde Sovyetler Birliği’ndeki kanlı diktatörlük suratımıza vuruluyor. Ama yönetmen Armando Iannucci bunu öyle bir incelikle yapıyorki seyreden sahnelere gülüyor ama öldürülen insanların, dağılan ailelerin, sürgüne gönderilen doktorların, öğretmenlerin ve insanların durumunu da içten içe sorguluyorsunuz. Bu Iannucci’nin uzun metraj sinema anlamında ikinci yönetmenliği. İlk yönettiği film ise In The Loop filmi. Hatırlarsınız o da aslında siyasi bir komediydi. Yani yönetmen bildiği sularda yüzüyor. Filmin tam bir başrol oyuncusu yok. Mükemmel karakter oyuncuları grubu söz konusu. Mesela Kruşçev’i canlandıran Steve Buscemi, o dönem KGB’nin başında bulunan Beria’yı canlandıran Simon Russell Beale ve Stalin’den sonra Genel Sekreter olan Georgy Malenkov’u oynayan Jeffrey Tambor muhteşem performanslar gösteriyorlar. 

Aslında hikâye o dönem adına Sovyet yönetimi için söylenen birçok dedikoduyu almış ve filme uyarlamış. Mesela Kruşçev’in Stalin’in neredeyse palyaçosu olması. İçki masasında türlü şaklabanlıklar ile Stalin’i güldüren Kruşçev’in neredeyse içki kadehini alnına koyarak dans etmediği kalmış. Bütün ülke Stalin’den o kadar korkarmışki radyoda yayınlanan bir klasik müzik konserinin kaydını isteyince konser bittiğinde ve kayıt yapılmadığı görülünce izleyiciler, müzisyenler tekrar oturup aynı konseri vermişler ve kayıt yapılmış. Bu söylediklerimiz o dönem için anlatılan, gerçek olduğu söylenen hikâyeler. Ama yönetmen bunları toplayıp bir takım abartılarla filme uyarlamış. Bu filmin sinemasal ve politik durumu. Ama bir de konuşmamız gereken başka bir yönü var. Sinema nasıl bir sanattır veya silahtır? Düşünsenize birçok Hollywood ünlüsü toplanmış yapımı İngiltere, Fransa ve Belçika olan bu filmde Sovyetleri topa tutuyor. Bu film şimdi niye çekildi? Yani Saddam, Clinton, Reagan hatta Teacher’ı bile konu etseniz hani ucundan günümüzde yaşananlarla ilgilidir. Ama Stalin ne alaka? Alaka şu, Rusya son dönem yaptıklarıyla Batı dünyasını korkutmakta. Özellikle Putin ABD’nin ve onun şakşakçısı Avrupa’nın hedefinde. Ve bütün bu güçler Putin’i nasıl vurmaya çalışıyorlar, bir diktatör olarak. Onu eski Sovyetler Birliği’nin karanlık bir gölgesi olarak görüyorlar. Aslında bu filmde Stalin’in anlatılması ve o dönemin bütün trajikomik hikâyesinin hatırlatılmasının sebebi içten içe Stalin ile Putin arasındaki bağlantıyı izleyiciye hissettirmek. Putin, Stalin’e benziyor mudur bilmem ve beni çok da bağlamaz. Ama şu an ABD’nin başında Trump varsa en azından bu ülke bu konuda sussun. Hiç birinin birbirinden farkı yok. Sadece sinemayı kullanıp Rusya’ya bel altından vurulmuş bir yumruk olarak kabul ediyorum bu filmin siyasi söylemini. Sinema işte bu kadar önemli.

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı: 

The Death of Stalin

Yönetmen: 

Armando Iannucci

Senarist: Armando Iannucci

Oynayanlar:Andrea Riseborough, Jason Isaacs, Olga Kurylenko, Tom Brooke

Yapım: 2017, İngiltere, Fransa, 106 Dak.

VİZYONDAKİLER

Düğüm Salonu

Yan yana gerçekleştirilmekte olan iki ayrı düğünde, “Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” dileğinde bulunurken olaylar düğüm düğüm yürüyor ve gelişiyor. Sizinle aynı gün, aynı yer, aynı saatte eski sevgilinizin de yan salonda evlendiğini görürseniz ve karşılaşırsanız ne olur? İki düğün birbirine girer.

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Hakan Algül

Senarist: Şahin Irmak

Oynayanlar: Şahin Irmak, İrem Sak, 

Gonca Vuslateri, Emre Karayel

Yapım: 2018, Türkiye

Entebbe’de 7 Gün

1976 yazında, Tel Aviv’ten Paris’e giden bir uçak, dört hava korsanı tarafından kaçırılır. Uçak, Uganda’daki Entebbe Havaalanı’na indirilir. Korsanların amacı ellerindeki rehinelere karşılık İsrail, Kenya, Fransa, İsviçre ve Batı Almanya’da bulunan 53 Filistinli mahkûmun hemen serbest bırakılmasıdır. 

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı: 7 Days in Entebbe

Yönetmen: Jose Padilha

Senarist: Gregory Burke

Oynayanlar: Rosamund Pike, Daniel Brühl, Eddie Marsan, Nonso Anozie

Yapım: 2018, ABD, İngiltere, 106 Dk.

Öldürme Arzusu

Dr. Paul Kersey şehirdeki şiddet ve suçun acı sonuçlarına sadece acil serviste tanık olan bir cerrahtır, ta ki eşi ve üniversite çağındaki kızı vahşice saldırıya uğrayıncaya kadar. Paul adalet için ailesine saldıranların peşine düşer. Suçluların anonim bir katil tarafından öldürülmesi medyanın dikkatini çeker.

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı: Death Wish

Yönetmen: Eli Roth

Senarist: Joe Carnahan

Oynayanlar: Bruce Willis, Vincent D’Onofrio, Elisabeth Shue, Dean Norris

Yapım: 2018, ABD, 107 Dk.

Tut Yüreğimden Anne

Sibel, otistik kızı Hazan, eşi Okan ve büyük oğlu Yaman’la yaşamakta, eşi ve oğlu kızlarını kabullenemediklerinden ailenin temelleri çatırdamaktadır. Bu çok zorlu ve huzursuz günlerin karanlığında Sibel ölümcül bir hastalığın pençesine düşer. Sibel ölmek ve kalmak arasındaki o ince çizgidedir.

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Burçin Aydın, Bülent Aydoğan

Senarist: Gökhan Alan

Oynayanlar: Sermiyan Midyat, Naz Elmas,

Janberk Nak, Ela Şen

Yapım: 2018, Türkiye