Belediye otobüslerinden soðudum

Bir araba testine katýldým, Bozcaada’ya doðru yol aldým. Yýllardýr belediye otobüsünde seyahat edince küçük buldum aracý. Þoför mahalline oturduðumda alýþkanlýktan olsa gerek yaþlý bir teyzenin gelip yer isteyeceði tedirginliðini yaþadým.

Geçen hafta henüz piyasaya sürülmüþ bir arabayý test etmek için Bozcaada’ya gidecektik. Aracý henüz görmeden beðenmiþtim. Sonuçta bu bir arabaydý ve her halükarda belediye otobüslerinden iyiydi.

Yola çýkýþ Hollywood filmlerini aratmayacak bir tempodaydý. Altý üstü Bozcaada’ya gidecektik ama hazýrlýklar bir rehine kurtarma operasyonunu aratmýyordu. Yol haritalarý, kameralarýn kurulmasý, takip aracý, kahve termosu, yol gözlüðü, araç kiti... Takip aracýyla her daim irtibat halinde olmamýzý saðlayan bir telsiz bile verdiler. Ýþte o an kuþkulanýp “Yasadýþý bir þeyin içinde deðiliz, öyle deðil mi?” diye sordum gözlerimi kýsarak.

Arabayý ilk gördüðümde tepkim “Belediye otobüsüne göre çok küçük” oldu. Yýllardýr belediye otobüsünde seyahat edince insan bütün kýyaslamalarý ona göre yapýyor. Þoför mahalline oturduðumda alýþkanlýktan olsa gerek yaþlý bir teyzenin gelip yer isteyeceði tedirginliðini yaþadýðýmý itiraf etmeliyim. Çok þükür böyle bir þey olmadý.

Dolmabahçe’den Bozcaada’ya doðru hareket ettik. Yanýmdan belediye otobüsleri geçiyordu. Orada týkýþ týkýþ seyahat edenleri görünce aðladým. Ama onlar gülüyordu. “Ýki gün sonra tekrardan aramýza döneceksin” bakýþlarýyla beni süzdüler. Yaptýklarý hoþ deðildi.

Yolda arabanýn “adaptive cruise control” sistemini test ettim. Öndeki araca göre hýzý ayarlayan bir sistem bu. Yokuþ yukarý ya da aþaðý fark etmiyor, öndeki araçla aranýzda sizin belirlediðiniz mesafeyi koruyacak þekilde ilerliyor araba. Gaza ya da frene kendi basýyor. Büyük kolaylýk þeklinde deðerlendirilebilir bu ama þoför karizmasý dediðimiz olgu yara alýyor. “Yaa cruise control olduktan sonra ben de sürerim” þeklinde insaný üzen, bunalýma sürükleyen ifadelere maruz kalýyorsunuz.

ÖZGÜR ÝRADE YERLERDE!

Bir de dalgýnlýkla þeridinizi aþarsanýz direksiyon titriyor ve sizi gerisin geri þeridinize döndürüyor. Bunu da 2013 yýlýna geldiðimiz bugünlerde bir insan haklarý ihlali ve kiþi iradesine saygýsýzlýk olarak deðerlendirdim. Trafiðin emniyeti açýsýndan doðru olabilir fakat özgür irade yerlerde. 1789 Fransýz Ýhtilali’nin kazanýmlarýný birer birer kaybettiðimiz hissine kapýldýðýmý söylemeliyim.

Sorunsuz bir þekilde yola devam ediyorduk. Çanakkele’ye doðru irili ufaklý ilçelerin ve kasabalarýn içinden geçtik. Burada etraftaki tabelalara bakýnca bir gerçeði fark ettim. Ýstanbul’dan uzaklaþtýkça dükkan isimlerinde bir özensizlik, bir vurdumduymazlýk göze çarpýyor. Mýstýk Büfe, Ejder Pansiyon, Çoðumlu Solaryum bunlardan sadece birkaçý. Özellikle Ejder Pansiyon’da durup hangi kafayla böyle bir ismi seçtiklerini ve nasýl olup hala batmadýklarýný sormak istedim. Ama zamanýmýz kýsýtlýydý.

O YEL DEÐÝRMENLERÝ NE ÖYLE?

Bozcaada’ya vardýðýmýzda akþam olmuþtu. Hemen otele yerleþip uyuduk. Ertesi gün kahvaltýnýn ardýndan kýsa bir Bozcaada turuyla adadaki üzüm baðlarýný, plajlarý ve yel deðirmenlerini görme þansýmýz oldu. Üzüm baðlarý neyse de o yel deðirmenleri bana çok iþe yarýyormuþ gibi gelmedi. Sanki “Biz de ülke ekonomisine katkýda bulunuyoruz, boþ durmuyoruz” dercesine yapýlmýþlardý. Çok üzerlerine gitmedim.

Sonunda kýsa süre kaldýðýmýz ve bir daha gelme isteði uyandýran bu adadan gitme vaktimiz geldi. Eþyalarýmý toplarken otelin duvarlarýna son kez baktým. Zorla duygusallaþmaya çalýþtým ama beceremedim.

Dönüþ yolu, gidiþe nazaran biraz daha aðýr tempoda geçti. Saatlerce araba kullanmýþ olmaktan mütevellit kendimi TIR þoförlerinde görülen birtakým tuhaf hareketler yaparken buldum. Arabadan inip bacaklarý ayýrarak hafif kambur yürümek, “Ýleride çevirme var” selektörleri yapmak, arabesk dinlemek bunlardan birkaçýydý.

BÝR GELENEK TARÝH OLUYOR

Takip aracýnda bize eþlik eden yetkili Serdar’dan telsiz vasýtasýyla arabanýn bir özelliðini daha öðrendim. Dünyada ilk defa kaputta hava yastýðý teknolojisi de bu arabada kullanýlmýþ. Allah göstermesin bir yayaya çarpma durumunda kaputtaki hava yastýðý devreye girip yayanýn kazayý en az zararla atlatmasýný saðlýyormuþ. Serdar’a “Ýþte þimdi gönül rahatlýðýyla birkaç yayaya çarpabilirim, tamam” dedim. “Bunu yapmamak daha uygun olur, tamam” dedi. “Bu bir test sürüþü ve bunu denemek için can atýyorum, tamam” diye üsteledim. Ýç çekti ve “Lütfen saða çeker misin, tamam” dedi. Saða çektim, bana kendince haklý sebeplerle bunu test etmememizin herkesin hayrýna olacaðý konusunda kafa þiþiren bir nutuk attý. Gönülsüzce kabul ettim.

Gerek kaputta hava yastýðý teknolojisi gerekse araçtaki sensörlerin iki kollu ve iki bacaklý bir silüet algýladýðýnda devreye giren alarm ve otomatik fren sistemi yýllar boyu severek yaptýðýmýz bir geleneðin tarihe karýþmasý anlamýna geliyordu: Arkadaþýn üzerine araba sürmek. Bir geleneðin daha yok oluþunu gözyaþlarý içinde fark ettim.

https://twitter.com/beyinsiz_adam