İngiltere Kralı 8’nci Edward, 4 Eylül 1936 günü Dolmabahçe Sarayı’nın rıhtımına ayak bastığında karşısında hastalığına yeni teşhis konulmuş bir lider vardı. Mustafa Kemal’in sağlığı 1935’te alarm sinyalini verdi. Dönemin küresel diplomasisi açısından Kral’ın İstanbul ziyareti, “kurduğun devleti ve seni meşru kabul ediyorum” mesajıydı, belli ki, sömürgeciler, tarihe yön vermiş devlet adamının arkada bırakacağı boşluğu kendileri adına dolduracak bir kadronun hazırlığı içindeydiler.
Siyaset böyle net bir sistemdir: Yıkamadığın lideri kuşatır, devamında, hemen yanı başında yetiştirdiğin kadrolar üzerinden bir dönem kaybettiğin kontrolü sağlarsın.
Trump’ın G-20’deki uyumlu tarzından bir tek sonuç çıkarırım:Washington, , belli ki, gelecekte Erdoğan’ın yerini kendisine yakın bir kadronun alacağını düşünüyor.
Atatürk İngiliz Kralı’nın elini sıkarken hemen yakınındaki birilerinin o eli önceden sıkmış olabileceğini düşünür müydü, hayır…
Mareşal’in kararı, tarih değiştirdi…
Türkiye Cumhuriyeti’nin 2’nci Adamı, Mareşal Fevzi Çakmak’tır.
Çakmak, Cumhuriyet’in ilan edildiği gün,“birinci cumhurbaşkanlığı” teklifini bizzat Mustafa Kemal’den alan, “Bu görev benim orduyla bağımı kesecekse hemen şimdi tüm görevlerimden istifa ederim, cumhurbaşkanlığı için size olan desteğim tamdır” diyen isimdir.
Mustafa Kemal’in vefatı itibariyle, milletin ana beklentisi, Mareşal’ın cumhurbaşkanı olmasıdır, siyaset de bunu istemektedir. O, ‘‘Ordunun kuvvetine dayanarak anayasayı değiştirtmiş devlet adam olmam” diyerek, İnönü’nün yolunu kendi açmıştır.
İnönü’nün vefa(!) yüklü cevabı 12 Ocak 1944’te, yaş haddi gerekçeli emekliliği ve 1945’te Harbiye’nin 100’ncü kuruluş yıldönümüne çağrılmayan “tek” emekli subay olmasıyla gelir!..
Aynı İnönü, 12 Temmuz 1946’da, Türkiye’yi, ABD-NATO’nun mandası, İsrail’in de bölgesel garantörü kılan Türk-Amerikan İkili Askeri İşbirliği Anlaşması’na imza atar.
Ne demişti İsmet İnönü, 27 Ağustos 1919’da Erzurum’da Gazi ile birlikte Kuvva mücadelesinin merkezindeki Kazım Karabekir’e yazdığı mektupta: Eğer Anadolu’da halkın Amerikalıları tercih ettikleri zeminde Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydası olacak deniliyor ki, ben de tamamıyla bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalamadan bir Amerika’nın murakebesine tevdi etmek, yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir.
İşte bu nedenle, “gerçek bir Mustafa Kemal askeri olan” Prof.Dr. Çetin Yetkin, ülkesinin geçmişten bugüne ve yarına dönük yolculuğunu merak eden herkesin okuması gerektiğine inandığım, “Karşı Devrim, 1945-1950” başlıklı kitabında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin, en yakın çalışma arkadaşının ihanetine uğradığını savunur.
Bu katıldığım bir analizdir.
“Kemalist” gözüken aslında NATO’cu askeri vesayet, “Müslüman” kimlikli FETÖ… Yani, GLADIO ve GLADIO-B…
Şimdi artık GLADIO-C zamanıdır. Emperyalizm kuşatır…
Çaresi, sokaktır…
Emperyalizm, Külliye’ye sızabilir, en güvendiğin kurumda kripto eleman bulundurabilir, suret-i haktan gözüken raporlar ve haberler ile savunma hattında delik açabilir…
Ulaşamayacağı tek yer, sokaktır, meydanlardır, çünkü millet oradadır…
Erdoğan deneyimli siyasetçi, o anladı…
Sokağı boş bıraktığında, sokağın adamlarını yanından uzaklaştırdığında, orada siyasetin “merdiven altı üretimi başlıyor…”
O, bu fotoğraftan geldi, “bitti” diyenler yanıldıklarını yakında anlayacaklar, çünkü gerekirse buradan yeniden başlar…