Adým Adým filmi vizyona girdi. Filmde engelli insanlar kendi hayat hikayelerinden yola çýkarak toplumu farkýndalýða çaðýrýyor. Biz de sayfamýzý o kahramanlara açtýk.
Memet Sefa Öztürk: “Neden bizlere þans vermek yerine saðlýklý insanlarýn kolunu bacaðýný baðlayarak gözlerini kapatarak kör ve topal, engelli taklidi yaptýrýldýðýný hiçbir zaman anlayamadým.”
Mehmet Sefa Öztürk, Bora Acar Zöngür, Can Filiz, Can Ayan bu isimleri tanýmýyorsunuz. Belki hiç de tanýmayacaksýnýz. Ama onlar yýllardýr engelli vatandaþlar olarak aramýzda yaþýyor. Bu isimler büyük bir açýk yüreklilikle Adým Adým filminde kendi hikayelerini oynadýlar. Mehmet Sefa ile Bora Acar kaza geçirmeden evvel balettiler. Yýlmadýlar ve devam ettiler. Bora, Down sendromlu bir kardeþimiz. O da yýlmadý. Ýlk önce yüzme sporuyla uðraþtý sonra fotoðraf çekmeye baþladý. Bir sergi açtý, þimdiyse ikinci fotoðraf sergisinin heyecanýný yaþýyor. Can Filiz, 14 yýl evvel engelli oldu. Daha 20 yaþýndaydý. Ama o da yýlmadý. Tiyatroyla uðraþtý. Ýzmir’de engellilerin mücadelesini vermeye devam ediyor. Bu isimlerin hepsi Adým Adým’da size bir þeyler söylüyorlar. Biz de sayfamýzý onlara açtýk ve bakýn neler ortaya çýktý...
Projeye nasýl dahil oldunuz?
Bora Acar Zöngür: Adým Adým filminde Bora karakterini canlandýrýyorum. Engelli rollerinden bir tanesi. Sinan Uzun, Pelin Uzun çifti bu filmde engelli bir dansçýya ihtiyaçlarý olduðunu fark edip devlet opera ve baleleri baþ koreografý Mehmet Balkan’a ulaþýyorlar. Mehmet Balkan’da sað olsun benim uygun olacaðýma düþünüyor ve ümit ederim ki kendisi de izledikten sonra yüzünü kara çýkartmadýðýma inanacaktýr. Ardýndan Sinan Bey filmimizin yönetmeni beni bu role uygun görüyor ve bu þekilde biz de filmin içinde yer aldýk.
“Yürüyen merdiven yerine asansör kullanan insanlarýn fikir ve düþünce fukaralýðýný dile getiriyoruz.”
Can Filiz: Projenin yapýmcýlarýndan Pelin Haným çocukluk arkadaþým. Bir yýl önce beni aradý. “Can, bizim böyle bir projemiz, hayalimiz var engelli rollerin yine engellilerin oluþturduðu bir film”. Tamam dedim bana güveniyorsanýz elimden gelen her þeyi yaparým. Böylece bir anda filmin içine dahil oldum.
Gece var gündüz de var
Mehmet Bey filmde zinin rolünüz baya aðýrlýkta, bu kast seçimi nasýl oldu?
Memet Sefa Öztürk: Bir hazýrlýk aþamasý yaþamadým. Sadece bir gün bir telefon geldi, yönetmenimiz Sinan Uzun ve Pelin Uzun beni aradý. Benim hayat hikayemi okuduklarýný ve filmlerinde engelli bir dansçýnýn var olmasýný istediklerini daha doðrusu benim hikayemden çok etkilendiklerini ve bu hikayeyi geliþtirip diðer beþ engelli arkadaþýmýn hikayesiyle de birleþtirmek istediklerini söylediler. Çok mutlu oldum. Severek kabul ettim bu projeyi. Pelin Uzun ve Sinan Uzun’la sürekli telefon üzerinden, sakatlandýktan sonra hayatýmdaki olaylarý, babamla, annemle, terk edildiðim sevgilimle yaþadýklarýmý konuþtuk. O ayrýntýlarla onlar senaryoyu daha farklý bir hale getirdiler.
Proje engelli vatandaþlarýn toplum içindeki durumlarýyla ilgili önemli bir mesaj veriyor. Perdede yüzleþme biraz daha farklýdýr insana tekrar tekrar yaþatýr. Burada ki duygularýnýz nedir?
M.S.Ö.: Aðýr soru oldu. Ben sakat kalmadan önce daha doðrusu engelli olmadan önce hiçbir zaman bir engellinin neler hissedebileceðini ni düþünmedim. Evet, bu çok büyük bir yüzleþme aslýnda. O yürüyen merdivende dikilmeye bile üþenip asansör kullanan insanlarýn fikir ve düþünce fukaralýðýný dile getirmek istiyorum. Bu bir hakaret deðil ama gerçek, ben de böyleydim belki. Bununla yüzleþme var burada. Bu gerçekten çok önemli, insanlara büyük bir gerçeði gösteriyor. Ayrýca bu filmin çekilmesiyle paralel olarak sinema ve televizyonda engelli insanlarýn neden kullanýlmadýðýný sorgulamak istiyorum. Neden bizlere þans vermek yerine saðlýklý insanlarýn kolunu bacaðýný baðlayarak gözlerini kapatarak kör ve topal, engelli taklidi yaptýrýldýðýný hiçbir zaman anlayamadým. Bu filmde görüyoruz ki engelli insanlar da oyunculukta baþarýlý olabiliyor.
B.A.Z.: Hayatýn aslýnda bir sarmaþýk olduðunu amma velakin yüreðinizin size o sarmaþýðýn içinden çýkabilmeniz için yeterli gücü verdiðini öðreniyorsunuz. Sakýn yanlýþ anlaþýlmasýn bu sarmaþýk betimlemesi çok farklý yerlere çekilebilecek ve ajitasyona kadar gidebilecek bir kelimedir ama amacým kesinlikle ajitasyon deðil. Eðer gece varsa gündüz de vardýr. Kötü varsa iyi de vardýr. Kötüyle karþýlaþtýysanýz sarmaþýðýn diðer bir dalýnda muhakkak iyi olacaktýr. En azýndan hala ben buna inanýyorum. Engel bana bunu öðretti, ben bununla yüzleþtim.
C.F.: Benim için gayet keyifli bir durumdu. O zorluklarla 14 yýldýr yüzleþiyorum. Hayatýma engelli olarak devam ediyorum. Ekranda kendimi görünce tabii ister istemez ne iþim var orada, insanlar acaba ne diyecek, beðenecekler mi, gibi sorular geldi aklýma. Durmadan kendimizi eleþtiriyoruz. Ben kendim ile çok barýþýk bir insan olduðum için hiçbir yüzleþme ya da o gibi duygularla filmi izlemedim. Zaten kendi hayatýmý oynuyorum.
Can projeye nasýl katýldý ne gibi etkileri oldu?
Can Ayan’ýn Annesi: Can beþ yýldýr profesyonel yüzme sporuyla uðraþýyor. Pelin Uzun daha önce Can’ýn da yer aldýðý engelli çocuklarýn belgeselini yapmýþtý. O dönemden beri Pelin’in reklamlarda veya sinemada engelli arkadaþlarýmýzýn yer almasý gibi bir ideali olduðunu biliyorum. Bunu Can’ýn da içinde olduðu bir proje ile gerçekleþtirmek istiyorum demiþti bundan dört-beþ sene önce. Bu proje þekillendiðinde Pelin Haným, Can’ý davet etti. Can bir ünvan ile doðdu dünyaya; down sendromlu diye ama biz Can’ý bir birey olarak gördük. Kýzýmýza ne yaptýysak anne ve baba olarak Can’a da ayný rehberliði yaptýk. Down sendromlu insanlar güzel sanatlara çok yatkýnlar. Duygusal zekalarý bizden çok daha üstün. Görsel zekalarý çok daha iyi geliþmiþ. Fotoðraf makinesi evde hep ortadaydý. Ablasýnýn mesleði nedeniyle o da sürekli fotoðraflar çekiyordu. Bu konuda eðitim alalým diye anne oðul Bornova Belediyesi’nin kursuna gittik. Tek özel çocuk ve tek gençti gruptaki. 17’inci yaþ gününde Can ilk kiþisel fotoðraf sergisini açtý. Ulusal Down Sendromu Derneði’ne baðýþladý tüm gelirini. O sergi beþ salonda sergilendi. Þimdi ikinci sergisini açacak.
Can en çok hangisinden hoþlandýn? Yüzmeden mi, fotoðraftan mý, sinemadan mý?
Can Ayan: Sinemadan.
Baþa gelince anlarsýn
Bir toplumun medeni çizgisi o toplumdaki özel durumdaki insanlarýn yaþam kaliteleriyle de belirlenir. Bu anlamda engelsiz vatandaþlarýmýzýn bu toplumda nasýl bir zorluk yaþadýðý da önemli. Siz toplumu bu baðlamda nasýl deðerlendiriyorsunuz?
C.F.: Ben 14 yýl önce kaza geçirdiðimde engellilerin binebileceði hiçbir ulaþým aracý yoktu. 20 yaþýndaydým. Ne metrobüs vardý ne engelli otobüsü vardý. Tek ulaþým seçeneðimiz ya taksi ya da özel bi araçtý. Siz engelli diyorsunuz ama bundan bi 10 yýl önceye kadar özürlüydü bu kelime. Özürlü sonra engelli oldu. 10 yýl sonra bir daha deðiþir baþka bir þey olur. Tamam engelliyiz ama biz birer bireyiz sonuç olarak, bir insanýz. Sizin gibi acý çekiyoruz. Sizin gibi seviniyoruz. Sizin gibi aþký yaþýyoruz. Bütün duygularý sizin gibi hissediyoruz, hiçbir farkýmýz yok. Ýlla bir engelli ve ya özürlü, bu kavramlar bana çok suni geliyor. Ben Can’ým, o Ahmet, o Mehmet bu kadar basit. Tabi bunu tamamen toplumun algýlamasý yönünde bir beklentide bulunmakta zor. Ben de kaza geçirmeden önce engelliler olarak onlarýn farkýnda bile deðildim. Hani baþýnýza gelince anlarsýnýz derler ya ayný öyle bir durum. Ýþte kaldýrýmlar, engelli otoparklarýna araçlarýn parketmesi, engelli rampalarýnýn eðimlerinin yanlýþ yapýlmasý, engelliler rampalarýnýn önüne park edilmesi bunlarý düzeltmek için gerçekten engellilerin bu iþe el atmasý lazým. Bekleyerek olmayacak hiçbirþey. Þöyle bir durumda var ilk önce engelli ailelerinide eðitmek lazým. Gerçekten engelliler dýþarý çýkamýyor evde kalýyor, aileler neler yapýcaðýný bilmiyor. Biz de bunlarý yaþadýk. Bu dönemlerden bende geçtim. Çok uzun zaman geçiyor ve insanlar bu uzun zamanda hayata küsebiliyor. Evime kapanayým dýþarý çýkmayým. Ýþte o korunaklý alanýna sýðýnýyor. Dýþarý çýkmýyor ve sosyallik tamamen bitiyor. Ama aileler eðitilirse, haklar aranýrsa, yaptýrýmlar hayata geçerse bu çok daha hýzlanabilir. Zaten medeniyet de bunu gerektirir.
Benim bir rampaya ihtiyacým var
Bir filmi seyrederken özellikle filmin finalinde engelsizler olarak bahsettik. Bu tanýmda hep ben takýlýyorum. Kendinizin nasýl tanýmlanmasýný istersiniz?
Memet Sefa Öztürk: Bedensel handikap yaþayan biriyim. Bir kaza geçirdim, bale salonunda aþil tendonumu koparýp sakatlanmadým. Bir motor kazasý yaptým, omurilik felci oldum. Omurilik sinirimi koparttým. Þimdi böyle bir sakatlýk yaþýyorum. Çapraz baðlarým 3-5 ayda iyileþiyordu. Bu belki iyileþecek belki iyileþmeyecek bilmiyorum. Onun hesabýnýda yapmak istemiyorum. Aslýnda o engelsizler kavramý daha çok engel-sizler. Sizlersiniz engel olan. Ben þu çatýnýn tepesine bir bardak su koyup merdiven koymadan hadi al onu ordan dediðimde siz bir engellisiziniz alamýyorsunuz onu oradan. Neye ihtiyacýnýz var, bir merdivene ihtiyacýnýz var. Benimde bir rampaya ihtiyacým var.
Farkýnda mýsýnýz?
T.C Kültür ve Turizm Bakanlýðý Sinema Genel Müdürlüðü ve T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðý desteði ile gerçekleþtirilen Farkýnda mýsýnýz? kýsa film yarýþmasý ile hem katýlýmcýlarýn hem hedef kitlenin estetik duyum ve beðenilerinin geliþtirilmesi ve çevreye karþý duyarlý birer birey olarak yer almalarýna katkýda bulunulmasý amaçlýyor. Disleksi hastalýðýna farkýndalýk yaratmayý hedefleyen yarýþma hedef kitlenin yalnýzca izleyici olarak bir sürecin bizzat yöneticisi ve karar vericisi olmasýný saðlamak ve farkýndalýk çalýþmalarýnýn daha çok kiþi tarafýndan izlenmesine olanak saðlýyor.Beyza Þekerci , Engin Hepileri, Handan Ýpekçi, Serdar Akbýyýk, Serhat Serter, Selda Alkor, Yetkin Dikinciler ‘den oluþan jüri üyelerinin en iyi filmleri seçeceði tematik kýsa film yarýþmasýna son baþvuru 27 Haziran.