Ben böyle takıyyeci parti görmedim

Kemal Bey, adamınız “çözüm sürecini” destekliyor... Bunun için kalkıp Diyarbakır’a gitti.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanınız Aziz Kocaoğlu’ndan söz ediyorum.

Bir çift sözünüz olmayacak mı?

Sezgin Tanrıkulu’nu bir punduna getirip susturdunuz.

Gülseren Onanç’ı, sırf çözüm sürecine destek verdiği için genel başkan yardımcılığından istifa ettirdiniz.

Gürsel Tekin gözünüzün içine bakıyor. Siz yasak koyduğunuz için televizyon programlarına bile çıkamıyor. “CHP içinde de sağduyulu düşünen kimseler var” dedirtecek fırsatları elinizin tersiyle itiyorsunuz. Bunu göze alabiliyorsunuz.

Belediye Başkanınızın Diyarbakır’a yaptığı “barış çıkarmasına” sesinizi çıkarmayacak mısınız?

İşi “disiplin kuruluna” götürmeyecek misiniz?

İhraç mekanizmasını devreye sokmayacak mısınız?

Kocaoğlu, üstelik, Diyarbakır’a yalnız gitmedi.

Beraberinde “akil” diye nitelenen 190 kişi vardı.

Bununla kalsa iyi...

Bir de, çizmeyi aşan “laflar” etti.

Çözüm sürecine yönelik “olumsuz tavrınıza” ve “parti yasaklarına” gönderme yaparak, “Barış için partimin sesini değil, gönlümün sesini dinledim” dedi.

Partinizin sesini dinlemeyenlere ne yaptığınızı biliyoruz.

Müdahale etmeyecek misiniz?

Gönlünün sesini dinlemiş Gülseren Onanç’a ve Sezgin Tanrıkulu’na reva gördüğünüz muameleyi Aziz Bey’den esirgeyecek misiniz?

Çıkın, müdahale edin.

Çözüm sürecinin felaket getireceğini söyleyin. “Tayyip Erdoğan Başkan olmak istediği için terörü bitiriyor” deyin.

Dersim’i örnek gösterin. “Esasında bir Kürt melesi yoktur” deyin, devrimde bazı tatsız şeylerin yaşanmış olabileceğini ama bütün bu tatsızlıkların devrimin tarihsel meşruiyeti içinde doğal karşılanması gerektiğini söyleyin.

Ulusalcılarınızı devreye sokun.

Nur Serter sert bir bildiri yayınlayarak Diyarbakır gezisini kınasın.

Süheyl Batum “Aziz Kocaoğlu’nun hareketi, Başbakan olduğu söylenen kişiye yarar” desin.

Hüseyin Aygün, PKK’nın çekilmesiyle birlikte “bölgede şeriat tehlikesi baş göstereceğini” söylesin.

Müdahalede gecikmeyin.

Belediye Başkanınız, üstelik, Diyarbakır’da çiçeklerle nümayişlerle karşılandı, 64’üncü “akil insan” ilan edildi...

Susacak mısınız?

Bir de kalkıp, “Bu ziyaretle birlikte yükselecek homurtuları şimdiden duyar gibiyim” diyerek, kurmay heyetinize laf gönderdi.

Harekete geçmeyecek misiniz?

Kurmay heyetinize laf sokan bu adama haddini bildirmeyecek misiniz?

Efendim?

İzmir’deki Kürt oylarının rakip partilere gitmemesi için mi bu geziye ses çıkarmıyorsunuz?

Kürtlere şirin görünmek için mi “partimin değil, gönlümün sesini dinledim” sözlerine herhangi bir yaptırım düşünmüyorsunuz?

Demek ki bütün mesele İzmir’i kaybetmemek...

İşinize geldiğinde çözüm yanlısı, işinize gelmediğinde çözüm karşıtısınız...

Öyle mi?

Parti politikalarınızı böyle mi oluşturuyorsunuz?

O zaman size kötü haber:

Bugüne kadar bağımsız hiçbir seçimi kazanamadınız. 1908’den beri kaybedip duruyorsunuz.

Korkarım bundan sonra da kazanamayacak, “üst üste en çok seçim kaybetmiş ilk ve tek parti” olarak tarihe geçeceksiniz.