Ben de özür diliyorum

Netanyahu özür diledi. ‘Regret’ megret demedi. (Regret: Teessüf) Caný öyle istiyordu ama muvaffak olamadý. Düpedüz, ‘apoloji’ dedi. Yani ‘özür dilerim’. Baþka türlü iþin içinden çýkamadý.

Bu, Allah’ýn büyük bir nimeti. Ýþi gücü býraksak, çoluðumuzdan çocuðumuzdan vazgeçsek, gece gündüz þükretsek, böyle bir nimetin þükrünü eda edemeyiz.

Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilediðini iþitir iþitmez gönlümden geçen þey, buydu. Bunu, en düz, en anlaþýlýr lisanla söyleme ihtiyacý duydum. Ve iþte söyledim.

Sebep olandan Allah razý olsun.

Bazý mýzmýzlar var. Mýrýn kýrýncýlar... ‘Efendim, bunu Obama saðladý. Türkiye’nin baþarýsý deðil.’

Külahýma anlatsýnlar. (Hoþ külahým da yok, rüzgara anlatsýnlar!)

Obama, neden, Türkiye’yi, özürsüz mözürsüz, Ýsrail’le uzlaþmaya zorlamadý?

Madem Amerika’nýn baþkanýydý, her istediðini yapýyordu, dünyaya nizamat veriyordu, neden, Türkiye’yi hizaya getiremedi de, Ýsrail’i özüre zorladý? Bunu anlatsýnlar, rüzgara!

Bu özür, þifa gibi geldi. O kadar güzeldi ki...

Ýçimden geldi, tekrar ediyorum. Sebep olandan Allah razý olsun.

Bu özürden sonra, ne kadar çok özür borcu stoku oluþtu, bilemezsiniz.

Hani, Baþbakan Erdoðan ‘One minute’ dediði gün, yýðýnla adam, yýðýnla gazeteci, iþadamý, sözümona entelektüel ‘Eyvah, yandýk, Ýsrail ensemizde boza piþirecek’ diye ortalýðý velveleye verdi ya.

Baþta onlar, Ýsrail lobisinin o gönüllü havarileri olmak üzere bir sürü özür stoku oluþtu, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin silolarýna sýðmaz!

Ben de özür diliyorum.

Þaka etmiyorum, ben de özür diliyorum.

‘One minute’ü harika bulmuþtum. O gün, hiç prim vermemiþtim, ‘eyvah, Ýsrail anamýzý aðlatacak’ diyenlere.

Mavi Marmara’daki Ýsrail vahþetinin ardýndan, Türkiye’nin, özür, tazminat ve ablukanýn kaldýrýlmasý þartlarýný da harika bulmuþtum. Her fýrsatta savunmuþtum. Ayný þartlar gene oluþsa, yine savunurum. Kýyamete kadar savunurum.

Biraz da romantik bulmuþtum. Zaten, romantik olduðu için ayrýca harikaydý. ‘Türkiye’ye bu yakýþýr’ demiþtim.

Ama, Ýsrail’in gün gelip özür dileyeceðine inanmýyordum.

Þu anda, ‘ben biliyordum Ýsrail’in özür dileyeceðini’ diyen sayýsýz ukala tanýyorum. Hepsi yalan. Bir kaç gündür ben de biliyordum. Ama, Türkiye, o gün, Ýsrail’e restini çektiði zaman, Ýsrail’in özür dileyeceðini tahmin etmiyordum.

Bunu, benden baþka itiraf eden olur mu bilmiyorum. Ýþte, özür diledim. Bitti. Ben, özür dilemek icap ettiði zaman özür dilemeyi severim.

Bir þey daha oldu, Netanyahu özür dileyince...

Bir ezber bozuldu.

‘Aman Ýsrail’e yan bakmayalým, Ýsrail baþýmýza bela olur.’

Böyle bir dýþ politika kaidesi vardý uluslararasý piyasada.

Bu, kimi zaman, dümdüz, Ýsrailcilik olarak önümüze çýkardý.

‘Tehlikeli... Çok kötü’ derlerdi. ‘Baþýmýz belaya girer.’

Kimi zaman da, Ýslamcýlýk, milliyetçilik kýlýðýnda gelirdi.

‘Ben de biliyorum, Ýsrail sivilleri öldürüyor ama, yine de böyle dememek lazým. Yahudi lobisi çok kuvvetli. Hafazanallah Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da, her yerde bunu önümüze koyarlar. Adým atamayýz.’

Bu ezber de bozuldu.

‘Ýsrail’in yaptýklarýný sineye çekelim, yoksa baþýmýza iþ açýlýr’ þeklindeki ‘diplomasi kaidesi’nin, bir safsata olduðu ortaya çýktý.

Bir þey daha oldu. Bu, belki hepsinden daha deðerli.

Ýsrail’in Mavi Marmara’ya yaptýðý adice saldýrýda ahirete göçen aziz þehitlerin ruhu þad oldu.

Furkan Doðan’ýn. Furkan’ýn þahsýnda diðer güzel þehitlerin.

Ahmet Abi’nin yüzü, üç yýldýr, belki ilk defa güldü. (Furkan’ýn babasý. Ben onun hüznüne tanýk oldum. Onun hüznü, bir hüzün abidesi gibi, yerden semaya yükselen bir þeydi. Hem sessiz. Hem nümayiþsiz. Hem muhteþem. Allah, onun hüznüne güzel mukabele etti. Ahirette de kabul etsin.)

Velhasýl, -lafý uzatmaya gerek yok- çok güzel oldu.