Hz. Peygamber (S)'den rivayet olunan ve 'hadis-i nebevî' olarak isimlendirilen sözlerin Yüce Resul'e nisbet edilmesinin sýhhati her zaman konuþulmuþtur, bu konunun ehli olanlar arasýnda.. Ancak, 'Hadis-i nebevî' rivayetinin mânâsý ile 'Kur'an'ýn sarih hükümleri arasýnda bir mübayenet, tezad veya çeliþki görülürse, o gibi durumlarda, Kur'an'ýn hükmü esas alýnýr.
Ama, bunun dýþýnda da, iþin ehli olmadýklarý bile þüpheli- tartýþmalý bazý kimseler kendi görüþlerini daha da güçlendirmek için, bazý sözleri, -büyük günah olduðunu bile-bile- 'hadis' 'olarak nitelemekten çekinmezler. Halbuki bazý sözler vardýr ki, dinleyen veya iþiten insan, þöyle bir durur, 'Acaba?' demekten kendini alamaz..
Bu açýdan, müslümanlardan bazý ârif ve bilge kimseler, 'Hele de dinsizlik cereyanýnýn bu kadar güçlü olduðu bir zamanda, mantýken izahý yapýlamamýþ veya zayýf rivayet zenciri olan 'hadis'leri nakletmemek gerekir..' demiþledir.
Bilindiði üzere, en fazla hadis rivayeti, -6 bini aþkýn bir mikdarda, - 'Ebû Hureyre'den yapýlmaktadýr. Bu konuda onun hâfýzasýnýn son derece güçlü olduðu delil olarak zikredilmektedir. Ama, meselâ, Hulefâ-y'i Râþidîn olarak anýlan ve Hz. Peygamber (S)in en yakýn çalýþma arkadaþlarýndan 4 Halife'nin aktardýklarý hadisler ise çok azdýr, hattâ 100'ü bile bulmaz.. Hattâ, hemen her konuda, sýk sýk 'hadis' rivayet eden Ebû Hureyre karþýsýnda Hz. Ömer'in onu, 'Bir daha hadis rivayet etmemesi' konusunda þiddetle azarladýðý da rivayet olunmuþtur. Hz. Peygamber'le uzuun yýllar en yakýnýnda bulunan Hz. Aiþe'nin naklettiði hadis sayýsý ise, Ebû Hureyre'nin naklettiklerinin yarýsýný bile bulmaz.
Elbette, geçmiþ asýrlarda, Ehl-i Sünnet ulemâsý, özellikle 6 hadis derlemesini esas almýþ olup, bunlar 'Sahih-i Buharî, Sahih-i Muslim, Sünen-Tirmizî, Nesaî, Ebû Dâvud ve Ýbn Mâce ' derlemeleridir ve bunlar, 'Kütüb-i Sitte-i Mu'tebere' / Muteber 6 Hadis Kitablarý) olarak anýlýr.
Bütün bunlarý niçin mi hatýrlatýyoruz?
Bir hadis rivayeti var; Ebû Hureyre'den..
Þöyle:
4651- "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
"Kýyamet günü azîz ve celîl olan Allah þöyle buyuracak:
"Ey Âdemoðlu! Ben hasta oldum, beni ziyaret etmedin!"
Kul diyecek: "Ey Rabbim, Sen Rabbulâlemin iken, ben seni nasýl ziyaret ederim?"
Rab Teâlâ diyecek:
"Bilmedin mi, falan kulum hastalandý, fakat sen onu ziyaret etmedin, bilmiyor musun? Eðer onu ziyaret etseydin, yanýnda beni bulacaktýn!"
Rab Teâlâ diyecek: "Ey Âdemoglu, ben senden yiyecek istedim, ama, sen beni doyurmadýn?"
Kul diyecek: "Ey Rabbim, ben seni nasýl doyururum. Sen ki, âlemlerin Rabbisin?"
Rab Teâlâ diyecek: "Benim falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadýn. Bilmez misin ki, eðer sen ona yiyecek verseydin, beni onu yanýnda bulacaktýn."
Rab Teâlâ diyecek:
"Ey Âdemoglu! Ben senden su istedim, bana su vermedin!"
Kul diyecek:
"Ey Rabbim, ben sana nasýl su içirebilirim, sen ki Âlemlerin Rabbisin!"
Rab Teâlâ diyecek:
"Kulum falan senden su istedi. Sen ona su vermedin. Bilmiyor musun, eðer ona su vermis olsaydýn, onu benim yanýmda bulacaktin!"
Muslim, Birr 43, (2569).
*
Sözün baþýnda iþaret ettiðimiz, 'Kur'an'ýn ruhuna ve sarih emirlerine aykýrý veya ters düþmemesi' kaydý açýsýndan bakýldýðýnda, yukarýda, Sahih-i Muslim'den aktardýðýmýz 'rivayet'in hedefinin; Ýslam'ýn, sûreten insan olaný, 'Sîreten de, rûhen de insan yapmaya yönelik olduðunu; o emirlerin, Ramazan'da veya diðer zamanlardaki hayýr-hasenât emir ve tavsiyelerinde de görmek mümkün..
Evet, Ramazan'da daha çok ve daha leziz yemek sûretiyle deðil, hayatý devam ettirecek kadar ve yaþamak için yemek mantýðýyla müslümanlar olarak, gerçekten de bu dikkatimizi ne kadar geliþtirdik?
Yukarda zikrettiðimiz 'hadis' rivayetindeki mânâya ne kadar uygun hareket edebildik? Yetimler, öksüzler, yoksullar; deprem, salgýn hastalýk, vs. büyük ve beklenmeyen felâketler karþýsýnda çaresiz kalan kitlelerle ne kadar ilgilendik?
Bir 'hadis-i nebevî' rivayetinde de 'Allah, mahzûn / hüzünlü gönülleri sever..' iþareti vardýr. Evet, haksýzlýða ve zulme uðramýþ, çaresiz kalmýþ kullarýn sýðýnaðý, O'dur.. Yûnus, 850 yýl öncelerde ne diyordu: 'Gönül Çalab'ýn (Allah'ýn) tahtý, /Çalab gönüle baktý.. / Ýki cihan bedbahttý/ Kim gönül yýkar ise..'
*
Kendisini, 'Ben müslümaným..' diye tanýtan kiþi, hayatýn her sahasýnda yapamasa bile, yýðýnla zorluklar ve tercihler karþýsýnda kaldýðý zaman, 'Benim ölçülerim, imanýmdan gelir.' der ve kabul etmesi mümkün olaný yapar, mümkün olmayandan ise kesinlikle uzak durur.
Bu dikkat içinde olan, nihaî/ son tercihte de olsa kendisini 'müslüman' olarak niteleyenlere, yani Ramazan'ýn ve bayramýn ve diðer ibadetlerin mânâ ve bereketine ermeleri temennisiyle tebriklerimi arz ediyorum. Ýnþaallah Ramazan'da edindiðimiz müsbet / olumlu davranýþlarýmýzý Ramazan'dan sonra terk etmeden, gelecek Ramazan'lara taþýrýz.
*
2-3 NOT: 1- Sudan'da iki farklý yapýda olan iki ordu birlikleri arasýnda bir haftadýr cereyan eden kanlý boðuþma devam ediyor, 100'lerce insan öldü.. 35 sene öncelerde halkýn reyiyle iktidara gelen Sâdýq El'Mehdi'yi devirip 30 küsur sene iktidarda kalan General Ömer El'Beþîr'i bir askerî darbe ile deviren General Abdulfettâh Burhan yönetimindeki klasik ordu ile, özellikle Darfur'daki çatýþmalar için oluþturulan 'Hýzlý Destek Gücü' isimli özel birlikler arasýndaki kanlý boðuþma için, Baþkan Erdoðan, dün çarpýþan iki tarafýn liderleriyle de tlf.la görüþtü ve Ýslam düþmanlarýný sevindiren bu kanlý boðuþmayý durdurmalarýný istedi, Cezayir Devlet Baþkaný Abdulhamîd Debbût'la birlikte ve taraflarýn ihtilâflarýný, silahsýz olarak halletmek yoluna dönmeleri için, gereken çabalarý sergileyeceklerini söyledi. Yazýk ki, Müslüman dünyasýndan bu konuya eðilen sadece bu iki lider oldu.
2-Tûnus'da halkýn büyük desteðiyle iktidara gelen C. Baþkaný Kays Said, son 1,5- 2 senedir, Meclis'i ve diðer siyasî yapýlarý daðýttý; hem de, 'Benden diktatör olur mu?' gibi sözlerle.. Ve sonunda, geçen sene kapatýlan Tûnus Meclis'inin Baþkaný olan ve dünyaca tanýnan Müslüman lider Râþid el'Gannuþî'yi de hapse attý ve onun lideri olduðu 'Nahda' (Nýhzet)' isimli siyasî partisini de kapattý.
Hem Sûdan, hem de Tûnus'daki bu tehlikeli geliþmeler üzerinde önümüzdeki günlerde biraz daha teferruatlý duracaðýz , inþaallah..
3-Çarþamba günkü yazýmda, YSP denilen ve son birkaç hafta içinde HDP'nin yerine devreye sokulan bir partinin, C. Baþkan adaylarýnýn oy pusulalarý üzerinde oynadýklarýna ve 4 adaydan KK'ya aid olan dýþýndaki, diðer üçü için de Erdoðan'a aid fotoðraflar kullandýklarýna iþaretle; kendilerine körü-körüne baðlý olduklarýný düþündükleri müslüman kürd halkýna, 'Diðerleri, hepsi de Erdoðan'dýr, sakýn oylarý bölmeyin!' dediklerine deðinmiþ ve bu iþbirliði içinde , kendi adaylarýný da CHP listelerinden gösterdiklerini yazmýþtým. Bazý dostlar, 'Evet, onlar kesinlikle KK'yý destekliyorlar, ama, seçime CHP listesinden deðil, bir takým marksist ve sol partilerle bir ittifak grubu oluþturarak giriyorlar..' düzeltmesini yaptýlar.
Düzeltiyor ve Müslüman kürd halkýnýn bu oyunlara gelmiyeceði ümidimi de tekrarlýyorum.
KK Bey'in ise, 'Ben alevîyim, bu benim kimliðimdir.' demesi, kendisine oy vermesi mümkün ve amma alevî olmayanlarý düþündürecek bir durum olsa gerek.. Onun alevî olduðu bilindiði halde, onu sadece, Ýyi Partili bazý m. vekilleri söylemiþlerdi, aylarca önce...
Ama, o 'alevî' de, önceki 12 cumhurbaþkanýndan, (Özal, Gül ve Erdoðan) hariç, hepsinin de Ýslam'a bakýþlarýnýn nasýl olduðu bilinmiyor mu? Böyleyken, bu 'alevîlik' beyanýyla, 'seçmenler içindeki alevîlerin sayýmýný yapmak istiyor' diyenlere hak vermiþ olmuyor mu KK Bey?