Ben o eski beni arıyorum...

Dünyevileştikçe yürek yanımız zayıflıyor.

Emellerimiz artıkça, amellerimiz eksiliyor.                                             

Nefsimiz her geçen gün azgınlaşıyor.

Nefsimize gem vuracak yüreğimiz kirlerle ve günahlarla örtülü.

O yüzden nefsimize yenik düşüyoruz.

Kimimiz şu ölçekte, kimimiz bu ölçekte.

Ama bir biçimde nefsimize yenik düşüyoruz.

Utanacağımız yanlışlıklar yapıyoruz.

Başımızı öne eğdirecek günahlarımız hayatımızın bir parçasına dönüşmeye başlıyor.

Birimiz yükselmek için diğerinin ayağına basıyor.

Daha çok yükselme hırsı dur durak bilmiyor.

Daha çok kazanma hırsı yiyip bitiriyor o pak yüreklerimizi.

Kutsallarımız çoğu kez sözde kalıyor.

Pratik hayatımızı şekillendiren gerçekler üzerinden yeni ilkeler ihdas etmeye başladığımızda giderek kendimiz olmaktan çıkıyoruz.

Hayatımızı kutsallarımıza göre tanzim edeceğimize, sürüklendiğimiz yeni hayatlarımızı meşrulaştıracak yeni ilkeler ve argümanlar üretiyoruz.

Giderek kendimiz olmaktan çıkıyoruz.

Bir başka şeye dönüşüyoruz.

Kendimizle birlikte yakınlarımızı da kaybediyoruz.

En yakınlarımızı.

Geçmiş hayatıma bakıyorum.

Çok daha çetin koşullarda yaşadığım, çok daha kötü şartlarda yaşadığımız o eski hayatıma.

Eski hayatımı kutsallarıma daha uygun buluyorum.

O eski hayatımı özlüyorum şimdi.

Üzerime güneş doğduğunda kaçırdığım sabah namazı için yüreğimin paramparça olduğu, o eski hayatımı özlüyorum şimdi.

Kardeşimin nefsini kendi nefsime tercih ettiğim o eski günlerimi arıyorum şimdi.

Nefsime yenik düşüp, en ufak bir günah işlediğimde yürekten ağladığım o eski hayatımı özlüyorum şimdi.

Yerimde olmayı isteyen ne çok insan olduğunun farkındayım elbet.

Oysa ben o eski Mehmet Metiner’i arıyorum.

Başkalarını bilmem.

Başkalarını da kendim gibi görerek suçladığım zinhar sanılmasın.

Bu benim kişisel serüvenim.

Bu benim kişisel halet-i ruhiyem.

Bu benim kişisel mülahazam.

Ve işte buradan apaçık ilan ediyorum:

Pişmanım.

Sevaplarım günahlarımdan daha fazla olsa bile pişmanım, kimi yapıp ettiklerimden dolayı.

Eksikliklerim, yanlışlıklarım ve günahlarım boynumu büküyor.

Yüreğim çoğu kez kanıyor o yüzden.

İçinize sirayet etmiş günah mikropları kolayca temizlenmiyor ne yazık ki...

Af diliyorum.

Kişisel yanlışlarımdan, eksikliklerimden ve günahlarımdan dolayı Rabb’imden af diliyorum.

Bugüne kadar incittiğim herkesten af diliyorum.

Dilimle incittiğim herkesten af diliyorum.

Kul hakkı için Allah’ın kullarından af diliyorum.

Yakınlarımdan ve cümle dostlarımdan af diliyorum.

İnanın sevgili dostlar; dünyalık hiçbir şey, nefsanî hiçbir şey, hakiki bir imanla dolu yürek huzuru kadar değerli değildir.

ALÇAK SABOTAJ

AK Parti-MHP üzerinden şekillenen, odağında milletimizin arzuladığı, Türkiye’yi her anlamda daha güçlü kılacak yeni hükümet modelinin yer aldığı milli ve yerli siyasi hatta yönelik alçakça sabotaj, Beşiktaş’ta bombayla çıktı karşımıza.

Türkiye ne zaman ayak bağlarından kurtulup, çok önemli bir atağa geçmek istese, çelmelemeye çalışanların çabaları her boyutuyla devam ediyor. Devam edecek...

Birilerinin bombayla yapmaya çalıştığını, birileri siyasetle yapıyor.

Teröristlerden “özgürlük savaşçıları” diye söz edenlerin, teröristlerin cenazelerine omuz verenleri de, başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz diyerek iç savaş çığırtkanlığı yapanları da unutmamak lazım.

Bakmayın siz terörü kınadıklarına, gerçekte hepsi aynı üst aklın emrindeki unsurlar.

Sadece rolleri farklı.

Topyekûn ölsek bile asla diz çökmeyeceğimizi ve milletimizin beklediği değişiklikleri kararlılıkla gerçekleştirerek yolumuza devam edeceğimizi o hain ve namertler bilsinler.

Ve bir şeyi daha bilsinler ki, milletimizin şamarı ağır olacaktır.