Köstebekgiller: Perili Orman filminde oynayan Ruhi Sarý, dört yaþýndaki oðlunun kendisine “Sen benim kahramanýmsýn” dediði aný unutamadýðýný ve bunun hayatta alabileceði en büyük övgü olduðunu söylüyor.
Köstebekgiller dizisinin oyuncusu Ruhi Sarý dizinin sinema versiyonunun projesi kendisine geldiðinde hiç düþünmeden kabul ettiðini söylüyor. Oðluyla birlikte tekrarlarý dahil dizinin her bölümünü seyrettiðini belirten oyuncu, yapýmýn hayatlarýna büyük etkisi olduðunu dile getiriyor. Sarý, dört yaþýndaki oðluyla iliþkisini ve deðerli anýlarýný bizlerle paylaþtý.
- Dizi ve film senaryolarý arasýndaki en büyük fark nedir sizce?
Ben Köstebekgiller dizisine son sezonunda dahil oldum. Dizinin senaryosu geldiðinde filmin senaryosu da vardý. Film, diziden farklý olarak sadece çocuklara deðil büyüklere de hitap ediyor. Oyuncular olarak hepimiz bu iþte çocukluðumuza geri döndük. Oyun oynadýk hep beraber. Bir saniye dahi moralsiz görmediðimiz bir yönetmen vardý sette. Bunun enerjisi çok büyük. Tüm bu etkenler iþimize yansýdý. Tabii benim bu diziyle baþka bir baðým var. Dört yaþýndaki oðlumla doðduðundan beri Köstebekgiller seyrediyoruz. Dizi teklifi geldiðinde, her bölümü ezbere bilen biriydim. Daha önce hiç hayali bir karakterle oynamamýþtým. Deneyimlemediðim bir þeydi bu benim için. Heyecana kapýldým açýkçasý. Bu durum hem beni biraz tedirgin etti hem de çekti diyebilirim.
- Peki konsantrasyon saðlamada güçlük çektiniz mi?
Tek baþýnýza oynuyorsunuz. O dünyayý bozmamaya, çocuklarýn hayal gücüne dahil olmaya çalýþýyorsunuz, doðal olarak siz de hayal kuruyorsunuz. Bu oyun oynamak gibi keyifli. Kontrol altýna almaya çalýþtýðýnýz abartýlý oyunculuðunuzun iþtahý kabarýyor bu oyunda ve baþka bir keyfe seyahat ediyorsunuz. Görmediðiniz, asla dokunamadýðýnýz karakterlerle oynuyorsunuz. Sonra birden bire karakterleriniz sizi buluyor, izlerken de baþka bir tat alýyorsunuz.
- Her baba, çocuðunun kahramaný olmak ister. Sizin þimdi bambaþka bir yerden bunu yakalama þansýnýz var. En fazla takip ettiði dizide oynuyorsunuz. Bir anlamda onun özel hayatýna hiçbir babanýn giremediði kadar giriyorsunuz.
Oðlum bana çok baðlý bir çocuk. Yanýndayken bile beni özlüyor. Hani babaya düþkünlük vardýr ya... Benimkisi fazla düþkün. Zaten kahramaný olma durumum var. Çok basit bir oyuncaðýný tamir etmiþtim “Baba sen benim kahramanýmsýn” dedi. Ýnsan bundan daha güzel ne duyabilir ki... Þimdi bir de televizyonda seyrediyor. Üç yaþýndayken beni televizyonda görmekten mutlu deðildi. Oðlumun yanýnda olamadýðým zamanlar orada olduðumu düþünüp kendi kafasýnda kýzýyordu belki. Televizyonda gördüðü zamanlar “Yine gitmiþsin bak...” diyor ve aðlýyordu. Köstebekgiller bunun kýrýlma noktasý oldu. O da benimle sete geldi köstebekleri görmeye. Göremedi fakat yine de bunun mutluluðunu yaþadý, bunun baþka bir dünya olduðunu kavradý. Ýzlerken bana “Baba sen oradasýn, deðil mi?” diyor. Yalnýz bu sefer ne olacak hiç bilmiyorum çünkü kötü adamý oynuyorum.
HER TV ÝÞÝNE ‘EVET’ DEMEM
Bu iþin bir de pedagojik tarafý var. Bu anlamda kendinizi nasýl hazýrladýnýz?
Yeditepe Ýstanbul’da oynarken malum o büyük deprem olmuþtu. Üniversite insanlara Kocaeli’de deprem sonrasý normal yaþamý hatýrlatmak için paneller hazýrladý. Ýnsan iliþkileri çok sahici bir dille anlatýldýðýndan Yeditepe Ýstanbul dizisini odaða aldýlar. Biz de oyuncular olarak o panellere katýlýyorduk. Daha 28 yaþýndaydým. Bu paneller o insanlarýn hayatlarýna sadece girip çýkmadýðýmýzý fark ettirdi bana. Televizyonda bir iþ yapmak ciddi anlamda sorumluluk istiyor. O günden sonra çok dikkatli olmaya, televizyondaki her þeye ‘evet’ dememeye çalýþtým. Hayatý tartýp-biçip, doðru karar vermeye elimden geldiðince dikkat ettim. Baba olduktan sonra bu hassasiyet üç misline çýktý.