Geçenlerde, bu köşede, Halk TV’de yayınlanan “Ergenekon” konulu bir programdan söz etmiş, “Ergenekon yargılamalarıyla ilgili hep Deniz Baykal’ın itirazlarını hatırlıyoruz, neden Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir tek cümle yok?” diye sormuştum.
Neden?
Ergenekon örgütünün bir “FETÖ tertibi” olduğu bilindiği halde, neden Kılıçdaroğlu hiç o toplara girmedi ya da girmiyor?
Bunun cevabını, sonradan CHP’de danışmanlıkla taltif edilen avukat arkadaş (ki, o dönemlerde Hanefi Avcı’nın avukatlığını yapıyordu) versin: “Cemaate karşı bir duruş sergilemesi noktasında Kılıçdaroğlu’yla bir dizi görüşme yapmıştım. Bu görüşmelerin tamamında, CHP milletvekili Şevki Kulkuloğlu da bulundu. Kılıçdaroğlu’na, Cemaatin devlet kurumlarını fiilen ele geçirdiğini, özellikle Emniyet ve Yargı’daki elemanları vasıtası ile çok büyük bir güç haline geldiğini detayları ile anlattım. Bir süre sonra her şey tersine döndü. Kılıçdaroğlu 360 derece dönüş yaptı. Bu dönüşün nedenini Kulkuloğlu son ziyaretinde bana anlattı. Ancak partisine ihanet eden adam olmamak için kamuoyu ile paylaşamayacağını söyledi. Anlattığı şeyler CHP’nin kaldırabileceği şeyler değil. Bende kalmasını istediği için detaya girmiyorum. Ancak bir gün konuşursa Kılıçdaroğlu’nun o koltukta duramayacağını iyi biliyorum.”
Bu açıklamadan sonra ne oldu?
Kıyamet mi koptu?
Hayır.
Kılıçdaroğlu, avukatı CHP’ye davet etti ve onu danışmanlığıyla onurlandırdı. Avukat da, ne yapsın, iddialarını geri çekerek “derin bir suskunluğa” büründü.
Kılıçdaroğlu taktiğidir bu.
Barış Yarkadaş’a da benzerini yapmıştı. Onu “onurlandırarak” susturmuştu.
Hatırlayalım: Barış Yarkadaş’ın sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu internet sitesinde, Kılıçdaroğlu’nun Soros bağlantılarını faş eden bir haber yayınlanmıştı.
Küçük çaplı bir kıyametin kopması bekleniyordu ama öyle olmadı. Kılıçdaroğlu, Barış Yarkadaş’ı CHP’ye davet etti ve onu milletvekilliğiyle onurlandırdı. Barış Yarkadaş da, ne yapsın, hem iddialarının peşini bıraktı, hem de yayınladığı haberi erişime kapattı.
Baştaki soruyu tekrarlayalım:
Ergenekon yargılamalarıyla ilgili Hep Deniz Baykal’ın itirazlarını hatırlıyoruz, neden Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir tek cümle yok?
Bunun nedenini anlamak için biraz gerilere gitmemiz gerekiyor.
BİRİNCİ TABLO:
Hayko Bağdat, Taraf gazetesinde Kemal Kılıçdaroğlu’yla bir söyleşi yapıyor. Kasım 2013... Henüz 17/25 girişiminin düğmesine basılmamış.
Bağdat soruyor: “Ergenekon, Balyoz gibi davalarda hukuki aksamalar olduğunu ifade ediyorsunuz. Fetullah Gülen cemaatinin bunda sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyor musunuz?”
Kılıçdaroğlu cevaplıyor: “Yargıçların belli bir merkezden talimat aldığı ve o talimat çerçevesinde yola çıktıkları söyleniyor. Ben bu talimatın siyasal iktidar tarafından verildiğini düşünüyorum. Yani bunu cemaate değil doğrudan doğruya iktidarın yargı üzerindeki baskısına bağlıyorum.”
İKİNCİ TABLO:
FETÖ kanallarının uydudan çıkarılmasından sonra Zaman gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Ünal ve Kemal Kılıçdaroğlu bir araya geliyorlar.
Bu bir araya gelişi, Mustafa Ünal iki gün sonra, “Cemaat mazlum...” başlığıyla yazı konusu haline getiriyor.
Bu görüşmede Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullanıyor: “Ben cemaat için örgüt demedim... Cemaat mazlum... Mazlumu savunmayacağız da kimleri savunacağız?”
Dikkatinizi çekerim, bu görüşme, cemaatin bir darbe örgütlenmesi olduğu ortaya çıktıktan iki yıl sonra gerçekleşiyor. Hani, Kılıçdaroğlu’nun FETÖ tapelerini ve illegal dilmeme kayıtlarını Meclis’e taşıdığı günler...
ÜÇÜNCÜ TABLO:
Didem Arslan Yılmaz soruyor: “Poliste veya yargıda camiamın hakim olduğuna dair görüşler var, size böyle bir rapor geldi mi? Poliste veya yargıda böyle bir örgütlenme var mı?”
Kılıçdaroğlu cevaplıyor: “Elimizde böyle bir veri yok. Ben bir belge görmeden anlatımlardan yola çıkamam... Benim bir şeyi dillendirmem için bir kaynak, bir belge olması lazım.”
Dikkat: Elinde belge olmadan her türlü iddiayı seslendiren ve 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” demekten çekinmeyen Kılıçdaroğlu bu açıklamayı 2012 Nisan’ında yapıyor. “Fetullah Gülen’le görüşür müsünüz?” sorusu üzerine de şöyle diyor: “Görüşmedim ama talep gelirse görüşebiliriz.”
Bu üç tabloya bakarak yukarıdaki soruyu cevaplayabilirsiniz.
Dershanelerin kapatılması gündeme geldiğinde Kılıçdaroğlu şöyle bir açıklama yapmıştı (5 Kasım 2013): “Eğer siz ‘Gülen cemaatinin iş dünyasındaki gücünü kıracağım’derseniz Türkiye bundan zarar görür.”
Unutulmasın!