‘Ben ters köşe oldum şahsen’

Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ters köşe olabilirsiniz” demişti. İki kez kullanmıştı “ters köşe” ifadesini... Bunu, “Herhalde aday olmayacak” diye yorumlayanlar çıktı.

Başlangıçta ben de öyle düşünüyordum ama istişare süreci uzayınca, bunun “tedbiren” söylenmiş bir söz olduğu kanaatine vardım. Ayrıca Erken konuşmamak gerekirdi. Siyasette 1 gün bile uzun bir süreydi. Her an her şey olabilirdi. Verilen (tanınan) opsiyonu kullanmamak, akıllı bir siyaset tarzı değildi.

Beklenen oldu...

Erdoğan aday olduğunu açıkladı ve ters köşe ihtimali gerçekleşmedi.

Fakat, laf boşa mı gitsin?

Futbol izleyicilerinin bildiği ve sıklıkla kullandığı ifade, bir şekilde siyaset izleyicilerinin de gündemine girdi ve çok sevildi.

Kendi adıma söyleyeyim, ben çok sevdim.

Mümkün olsa da, sürekli, içinde “Bakın, gördünüz mü? Erdoğan bizi nasıl da ters köşe yaptı” cümlesinin geçtiği yazılar yazsam. Ve bunu sıklıkla tekrarlasam...

Erdoğan bu imkânı elimizden alınca bozuldum.

Bütün kurgularım boşa gittiği için de üzüldüm.

Fakat dediğim gibi, bu güzelim tamlama boşa mı gitsin?

Düşündüm taşındım, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ters köşe olabilirsiniz” diyen Erdoğan’ın haklı olduğu kanaatine vardım.

Evet, olduk...

Hem de çok fena ters köşe olduk.

Fazla Arap buldukları için Abdullah ismine itiraz edenlerin, Yaşar Kemal’in ifadesiyle, “Arabın tillahı” bir ismi “İşte bizim Cumhurbaşkanı adayımız!” diye öne çıkarmaları, hepimizi ters köşe etti.

Üstelik, fazla Arap buldukları isim için, darbe dahil, her melaneti sergilemeye hazır bir görüntü vermişlerdi.

Melanet girişimlerinin bir ucundan tutmayı da ihmal etmemişlerdi tabi; Cumhuriyet mitinglerinde “Yiğidim aslanım” diyerek Zülfü Livaneli’yle birlikte salınmak, “toplantı yeter sayısı” diye bir şey icat edip Anayasa Mahkemesi’ne koşmak, bürokratları azdırıp azdırıp siyasetçilerin üzerine salmak, e-muhtıra destekçiliği yapmak, gizliden gizliye tank kollamak gibi...

Bu güzel insanlar sonunda Ekmeleddin’e razı oldular.

Hayatlarında ilk kez bir badem bıyıklıya (aşağıladıkları bir surete) oy verecekler

Beter olsunlar.

En büyük ters köşe, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığına getirilmesidir.

Hangi başarıdan, hangi liyakatten, hangi örgütsel mücadeleden, hangi parlak geçmişten (parlak geçmişinde SSK Genel Müdürlüğü bulunuyor; kuruma tarihinin en büyük görev zararını yaşatmıştır) geldiğini bilmediğimiz Kılıçdaroğlu, bir kaset marifetiyle genel başkan oldu.

Biz, ilkesi, vizyonu, planı, programı olan bir siyasetçi bekliyorduk ama bir şakayla karşılaştık.

Muhalefet avantajıyla girdiği bütün seçimleri kaybetti.

Her seçimden oylarını “düşürerek” çıktı.

Bir fikri, bir düşüncesi, doğru dürüst bir sözü olmadı.

Sürekli küfretti.

Sürekli yalan söyledi.

Hatta, kendisine bir geçmiş uydurdu. Horasan boylarından gelmiş Yermuş Hanım’ın oğlu Kemal Kılıçdaroğlu.

Böyle biri gerçek olamazdı. Elinde tape ve illegal kayıtlarla dolaşan biri gerçek olmazdı. Birileri kamera şakası yapıyordu.

Hayır, kamera şakası değildi...

Gerçekti.

Kemal Kılıçdaroğlu diye biri vardı... Kaset marifetiyle gelmişti. Kaset marifetiyle gidecekti.

Benim korkum şu:

Kaset marifetiyle gidecek ama bu kendisine ait bir kaset olmayacak.

Başkasının kasetiyle giden ilk ve tek genel başkan olarak hepimizi bir kez daha ters köşeye yatıracak.