Ben varým da... Asýl sen var mýsýn?

Gülse Birsel, “Sen de var mýsýn?”diye topu Ertuðrul Özkök’e atmýþ... O da bana paslýyor: “Demokratik, laik, hukuk devleti, birlik, beraberlik içinde, vatandaþlarýn birbirini saflara ayýrmadýðý, Türkiye Cumhuriyeti için... Sen de var mýsýn kardeþim?”

Safým “Türkiye” olduðu için “elbette varým” diyorum.

Bunun gerçekleþebilmesinin yolu olarak da, Cumhurbaþkanlýðý sistemini öneriyorum.

Bir zamanlar, “Baþkanlýk sistemi isterim, baþka da bir þey istemem” diye yazýp duruyordun, bu konudaki cürümün (!) arkeolojik kazýya mahal býrakamayacak biçimde ortada.

Ben varým da, Cumhurbaþkanlýðý sistemiyle tahkim edilmiþ laik-demokratik, ayný zamanda “büyük ve güçlü Türkiye” için, asýl sen var mýsýn?

Hazýr söz Ertuðrul Özkök’ten açýlmýþken, bir þeyler olmak isteyen (ne olmaya çalýþtýðýný hâlâ anlayabilmiþ deðilim) ama galiba olamayan arkadaþýn karýn aðrýsýnýn nedenini soralým:

Senin derdin ne birader?

Bir yerlere tabi olman ve kabul görmen için, ille de geride býraktýklarýnla “nefret iliþkisi” kurman mý gerekiyor?

Kaçmaya çabaladýðýn “dünya”da seni rahatsýz eden þey nedir?

Bir þeyi (bir dünyayý) geride býrakmýþ olmak, gerekli tatmini saðlamýyor mu?

Ýþte kaçtýn ve kurtuldun... “Kaçtým ve kurtuldum çok þükür” demek yetmiyor mu?

Ödeþerek, hesaplaþarak, sürekli “bir þeyleri tashih ve tashih çabasý” içinde görünerek mi gerçekleþtireceksin kendini?

Ne olmak istiyordun da olamadýn yahut olamýyorsun?

Neyi ve kimleri olmak istediðin þeye engel görüyorsun?

Evet, “yerli” ve “milli” kavramlarý (üzerinde tepinmek isteyenler için) en elveriþli mavra malzemeleridir. Biraz da sen tepin, geride býraktýðýn dünyayla hesaplaþmanda katký sunacak, nefsini köreltmene yardýmcý olacaktýr... Ýnsanlýk halidir. Tepin dur.

Fakat “yerli ve millicilerin Trump aþký” ifadesini yerli yerine oturtamadým.

Kimler bu “Trump severler”, ona “ölümüne sevdalý” olanlar? Ben de merak ediyorum.

Hangi ifadeleri ve eylemleriyle aþklarýný açýk ettiler?

Neler yazdýlar ya da yazmamak için kendilerini bastýrdýlar?

Hangi davranýþlarýyla, “Trump’ýn yerli ve milli sevdalýlarý” payesini kazandýlar da, ona laf söyletmeme çabasýyla yýrtýnmacasýna gidiyorlar?

Bu nasýl kafadýr?

Bu nasýl Türkçedir, böyle pervasýzca ve “yýrtýnmacasýna” giden?

Benim tanýdýðým tek Trump sevdalýsý, Aydýn Doðan’dýr.

Birlikte “iþler” yaptýlar.

Ýstanbul’un göbeðine iki çirkin gökdelen diktiler.

Bir diðer ifadeyle, Ýstanbul’un siluetini bozdular.

Hadi diyelim ki gelir gelmez ýrkçýlýðýn daniskasýný sergileyen, Obama’nýn üst akýlýna rahmet okutan, ayrýmcýlýða ve nefret söylemine çað atlatan bu kötü iþadamýnýn “performansý” karþýsýnda bizim yerli ve milliciler týnmýyor bile, bir Trump aþkýdýr tutturmuþ gidiyorlar...

Senin haktan, hukuktan, hakkaniyetten ve muhtemelen demokrasiden yana patronun niçin “iþ ve eylem ortaklýðý” yapýyor bu rezil adamla?

Sormayacak mýsýn, “Aydýn Bey, nedir bu Trump aþký? Nedir bu yýrtýnmacasýna giden kara sevda? Bu ýrkçý, ayrýmcý, faþist adamla ortaklýk yapmaya utanmýyor musun?” diye...

Hazýr elini deðdirmiþken, bir soru da, sütun ve týynet arkadaþýna yöneltmeni istiyorum:

Bu arkadaþýn Çamlýca’ya cami yapýlýrken “Ýstanbul’un silueti bozuluyor” diye “yýrtýnmacasýna” ve “cengâverce” gidiyordu. Siluet uðruna etmediði küfür kalmamýþtý.

Sor bakalým arkadaþýna!

Niçin Trump Towers’a karþý çýkmamýþ?

Niçin bu “siluet bozucu” binada rezidans satýn almýþ?