Evet, 'ben' yerine, 'biz' dememiz için bize büyüklerimizce telkinlerde bulunulurdu.. Hind Müslümanlarýnýn son yüzyýlda yetiþtirdiði büyük irfan erlerinden merhûm Muhammed Ýqbâl', 'Esrâr-ý Khoodî..' 'Þahsiyetin Sýrlarý..' isimli küçük hacimli, derin muhtevâlý eserinde ise, Müslüman þahsiyetinin nasýl teþekkül etmesi gerektiði üzerinde hekîmâne görüþler dile getirmiþtir.
Esasen, 'Ben/ ene', Ýslâm irfanýnda genel. olarak enâniyeti, / 'ego'su Everest gibi yüksek.. Sadece kendisini düþünür..' gibi deðerlendirmeler yapýlýr, kiþinin kendisi için kullanýlmasýndan kaçýnýlmasý gereken bir ifade tarzý olarak deðerlendirilmiþtir.. Muhammed Ýqbâl, 'Biz Müslümanlarýz, Tevhîd gülistanýnda çeþitli renklerde açan güller ve çeþitli dillerde þakýyan bülbüller durumundayýz.. Bize renk, ýrk, cins, yaþanýlan coðrafya veya sosyal konum farklýlýðý haramdýr..' diyordu..
*
O halde, 'ben' ve 'biz'in de ötesinde, aslî insaniyet deðerlerimize karþý bir taarruz olmadýkça, dünyaya bakarken, bütün insanlýðý kucaklayacak þekilde, 'hepimiz' diyebilmek ve 'hepimiz'i gözetlemek, bize inancýmýzýn öðrettiði bir ulvî anlayýþtýr. Çünkü, hepimiz, Hz. Âdem ve Havva'nýn çocuklarýyýz, hepimizin mayasý çamurla yoðrulmuþtur.
Nitekim, Kur'ân-ý Mubîn'de, 'Tîn' Sûresi' 4. âyette, 'Biz insaný en güzel þekilde yarattýk..' diye insanýn mertebesi öðretilir bize.. Yani, 'insan'ýn, dünyaya geliþi açýsýndan bu 'en güzel yaratýlmýþlýk' durumu, bütün insanlar için geçerlidir. 'En güzel þekilde yaratýlmýþ olan insan', neyin iyi ve kötü, neyin eðri ve doðru, neyin güzel ve çirkin, neyin zararlý va faydalý olduðunun tefrik/ ayýrd edebilecek belirli bir rüþd yaþýna ulaþtýktan sonra ise, kendi iradesiyle yapmayý tercih ettiði hususlarýn karþýlýðýyla karþýlaþacaktýr.
Nitekim, Tin Sûresi'nin 5. ve devamý âyetlerde, , insan'ýn esfel-i sâfilîn'e, /aþaðýlarýn da aþaðýsýna düþürülüþüne de iþaret olunur: 'Yalnýz, (Allah'a) iman edip hayýrlý iþ iþleyenler bunun dýþýndadýr.'
Görüldüðü üzere, burada, hiç bir insan için, renk, ýrk, cins, yaþadýðý zaman ve mekân veya sosyal çevre farký ve farklýlýðý, üstünlük veya düþüklüðü sözkonusu deðildir.
Ýþte bu yüksek anlayýþýn yansýmasý olarak Yûnus Emre merhûm, 850 sene öncelerde, 'Yetmiþ iki millete bir göz ile bakmayan, Halk'a müderris olsa, Hakikat'e âsîdur..' ve, 'Yaratýlaný hoþ gördük, Yaratan'dan ötürü..' diyordu.. Evet, bazý kimseler vardýr ki, halk'ýn karþýsýnda müderristirler, muallimdirler, ulemâ veya fuzelâ'dan sayýlýrlar; ama, gerçekte, 'Hakikat'e âsî'dirler..
(Bu vesileyle ekleyelim, Amerikan Kongresi'nde, 'Evet, bütün insanlar Tanrý tarafýndan eþit olarak yaratýlmýþlardýr, ama, kadýnlar ve zenciler de insan sayýlacaklar mýdýr?' tartýþmasý yapýlýyor ve 'kadýnlar' tartýþma dýþý tutularak, insan sayýlabilecekleri, -zýmnen de olsa- kabul ediliyordu; ama, zenciler insan þeklinde ve amma insan olmayan yaratýklar olarak görülüyor ve insan haklarýndan faydalanabilmeleri, ancak 1965 yýlýnda bir kanunla kabul ediliyordu.)
*
Ama bugün, 'insan haklarý'ndan en çok söz edenler, 'Hizbuþþeytan'/ þeytan hizbinde, ordusunda karargâh kurmuþ ve emperial ve maddî güçlere tapýnmanýn sürüklemesiyle dünyayý ezip geçmekte kendisini hak sahibi görenlerdir. Ve utanmadan, bayaðýnýn da bayaðýsý bir teoriyle, 'beyaz insanýn yaratýlýþýnýn daha üstün olduðunu , bunun genetik bir gerecek olduðunu ileri sürebiliyorlar ve kendi medeniyetlerinin Judo-Chretien /Yahudi ve Hristiyan medeniyeti' olduðu iddiasýyla, sadece kendilerini üstün sayýyorlar ve bu , sýradan bir sokak adamý saplantýsý da deðil, Amerikan Baþkanlýðý seçimlerine tekrar hazýrlanmaya çalýþan Trump ve Biden gibiler, kendi yaþayýþ tarzlarýndan olmayanlarý insan olarak bile kabul etmeyen bir sapkýnlýk içindedirler. Onun içindir ki, Müslüman dünyasýnda ve sadece son 75 yýl öncelerden bugüne Filistin'de, Keþmir'de, Cezayir'de, Türkistan'da Bosna'da ve Afganistan'da, Çeçenistan'da, Arakan'da, Moro'da ve þimdi hele de Gazze'de iþlenen korkunç barbarlýk ve soykýrým cinayetlerine, Siyonist Yahudilerin ve de kendilerinin maslahatýna uygun olduðu için göz yumuyorlar; katledilen 50 bini bulan çocuk, kadýn, savunmasýz Müslüman siviller, öldürülürken, onlar insandan biler sayýlmýyor!
*
Lübnanlý bir Hristiyan arab olan Khalîl Gibran þöyle diyordu 'Ýnsan Þarkýsý' isimli þiirinde:
'(...)Yehova Musâ'ya yaklaþtýðýnda Sina'daydým../ Ürdün'de Nasýrâlý Ýsâ'nýn mucizelerini gördüm/ /Muhammed'in ziyareti sýrasýnda Medine'deydim../ Ancak þimdi burada ve þaþkýnlýða mahkûmum../ Babil'in kudretine þâhid oldum.. /Mýsýr'ýn ihtiþamýnýn haberi aldým../ Ve, Roma'nýn büyük kudretini gördüm../ Filistin (Beni Ýsrail) peygamberlerinden derinlemesine faydalandým../ Lakin, hâlâ hakikatin peþindeyim../ Sessiz Hind'den bilgelik devþirdim, / Arabistan'ýn eski uygarlýklarýný inceledim./ Duyulmasý gereken her þeyi duydum../ Yine de kalbim kör ve saðýr../ Zihnim dolu , kalbim bomboþ../ Bedenim yaþlý , kalbim saf bir çocuk../Ve Tanrý'ya dönüþ ânýný ulaþmanýn duacýsýyým, /Ancak o zaman dolacaktýr kalbim..'
*
NOT: 1965'lerde Diyarbekir'deki gençlik ilk gençlik yýllarýndan beri tanýdýðým ve deðerli bir fikir ve kalem adamý olarak, çizgisini deðiþtirmeden ilerleyiþini takib ettiðim Ýhsan Iþýk dostumu dün Gebze'de ebediyet âlemine uðurladýk.. Bu ebediyyet yolculuðunda 'Rahmet-i ilâhî'nin ona yoldaþ olmasýný niyaz ile, yakýnlarýna-dostlarýna da baþsaðlýðý diliyorum..
*