Benden söylemesi

Gerek sütun yazarlarý ve gerekse muhâbirler olarak zaman zaman iþlediðimiz bâzý dil hatâlarý oluyor. Kitle haberleþme araçlarý, yâni gazeteler, radyolar, televizyonlar, adý üstünde, kitlelere hitâb etdikleri için bâzen yüzbinlerce hattâ milyonlarca insaný etkileyebiliyorlar. Tabii bu etkileme gücü yanlýþlar için de geçerli olduðu için bu baðlamda bilhassa dikkatli olmamýz gerekdiði kanýsýndayým. O bakýmdan müsaadenizle ve tamâmen iyi niyetle son birkaç gündür defaatle gözüme çarpan bir dil yanlýþýný düzeltmek istiyorum:

“Cefâkeþ” ile “cefâkâr” kelimelerini karýþtýrýyoruz. En çok da cefâkeþ yerine cefâkâr yazýyoruz. Oysa “cefâkâr” cefâ “çektiren” anlamýna gelir.

Bu taký ile “bir iþi yaptýran, o iþin sâhibi” mânâsýna isimler türetilir:

“Sahtekâr, riyâkâr, itaatkâr, sanatkâr, hizmetkâr, günahkâr” gibi...

“Cefâkeþ” ise cefâ “çeken” demekdir. “Esrarkeþ” gibi “gayretkeþ” gibi “serkeþ” gibi...

Kýsacasý cefâkâr ile cefâkeþ tamâmen ters anlamlý kelimeler.

Belirteyim dedim

Böylece gazetemin bana tahsîs etmiþ bulunduðu 2012 Yýlý mâlûmatfüruþluk kontenjanýmýn son kýrýntýlarýný da kullanmýþ bulunuyorum.

2013’e kadar benden artýk lütfen baþka ukalâlýk beklemeyiniz!

Yok, eðer “Artýk baðýmlýsý olduk. O kadar zaman dayanamayýz!” diyorsanýz bu takdirde eski yazýlarýmla yetinmenizden baþka çâre göremiyorum. Zâti þunun þurasýnda fazla bir þey de kalmadý. Sayýlý günler tez geçer. Bu meyanda herkese 19 Temmuz 1964 târihli o muhteþem yazýmý harâretle önermek isterim. Mevzuunu unutdum ama çok iyi bir yazýydý.

MEB Tâlim Terbiye Kurulu lise 10. sýnýf edebiyat kitabýnda yer alan ve Yûnus Emre’nin en meþhur, en güzel þiirlerinden biri sayýlan hârikulâde bir eseri makaslamýþ!

Evet, düpedüz sansürleyerek bir dörtlüðünü metinden atmýþ:

“Cennet Cennet dedikleri

Birkaç evle birkaç Hûri;

Ýsteyene ver onlarý!

Bana seni gerek seni.”

Bana kalýrsa bu Tâlim Terbiye Kurulu’nun adý yanlýþ. “Zâlim Terbiye Kurulu” demek daha yerinde olacak!

Burada ilkel ve câhilâne bir dînî taassubun insanlarý hangi derekelere düþürebileceðine dâir tipik bir örnekle yüz yüzeyiz.

Bir yâhut birkaç zavallý, Ölümsüz Yûnus tarafýndan Cennet’in “birkaç evle birkaç Hûri” sözleriyle tavsîfinden huylanmýþlar anlaþýlan!

Öyle ya, halkýmýz hýyar, anlamaz!

Bana bakýn, Baylar!

Size bir görev daha:

Ýstiklâl Marþý’ndaki “Kahramân ýrkýma bir gül ne bu þiddet bu celâl!” mýsraýný da silin! Öyle ya, içinde “ýrk” kelimesi, geçiyor. Siz “ýrkçý” mýsýnýz, ha?

Sormak abes! Tabii ki ýrkçý ve bölücüsünüz!

Þimdi Kürd, Arab, Ermeni, Rum, Laz, Boþnak ve Gürcü kökenli yurddaþlarýmýza bunu revâ gördüðünüze nazaran yarýn elinize fýrsat geçse kimbilir daha ne haltlar karýþtýrýrsýnýz!

Soruyorum, savcýlarýmýz uyuyorlar mý, yoksa onlar da mý bunlarla teþrîk-i mesâî hâlindeler?

Bir memleketin çivisi bir kere çýkmayagörsün!

Bunlar yarýn öbürgün elinde “temiz kâðýdý” bulunmayanlarý tramvaya bile bindirmezler!

Nah, iþte buraya yazýyorum!