Benim yazarlarým, þâirlerim ve okurlarým...

Alman Þâiri Gottfried Benn ile ilgili olarak kaleme aldýðým bir önceki yazý, deðerli okuyucularýmdan yoðun ilgi gördü. Ben gerçi ilginin epeyi yoðun olacaðýný biliyordum ama bu derecesini tahmîn etmemiþdim. Bana yazanlardan hepsine eksiksiz cevab verdiðimi sanýyorum ki benim için zevkli bir yazý çalýþmasýydý. Buradan herkese bir daha þükranlarýmý sunmak isterim.

Ýlgi göstereceklerini biliyordum deyiþimin sebebi þu:

Benim okuyucularým benim fikrî ve zihnî akrabâlarýmdýr. Çünki kendilerini bana þu veyâ bu þekilde yakýn hissetmeseler beni neden okusunlar?

Bu tabii yazarla okuyucusu arasýnda mevcud genel bir iliþki biçimi. Bu bakýmdan, benim ilgi alanlarýmý ve hassâsiyetlerimi muhtelif derecelerde paylaþan bir okuyucu kitlesinin Gotfried Benn’den de hoþlanacaðýný tahmîn etmem zor deðildi. Nitekim öyle de oldu.

Bu arada bâzý okurlarým hattâ daha da ileri giderek benim bundan böyle politik yazýlarý boþvererek hep bu tür konulara deðinmemi dahî ricâ etdiler.

Fakat bu maalesef mümkin deðil. Eðer politikacýlarýn baþýný boþ býrakýrsam güzelim memleketi iki günde ne hâle getireceklerini kestirmek için kâhin olmaya gerek yok ki bir yurdsever olarak buna içim dayanmaz; üstelik hakkým da yok. Onun için birinin elini taþýn altýna koymasý elzem...

Okuyucu sevip beðenmediði yazarý neden okusun ki demiþdim ama bu eksik oldu. Çünki bir de nefret etdiði için bir yazarýn tiryâkisi olanlar vardýr. “Bakalým bugün yine neherzeler yemiþ orospu çocuðu?” hýrsýyla her gün gazetelerinde ilk önce o yazarýn sütûnuna saldýrmasalar içleri rahat etmez.

Tabii benim de böyle bir yazarým var ama adýný vermek istemiyorum. Sonra maazallah “Bakýnýz, Yaðmur Atsýz bile benden nefret ediyormuþ!” diye birtakým Taksim café/bistrolarýnda bir de övünerek dolaþmaya kalkarsa artýk hiç çekilmez olur. Bu tür herzevekilleri kat’iyyen þýmartmaya gelmez.

Öte yandan þiir, roman ve genellikle sanat konularýna deðinmekden haz duyduðumu da saklamayacaðým.

Beðenmemek konusunda bile bu böyle. Meselâ bir Kemâl Kýlýçdaroðlu’nu pek beðenmediðinizi, onun tutarsýzlýklarý, ayrýca zekâ ve kültür seviyesiyle, hitâbet yeteneðiyle o iþgâl etdiði muhâlefet liderliði makâmýný pek de dolduramadýðý görüþünü serdetdiðiniz zaman zâten herkesin bildiði ve o âna kadar yüzlerce kere tekrarlanmýþ bir mâlûmu bir kez daha îlâm etmiþ olursunuz. Bu hükmünüzden sonra sýraladýðýnýz gerekçelerden de hiçbiri orijinal olamaz. Tamâmý daha önceden ve belki sizinkinden bile daha büyük bir belâgatle söylenmiþ olacakdýr.

Ama siz tutup da pat diye söz temsîli bir Yahyâ Kemâl’i, bir Necib Fâzýl’ý yâhut bir Nâzým Hikmet’i hiç beðenmediðinizi ve onun/onlarýn þâir dahî sayýlamayacaðýný iddia ederseniz o an herkes kulak kesilir. Elbet þurasý da muhakkak ki bu bahsetdiðim isimlerin yâhut benzerlerinin kalitesini inkâr etmek pek de öyle bir Kýlýçdaroðlu’na yüklenmek kadar ucuz ve kolay iþlerden deðildir. Demokrasilerde yerli yersiz her politikacýya yüklenebilirsiniz; kimse de öyle aman aman aldýrmaz. Hattâ çoðu kez bizzat o politikacýlar bile...

Ama sýra entellektüel alana gelince meselenin karakteri de deðiþir. Bu alanda eðer iddianýzýn içini adamakýllý saðlam argümanlarla dolduramazsýnýz alay mevzuu olursunuz.

Bu yararlý mübâdele-i efkârdan sonra gelin konuyu bir þiirle baðlayalým:

Bir çark-ý felekde farký yoksa saðýn soldan,

Aynýysa Âyîne-i Devrân’ýn ön ve ardý,

Mümkin ki tüm cüzden önce, menzil yoldan,

Ebediyyetse zamandan önce de vardý.