Resmi istatistikler, insanlýk tarihinin yaþama merhaba demiþ en kalabalýk kuþaðý olduðumuzu söylüyor, 1946 ile 1964 arasýnda, yani 2.Dünya Savaþý’ndan hemen sonraki 20 yýl içinde dünyadaki yaþýtlarýmýzýn toplamý 1 milyar!..
1955’te doðdum. Ýnsanlýk benim kuþaðýmla en kalabalýk genç kuþakla tanýþtý, ilerleyen yýllarda “küresel yaþlanma” kavramýyla da tanýþacak... Bize kabaca “bebek patlamasý kuþaðý” diyorlar, sosyologlar Türkiye için “radyo kuþaðý” adýný koymuþlar, bence yanlýþ...
Doðduðumuzda evet, bi’tek radyo vardý, hatta Armstrong’un aya iniþini bile radyodan naklen izlemiþtik ama, yaþamýn ilerleyen yýllarýnda tüm zamanlarýn en büyük teknolojik devrimini yaþayan da bizler olduk...
Dünyaya geldiðimiz saniyede popomuza ilk nefes için vurulan o küçük tokatýn, kapýlarýný sonsuz bir serüvene açtýðýný, insanlýk tarihinin en büyük deðiþim sürecinin tanýklarý olacaðýmýzý anlayamazdýk...
Her þey, 1946 doðumlular 21-22 yaþlarýna geldiklerinde, 1968’te baþladý... Onlarýn “kurulu nizama” baþkaldýrýlarý, her þeyi tetikledi...
Açýk söylüyorum...
Kalabalýktýk... Çok gençtik... Kabul etmiyor, kabullenmiyorduk... Büyük, çok büyük, gücümüzü aþan hayallerimiz vardý... Doðduðumuz anda gözlerimizi açtýðýmýz “iki kutuplu” dünyanýn yüksek duvarlarý üzerimize çökmüþ bir kabus gibiydi...
Soðuk Savaþ ve yüksek duvarlar...
Bir kanadýmýz duvarýn batýsýndaydýk, diðer kanadýmýz doðusunda...
Batýsýnda olanlar, yani bizler, ortaya örülmüþ “duvarý” bahane ederek faþizmi kurumsallaþtýranlara, doðusunda olanlar ise kendilerine nefes aldýrmayan “bürokratik diktatorya”ya direniyordu...
Baþta birbirimizi tam olarak anlayamadýk, sanki, iki farklý gezegenin insanlarý gibiydik... Sonra iþler giderek belirginleþti... Ne oradakiler hayatýndan memnundu, ne buradakiler...
Darbeler... Sistematik iþkence... Büyük ve geliþmiþ görünen bir insanlýk coðrafyasýnýn farklý ideolojik nedenlerle zulüm altýnda yaþamaya zorlanmasý...
Duvarýn öte tarafýndaki Vaclav Havel ile bu tarafýndaki Olof Palme arasýnda bir fark olmadýðýný giderek daha iyi anlamaya baþladýk... Takvimler 1989 yýlýný gösterdiði günlerde Berlin’de o duvarý birlikte yýktýk!..
Bu satýrlarýn yazarý henüz 34 yaþýndaydý ve bugün en küçüðü 52 en büyüðü 71 yaþýnda olan bir kuþak, o duvar yýkýldýðýnda, insanlýk adýna ne tür büyük hayaller kurduðunu dün gibi hatýrlýyor... Birleþecek, tüm adaletsizliklerin üzerine gidecek, savaþlarý tarih kýlacak, insan haklarý için birlikte mücadele edecektik... Aç, açýk kalmayacak çocuklar da þairin dediði gibi çikolata yiyebilecekti...
Bilemezdik...
Amerika Birleþik Devletleri’nde adýna neo-con denilen bir çetenin o duvar yýkýlmadan çok önce örgütlendiðini ve o duvarý el birliðiyle yýkmamýzdan yalnýz 12 yýl sonra 2001 yýlýnda “tezgahlanan” bir terör saldýrý sonrasý bütün ortak hayallerimizin ustalýkla mayýnlanmýþ bir C4 patlayýcý ile berhava edileceðini...
Mayýn, belli ki, bizden önceki kuþaðýn elemanlarý tarafýndan hazýrlanmýþtý, kendi kuþaðýmýzdan ihanete uðradýk... Avrupa’nýn doðusuna bugün indirilen Amerikan askerleri ve dünyanýn bir kez daha Soðuk Savaþ ortamýna girmesi, bir hayalin tarihin çöp tenekesine atýlmasýndan baþka ne anlam ifade ediyor...
HAYALLERÝMÝZÝ YÜKSEK TUTMALIYIZ...
Obama’nýn (1961), kuþaðýnýnhayallerine ihanet eden Bush’un (1946) ayak izlerini takip ettiði berbat bir süreci tersine çevirmemiz gereken çok özel bir çaðdayýz. Bunu, Bush’la yaþýt olanTrump ne kadar ciddiye alýr bilemem...
Ama... Üç adama büyük iþ düþüyor: Erdoðan (1954), Putin (1952) veHi (1953)...
Küresel sistemin arka sokaklarýndan bugünkü karar verici konumlara ulaþmýþ Türk, Rus ve Çinli liderlerin omuzlarýnda çok aðýr bir yük olduðunu görmek için analizlere ihtiyaç yok!..
... Ve üçünün de mensubu olduklarý bir kuþaðýn hayallerine borçlarý var...
2001’de “ya bizdensin ya da düþman” diyerek baþlattýklarý süreci Kerry’nin sýzan ses kaydýnda da görüldüðü gibi DEAÞ’i baþýmýza bela etmeye kadar vardýran bir emperyalist saldýrganlýkla karþý karþýyayýz... El Kaide’yi de kim yaratmýþtý sanýyorsunuz?..
Bu üç lider þu an için savunmadalar...
Görünen ise bunun yetmediðidir...
Oysa bilmeleri gereken, bunun bir kuþaðýn, insanlýk tarihini deðiþtirecek “son savaþý” olduðudur...
Benim zavallý kuþaðým...
Unlarý elediðinizi, elekleri duvarlara asmaya hazýrlandýðýnýzý ve yarýn torunlarýnýzýn çevrelediði bir yatakta “sonuç olarak renkli bir öyküydü” diyerek dudaklarýnýzda alaycý bir tebessümle bu gezegene veda edeceðinizi düþünüyordunuz di’mi?...
Bitmedi...
Belki de asýl serüven þimdi baþlýyor...