Berbat bir oyun... Ama bozarýz...

1989 yýlýnýn o sonbahar günlerinde Daðlýk Karabað Savaþý’ný yerinde izleyen ilk gazeteci olduðumda, Akdam Azerbaycan direniþinin cephe kentiydi.

Bizim Kurtuluþ Savaþý’nýn “efe direniþi” geleneðini bölgeye taþýmýþ Katýr Mehmet ve “çetesiyle” buluþmamý unutamam. Sovyetler Birliði daðýlýyor, ortalýk kan gölü, Moskova’da güçlü lobisi olan Ermeni milisler hazýrlýklý, Azerbaycan tarafýndan ne ordu, ne silah var...

Erivan’da deðil, Moskova’da birileri karar vermiþ: Gidiþat belli, Hazar petrolleri ve doðalgazýnýn ülkesi Azerbaycan ile Türkiye arasýnda bir barikat oluþturmak gerek, o barikatýn adý, Daðlýk Karabað... Merhum Ebulfez Elçibey’le ilk tanýþmam, Bakü’nün o zamanki en büyük oteli Moskova Otel’de (þimdi artýk yok sanýrým) olmuþtu, ikincisi cepheye nasip oldu... Dört Azerbaycan askerine bir Kalaþnikov’un düþtüðü berbat ve çaresiz günler...

Bölgedeki Halk Cephesi milis grubunun komutaný Fahrettin bey, kuvayý milliye kalpaðý, keskin bakýþlarýyla müthiþ bütünlük saðlayan sakallarýyla karþýmda, bana namlusuna tek mermi sürülmüþ tabanca veriyor. “Ben gazeteciyim, savaþ alanýnda silah taþýyamam”diyerek geri çeviriyorum, “Birini vurman için deðil gardaþým, esir düþeceðini anladýðýn anda kafana sýkman için, esirlerimizi çok kötü aþaðýlayýp öldürüyorlar” diyor.

Akdam adýný zengin mermer ocaklarýndan alýr, çok güzel beyaz mermer üretilir(di), yemeðimizi mermer ocaðýnýn sahibi saðlýyor, Kýzýlordu’dan rüþvetle 12 top ve mermilerini almýþ, yemek saatinde rahat masaya oturmak için karþýya üç dört salvo yolluyor, saldýrýlar susunca da keyifli sohbetlerin eþliðinde  yemeðimizi yiyoruz...

Þuþa düþtüðünde, direnen son 242 Azeri yiðit, teslim olmaktansa intihar edince, Fahrettin beyin ne demek istediðini anlamýþtým...

Daðlýk Karabað, yalnýz Azerbaycan için deðil, bütün Türk dünyasý için büyük bir hüzündür...

Moskova’nýn desteðinde bu tür bir serüvene kalkýþan Ermenistan/Karabað kadrolarýnýn da Ermeni ulusuna miras býraktýðý büyük bir ekonomik, sosyal ve sonu faþizmin güçlenmesine kadar varan siyasal yýkým örneðidir... Ermeni ulusu, bir dönem yüksek milliyetçi duygularla desteklediði bir iþgalin, týpký Ýsrail halký gibi esiri olmuþtur. Sorunun çözümü, yalnýz Azerbaycan topraklarýnýn deðil, Ermeni halkýnýn “Karabað çetesi” olarak adlandýrýlan faþist siyasi kadrolardan da kurtuluþunu saðlayacaktýr.

Denge Bakü’den yana...

Savaþýn kader günlerinde iþ baþýnda olan Ayaz Muttalibov’un kalibresi, Türk topraðýný korumaya yetmedi, arkasýndan gelen ve bugün saygýyla andýðým EbulfezElçibey’in fikir dünyasý direniþi saðladý ama “devlet adamý portresindeki” eksikler sorunu dengelemeye yetmedi.

Meselenin, Azerbaycan açýsýndan toparlanma süreci, merhum “hörmetli president” Heydar Aliyev ile baþladý. Oðul Ýlham Aliyev belli ki, sabýrlý bir devlet adamý, o, Azerbaycan’ýn yükselen petrol/doðalgaz gelirlerini Azerbaycan ordusunun güçlenmesi ve iþ cephede çözülme aþamasýna gelirse, iþgal altýndaki topraklarýn kurtarýlmasý için kullandý, bugün Daðlýk Karabað cephesinde güçler dengesi Bakü’nün leyhinedir...

Enerji savaþý...

Avrasya coðrafyasýnda Ukrayna Krizi’nin týrmandýðý bir dönemde, Daðlýk Karabað cephesinden çatýþma haberleri gelmesi bir tesadüf olarak deðerlendirilebilir mi? Hayýr!..

Türkiye’nin “çevrelenmedik” bir o kanadý kalmýþtý, o da tamamlanýyor...

Bir gerçeði net olarak ifade edelim: Kýbrýs’ýn açýklarýndaki doðalgaz kaynaklarýndan Halep-Musul-Erbil hattýna, son olarak da Karabað’a ulaþan kriz zinciri, SOCAR-Türkiye Baþkaný Kenan Yavuz’un her açýklamasýnda ýsrarla altýný çizdiði “Türkiye’nin bir enerji ülkesi olmasý adýmlarýna” küresel güçlerin verdiði yanýttýr.

Azerbaycan ve Türkmenistan’ýn petrol ve doðalgazýný taþýmayacaksýn, Kerkük’ün petrolüne vana açmayacaksýn, Kýbrýs’taki doðalgazý Rum-Ýsrail iþbirliðine býrakacaksýn, o zaman rahat edersin... HALKBANK da rahat eder...

Yapmazsan, Suriye ve Irak’taki Türkmen kardeþin mülteci olur, katliama uðrar, Kürt akraban ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlýr, Kýbrýs’taki Türk ambargo altýnda yaþar, Gazze açýklarýndaki doðalgazýn sahibi Filistinli çocuk tank ateþiyle parçalanýr, Azerbaycan, iþgal altýndaki topraðýnda þehit verir...Adana’da TIR’ýn durdurulur, Davutoðlu’nun odasýndaki toplantýyý da youtube’dan dinlersin!.. Bir de “Beyaz Türkler”, iki de bir “bataklýða girmemek” gibi, ancak iki kadeh arasýnda üretilebilecek sýðlýkta düþüncelerle karþýna dikilir.

Berbat bir oyun... Kanlý... Geleceðimize de kasýt var... Delip geçer miyiz? Belli ki bir hayli zorlanacaðýz ama, evet...