Berber

Yedi yýldýr tek bir kez memnun kalmamýþ olmama raðmen ayný berbere gidiyorum. Ýnsan bir kez baðlandý mý kolay býrakamaz. Beylikdüzü’ne taþýndýðý halde Ümraniye’deki berberine gelenleri biliyorum.

Geçen gün berber koltuðunda týraþ olurken Avrupa’nýn neden bu kadar geliþmiþ olduðunu ve bizim nasýl bu kadar geri kalabildiðimizi düþünüyordum. “Kulaklar açýlmasýn” dedim berbere. Her defasýnda baþtan uyarsam da kulaklarý açýyordu. “Tamam yeðen merak etme” dedi. Meraktan çýldýrýyordum oysa ki.

O koltuða her oturduðumda ayný saç modelini tarif etmeme raðmen berberim saçlarýmý o günkü ruh haline göre yapýyordu. Kimi zaman uzun kimi zaman kýsa bazen de bu ikisinin karýþýmý þeklinde çýkýyordum dükkandan. Sorun standartý tutturamamaktý belki de. Bu gerçeði makas ense kökümde gezinirken fark edip aniden doðrulduðum için acýyla çýðlýk attým. “Napýyon yeðen sakin ol” dedi berber.

BÝSÝ ÇEQEMEYEN ANTEK TAQSIN

“Ýþte senin sorunun bu!” dedim. Elinde makasla aynadan yüzüme baktý. “Standartýn yok senin, bu ülkenin standartý yok, bir gün öyle bir gün böyle” dedim. Bana cevap vermeden çýraðýna döndü “Þu yeni þampuan kafa yapýyor, bi daha kimsenin saçýný onla yýkama” dedi. Oysa ki þampuan kafa falan yapmýyordu. Gayet iyiydi, mis gibi de kokusu vardý. Saçlarým ipek gibi olmuþ, kökten uca beslenmiþti. “Malý kötüleme, malda sýkýntý yok, sorun sende” dedim.

Tam yedi yýldýr tek bir kez memnun kalmamýþ olmama raðmen bu berbere geliyordum. Birkaç defa yeni açýlan kuaförlere gidecek olduysam da bir çeþit vicdan azabýyla gene Rahmi abinin dükkana yönelmiþtim. Ýnsan berberine bir kez baðlandý mý kolay kolay býrakamaz. Beylikdüzü’ne taþýndýðý halde Ümraniye’deki berberine týraþ olmak için gelenleri biliyorum. Uçakla bile yarým saat sürüyor.

“Tövbe tövbeee” deyip týraþa devam etti. Kafamda standart kelimesi dönüp duruyordu. Tutturamýyordu iþte. Her defasýnda farklý saç stili... Kötü olan þuydu ki ben de berberden her çýktýðýmda yeni saç modelime göre tavýrlar geliþtiriyordum. Efendi týraþý yaptýysa daha soðukkanlý, Amerikan kestiyse daha havalý davranýyordum. Emo gibi kestiði de olmuþtu ve eve gidip hüngür hüngür aðladýktan sonra Facebook’a “Bisi Çeqemeyen AnTeN tAqsýn” yazmýþtým.

Futbolda dünya üçüncüsü olduktan dört sene sonra Dünya Kupasý’na katýlamýyorduk. UEFA Kupasý’ný aldýktan birkaç sene sonra ön elemeleri geçemiyorduk. “Senin standartýn yok Rahmi abi!” diye baðýrmak istedim. Ancak zaten az miktarda bulunan konsantrasyonunu kaybetmesini göze alamazdým. Birden baþýmý sert bir hareketle lavaboya gömdü ve suyu açtý. Kafamýn hemen yanýnda suyun sýcak soðuk dengesini tutturmaya çalýþýyordu. Sonunda kendince bir derecede karar kýldý ve saçýmý yýkamaya baþladý. Kafamýn tam tepesinde inceden bir serinlik geldiðinde þampuaný döktüðünü anladým.

Devamlý müþterilerinin týraþ sonrasý saç yýkamasýný kendi yapardý Rahmi abi. Bu kendince uydurduðu bir jestti. Açýkçasý kafamý kimin yýkadýðý hiçbir zaman umrumda olmamýþtý. Bir gün onun yerine saçlarýmý çýraðý yýkasa akþam telefonla arayýp “Aramýzda bir sorun yok deðil mi?” demezdim. Kafam lavaboya gömülmüþ vaziyette yüzümden þampuan akýyordu, Rahmi abinin parmaklarý saçlarýmda gezinirken aniden boynuma baðladýðý havluyu çekip ayaða fýrladým ve “Abi biz napýyoruz yaa!” diye baðýrdým.

Yüzümden þampuanlý sular akarken karþýmda ellerini çamaþýrdan kalkmýþ kadýn gibi açmýþ duran berberim Rahmi abi þaþkýn gözlerle bana bakýyordu. “Abi napýyoruz biz, millet Ay’a uzay aracý gönderiyor bizim þu halimize bak. Bu ne abi? Sen niye benim saçlarýmý yýkýyorsun? Bu nasýl bir ortam? Neden bunu yapýyoruz abi?” dedim. O vaziyette koþarak kapýdan çýktýðýmda Rahmi abi çýraðýna “Ben sana söyledim, bu þampuan kafa yapýyor, at bunu” diyordu.

TÜPÇÜ GEÇÝYOR, ÝSTEYÝVER

Eve geldiðimde annemle babamý televizyon baþýnda üçüncü sýnýf pavyon þarkýcýlarýnýn insanlarý halay çekmeye teþvik ettiði bir programý seyrederken buldum. “Caney caney” diye baþlayan ve meydanýn burada olduðunu belirten dizeler söyleniyordu. “Çok güzel sesi var bu kadýnýn” dedi babam.

Tek kelime etmeden odama geçtim. Standart... Hala kafamda bu kelime vardý. Bazý þeylerde standartý tutturuyorduk aslýnda. Halay bunlardan birisiydi. Çok iyiydik halayda. Ortam ne olursa olsun “caney” kelimesini duyduðumuzda halay çekmek baþarabildiðimiz bir þeydi. Halay bizim iþimizdi.

Bilgisayarda winamp’ý açýp klasik müzik playlistimi açtým. En sevmeye çalýþtýðým parçalardan biri çalýyordu ki annem salondan seslendi: “Yavrum tüpçü geçiyor galiba, bize de isteyiver.”

https://twitter.com/beyinsiz_adam