Berkin

Bir çocuk. Hepimizin çocuðu gibi bir çocuk. Kara kaþlý kara gözlü, güzel bir çocuk.

Gezi Parký gösterileri sýrasýnda baþýna gaz fiþeði isabet etmiþ.

Feci bir þey. Bu fecaatin derecesini tahayyül etmekte güçlük çekiyorsanýz, bir an, o çocuðun, kendi çocuðunuz olduðunu düþünün.

Yazýlanlara bakýlýrsa, evden ekmek almaya çýkmýþ. Yani, oðlunuzu gönderdiniz, birazdan ekmek alýp gelecek diye bekliyorsunuz.

Gelmiyor.

Vurulmuþ!

Ýnsan olmak, bu hüzne katýlmayý, bu hüznü paylaþmayý gerektirir.

Bazýlarý, eylemlere fiilen katýldýðýný, sapan falan fýrlattýðýný söylüyor.

Doðru olabilir. Olsun. Öyle bir olaydý Gezi eylemleri. 

Ne kadar sorumlu tutabilirsiniz bir çocuðu, bir eylemin ardýndaki niyetlerden?

16 Haziran’da yaralandý. 269 gün hayat mücadelesi verdi.

Baþaramadý.

Küçücükken, bitti Berkin’in dünyadaki hikayesi.

Buradaki masumiyeti tartýþamazsýnýz.

‘Twitter’ diye bir alem var.

Doðru ile yalanýn ayný muameleyi gördüðü, her türlü aklýn ve her türlü akýlsýzlýðýn haþýr neþir olduðu acayip bir alem.

Arkadaþlar gösterdiler.

Ne kadar çirkin cümleler.

“Su testisi su yolunda kýrýlýr.”

 

“Ne iþi vardý orada?”

 

“Üzüldüm desem yalan olur.”

 

Benim alýntýladýklarým, cümlelerin en kötüleri deðil. Daha kötüleri var. Burada aktarmaya utandýðým, çok kirli, çok sefil cümleler var.

Nedir bu nefret? Nedir bu seviyesizlik?

Ýnsan, korkar Allah’tan. Böyle sözler yüzünden, Allah’ýn baþýmýza bir afet getirmesinden korkar.

Hayat, mucizevi bir þeydir. Hayata saygý duymamýz gerekiyor.

Ve ölüm, hoþlanmasak da, mucizevi bir þeydir. Büyük bir hadisedir.

Ölüme karþý da saygýlý olmamýz gerekiyor.

Kalbinde merhamet olmayanlar, acýyý anlayamayanlar, paylaþamayanlar, bari bu hadisenin büyüklüðüne saygý duysunlar.

Ben böyle bakýyorum. Böyle bakarken, ne siyaset düþünüyorum, ne hesap, ne kitap. Kendiliðimden, böyle bakýyorum. Ýçimden böyle geliyor.

O çocuðun ölümüne üzülüyorum. Annesinin hüznünden bir parça da bende var ve ben, bu parçaya kýymet veriyorum.

Hepsi bu kadar mý?

Hayýr.

Gaz kapsülünün, insanlara, onlarý yaralayacak kadar yakýndan fýrlatýlmasýnýn da mutlaka sorgulanmasý gerektiðini düþünüyorum.

Berkin’in ölümünde bir suç, bir ihmal varsa, o suçun, o ihmalin mutlaka takip edilmesi ve cezalandýrýlmasý gerektiðini düþünüyorum.

(Tabii ki, böyle düþünmek marifet deðil. Baþka nasýl düþünülebilir ki?)

Ýnsanlar, böyle bir hadiseyi protesto ederler. Ýnsanlar öfkelenirler. Üzülürler. Bunlara da kimsenin diyeceði olmaz. Bunlar da saygýdeðerdir.

Fakat, son zamanlarda bir adet çýktý.

Bir insanýn ölümünü, siyasi bir menfaat vasýtasý olarak kullanmak.

Çocuk ölüyor ve sen ‘bu ölümden nasýl istifade edebileceðini’ hesap etmeye baþlýyorsun. Siyasi avantaj peþine düþüyorsun.

Bu kirlilikte, ölüm istismarýnýn sýradanlaþtýðýna, maalesef, insanlarýn bu hassasiyeti ihmal ettiklerine þahit oluyoruz.

Medyada, siyasette, internet aleminde, sayýsýz kötü örnekler her tarafý istila etmiþ.

Herkes, saygýsýzca, yaðmalýyor Berkin’in ölümünü.

Kötü bir þey, ama bunun kötülüðü de, bakýyorum, anlaþýlmýyor. Demek ki kanýksamýþýz.

Bundan daha kötüsü var.

Bu büyük hadiseyi istismar ederek, yeni bir kaos, yeni bir terör atmosferi kurmak.

Berkin’in ölümünü ‘su testisi su yolunda kýrýldý’ cümleleriyle konuþmak, çok adi, çok çirkin bir ‘kafa durumu’nu yansýtýyor.

O ölümü ‘yaðmalamak’, o ölümden yeni nefretler, yeni düþmanlýklar üretmek, yaðmur duasýna çýkar gibi, kaos duasýna, terör duasýna çýkmak da öyle.

Ýnþallah, bir yerde dururuz, düþünürüz.

Düþünürüz de, akl-ý selim galip gelir.