Berlin notlarý

Hafta sonunu Almanya’da geçirdik. Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’yla yaptýðýmýz özel yayýnýn ardýndan Berlin’de vatandaþlarýmýzla sohbet imkaný bulduk.

Berlin kelimenin tam anlamýyla bir Türk þehri haline gelmiþ. Sokakta, hayatýn her alanýnda insanýmýzýn dokunmadýðý bir alan neredeyse kalmamýþ. Sað olsun, gün boyunca Berlin’de ve Almanya’da önemli yatýrýmlarý olan iþadamý Saim Aygün bize eþlik etti. 

Saim Bey, Giresunlu. Ýstanbul’da, Antalya’daki yatýrýmlarýnýn yaný sýra Berlin’de sayýsý onu bulan lokantanýn, kapýsýnda bayraðýmýzýn dalgalandýðý bir otelin sahibi. Yakýn bir gelecekte Berlin’de yeni otelleri hizmete sunmaya hazýrlanýyor.

Yurtdýþýnda, özellikle de Almanya’da karþýlaþtýðýmýz bir sorunu, burada biraz daha net olarak tarif etme imkaný bulduk. Pek çok sektörde insanýmýz var, çok sayýda iþletmeye sahipler. Ancak iyi yetiþmiþ, okur yazar bir sýnýfýn tam anlamýyla oluþtuðunu söylemek zor. Yatýrýmcýlarýmýz bunun sýkýntýsýný çok daha yakýndan hissediyor.

Almanya’da eyaletlerde çok sayýda milletvekili görev yapýyor. Her biri kendi alanlarýnda iyi yetiþmiþ isimler. Ama hala yeterince hukukçu, sosyal bilimci ve karar vericinin olduðunu söylemek çok zor.

***

Bu ciddi bir sorun ve temelde üç nedeni var.

Birincisi, vatandaþlarýmýz yurtdýþýnda eðitimle ilgili tercihlerini yaparken yeterince bilgi sahibi deðiller. Dolayýsýyla hayatýn hangi alanýnda neye ihtiyaç duyulduðu, hangi alanda karar vericilerin þekillendiði üzerinde bir fikirleri yok. O nedenle de çocuklarýmýz kolay olan yollarý, hýzlý para kazanabilecekleri alanlarý meslek olarak tercih ediyorlar. Sözgelimi Berlin’de neredeyse Türk olmayan taksi þoförü yok desek abartýlý olmaz.

Ýkincisi, Alman devleti, týpký þu günlerde kamuoyuna yansýyan dava süreçlerinde olduðu üzere, ülkesinde kimin nereye nasýl geleceði ya da gelemeyeceði üzerinde örtülü bir faaliyet yürütüyor. Zaten yeterince bilgi sahibi olmayan yabancýlar, sistemin kodlarýný çözemiyor ve genelde alt hizmet sýnýflarýnda sýkýþýp kalýyorlar.

Üçüncüsü, hala ve hala orada milyonlarca insanýmýzýn yaþadýðýný fark edemeyen ya da fark etse bile bunu bir devlet aklýyla yoðuramayan Türkiye’nin tutumu. Geçmiþ malum. Üç beþ kuruþ biriktirip memleketine bir an önce dönmeyi hedefleyen on binlerce insan. Bulunduklarý ülkeyle hayli mesafeli, kapalý bir yapýda yaþayan, dil öðrenmekte zorluk yaþayan bir topluluk.

Bugün tablo çok farklý. Kesin dönüþ yapmak bir yana, daha kalýcý olmanýn yollarýný arayan milyonlarca insan. Farklý meslek gruplarýnda yer alan, iþletme sahibi, para kazanan ve özgüveni yüksek bir topluluk.

Bu tablonun en önemli yaný þu. Muazzam bir dinamizm, geleceðe umutla bakan ve bulunduðu ülkede iddia sahibi insanlar. Çok küçük dokunuþlarla Almanya’da ve diðer ülkelerde çok daha farklý bir güç elde edebilecek, karar vericiler düzeyinde kendisine yer bulacak milyonlar. Evet, abartýsýz milyonlar.

Onlarý nasýl bir geleceðin beklediði üzerinde kafa yormak, bir yol haritasý oluþturmalarýna yardýmcý olmak için yapýlmasý gereken çok iþ var. Ama öncelikle, Avrupa’nýn en önemli ülkelerinde yýllardýr ayakta kalma mücadelesi veren bu insanlarýn ne düþündüðünü, hayata ve dünyaya nasýl baktýklarýný doðru anlamak gerekiyor.

Yolun baþýndayýz. Hýzla atmamýz gereken adýmlar var. Oysa hayatýn akýþý tüm hýzýyla devam ediyor. Bir an önce onlarýn hayat yolculuðuna nasýl katký saðlayacaðýmýz üzerinde daha fazla, kalýcý ve uzun soluklu çaba göstermenin zamaný geldi, geçiyor bile.