Bernanke’nin kararı ve savaşın yeni(den) merkezi: Berlin

Yarın haftaya FED Başkanı Bernanke’nin Jackson Hole’daki konuşmasını yorumlayarak başlayacak tüm ekonomi kanalları. Ancak bilmiyorum aşağıda yazacağım ayrıntıları dile getiren olacak mı? Bernanke’ye gelmeden önce bir başka Merkez Bankası başkanından bahsetmek istiyorum. Bu Bundesbank (Alman Merkez Bankası) Başkanı Jens Weidmann. Weidmann, şahin bir Alman ulusalcısı. AB Merkez Bankası’nın Draghi ile başladığı ‘yeni’ genişlemeci politikalara karşı çıkıyor, ortak tahvil gibi Alman ulusuna zarar verecek (!) birliği gözeten çözümlere de karşı bu arkadaş. Tabii Weidmann başkanlığındaki Bundesbank da Euro’nun sahibi kendisiymiş gibi davranıyor ve ECB’yi (AB Merkez Bankası) adeta yok sayıyor. İşte bu SS subayı kılıklı Bundesbank başkanı, geçenlerde istifa kararı almış. Weidmann, ECB’nin, yakında geliştireceği yeni tahvil alım programına karşı bu eylemi gerçekleştirmek istemiş. Ancak Merkel bu istifayı önleyerek, Weidmann’ın gelecek hafta yapılacak ECB toplantısında ve daha sonrasında, tahvil alım programından başlamak üzere, Draghi’nin AB için yeni bir büyüme perspektifi çizecek politikalarıyla savaşmasının daha uygun olacağını belirtmiş. Damarlarında Nazi atalarının asil, savaşçı kanı dolaşan Jens de Merkel’in bu önerisini şimdilik kabul etmiş. Bu aydan başlamak üzere bu seçkin, asil Nazi bakışlı Bundesbank başkanının, Frankfurt’da ECB koridorlarında, yüce Alman ulusu için savaşını izleyeceğiz.

İnanın yukarıdaki satırlarda Almanlar’ı aşağılayan bir sarkastik üslup yok. Almanlar aynen böyle düşünüyor ve böyle yaşıyorlar. Ortak bir para birliği ve onun merkez bankası varken Bundesbank’ı, ortak para birliğinin politikalarını belirleyen merkez olarak görüyorlar. Şunu da söyleyelim, Almanya’nın Euro Bölgesi’nin sürükleyicisi olduğu ve Almanya olmasa AB ekonomisi de olmaz safsataları da Nazi döneminden kalma Goebbelsvari propagandalardır. Almanya olmasa bugünkü kriz bu kadar derin olmazdı. Krizin kaynağı, 2. Dünya Savaşı öncesi olduğu gibi, ‘eskimiş’ Alman sanayidir. Peki, ABD, özellikle dijital devrimin sürükleyicisi sektörlerin temsilcisi olan Obama yönetimi, bu Almanya’nın ne yapmak istediğini ve Alman tehlikesini görmüyor mu?

Görüyor tabii. İşte bunun için FED Başkanı, Jackson Hole’da parasal genişleme sinyalini çok güçlü olarak verdi ve Euro’yu dolar karşısında yukarıda tutarak, Almanya’nın küresel rekabet imkânını da budamış oldu... Hatırlarsınız, ABD 1985’te, Plaza Anlaşması ile doları, yen ve marka göre aşağıda tutarak ABD sanayiinin verimliğini ortaya çıkardı ve ihracatını artırdı ama Japonya’yı ve Almanya’yı bitirdi. Almanya ancak 1990’da Doğu Almanya’yı içine alarak durumu idare etmeye başladı. Plaza anlaşması ile ABD’de kârlar yukarı çıkarken, hammadde, enerji fiyatları kârlardan hızlı artmaya ve finansallaşmanın da etkisiyle faizler düşmeye başladı. 1995’e kadar Clinton bu balonun üstünde oturdu ve bugün Obama’nın yapmaya çalıştığı hiçbir şeyi yapmadı. Finansallaşma ve kaydî paranın hızlı artışı ABD, Avrupa ve Japonya dışında mini krizlere neden oldu. Meksika, G.Kore, Rusya ve Türkiye krizleri bize bugünkü krizi anlatan öncü krizlerdi aslında. Clinton 1995’teki Ters Plaza anlaşması dâhil, attığı her adımda, Bush iktidarını hazırladı. 1995’te FED, Ters Plaza anlaşmasıyla doları değerlendirirken ABD’nin açık vermesine izin veriyordu ama bunun karşılığında Japonya’yı ve Almanya’yı kurtarıyordu. İşte bugünkü Nazi özentisi Almanya’yı ortaya çıkaran FED’in 1995’deki tarihi yanlışıdır. 

Bir Obama hamlesi...

Bir Obama hamlesi...

Bu yanlış, hem eli kanlı neocon iktidarını getirdi hem de bugünkü neonazi özentisi Merkel hükümetlerini. Ancak ABD, güçlü dolar ve yüksek faize güvenerek açıklarını kapatmayı düşünürken dolar arzını denetleyemeyeceğini ve bu arzın 2008’de ilk önce mortgage şirketlerinin aktiflerindeki zehirli varlıklar olarak patlayacağını pek hesap etmemişti. Aslında Greenspan bunu biliyordu. Yaşlı Kurt’un son yıllardaki sıkıntısı tam da buydu. ‘Bu iş çökecek ve hepimiz altında kalacağız’ türünden cümleler çok sık ağzından çıkmaya başlamıştı. O sıralar Goldman Sachs’ın genel müdürü olan Robert Rubin de bütün bu operasyonların arkasında olan adamdı.  

 

Dünyayı bir savaş topunun içine atan süreci ve ittifakı görüyor musunuz? Bu savaş ittifakı, şimdi yalnız Almanya’da iktidar ve İsrail ile birlikte bir Ortadoğu ve Balkanlar savaşı tezgâhlıyor, gizliden Suriye ve İran’ın arkasında duruyor. Petrol fiyatlarını yukarıda tutuyor.

Washington’dan Berlin’e kayan bu ittifakın Türkiye’deki temsilcilerini ise biliyorsunuz. Kısaca Cuma günü FED, 1995’te yaptığı hatayı tekrar etmeyeceğini gösterdi. Bu aynı zamanda, bir Obama hamlesidir ve Türkiye’nin de işine yarayan bir adımdır...