Beþ çocuk mahallenin imtihaný olmuþtu sanki. Hayýr yapmak mý istiyorsun Hadiye’nin yavrularýna yardým et. Bir garibin karný doysun mu istiyorsun Hadiye’nin cücükleri ne güne duruyor? Ýnsaf sahibi olanlar çocuklarý birer ikiþer pay ederek evde yýkarlar, temiz esvap giydirirlerdi.
Hadiye Abla pek bir rahattý Allah için. Çocuklarý akþama kadar orada burada vakit geçirir. Akþam olunca çocuklardan en büyüðü Pakize tavuk cücüðü toplar gibi yavrularý toplar eve getirir. Hadiye Abla da evin önündeki taþa oturmuþ halinde o çocuklarý bir bir öper sonra da oturmaya devam ederdi. Çocuklarýn o pasaklý halleriyle bile öpülmesinden komþularýn midesi kalkar. Ýnsaf sahibi olanlar çocuklarý birer ikiþer pay ederek evde yýkarlar, temiz esvap giydirirlerdi. Beþ çocuk mahallenin imtihaný olmuþtu sanki. Hayýr yapmak mý istiyorsun Hadiye’nin yavrularýna yardým et. Bir garibin karný doysun mu istiyorsun Hadiye’nin cücükleri ne güne duruyor?
Hadiye Abla’yý bir psikoloða götürseler ve sorsalardý keþke. Neden akþama kadar bir taþýn üzerinde oturuyorsun? Neden çoluk çocuðundan habersiz elinde bir bað çubuðu topraða þekiller çiziyorsun? Üþümüyor musun? Ya da sýcak havalarda dýþarýda kalmak seni yormuyor mu? Derdin ne senin Hadiye?
Ama kimse onu bir doktora götürmedi. Hadiye Abla, sabah gün ýþýmadan kalkýp o duvarýn tepesine oturur. Bir vazifesi olsa bu kadar sebat eder miydi bilmiyorum ama bir vazife bilinciyle boþ boþ otururdu. Çocuklardan karný acýkan uyanýr pilli oyuncaklar gibi kýmýl kýmýl mutfaða gider. Mutfakta komþulardan gelen ne varsa yer sonra uyumaya devam ederdi. Kir pasak insaný sýcak tutuyor herhalde soba falan olmadan çocuklar gene de turp gibilerdi.
Beþ çocuðun en büyüðü olan Pakize önlüðünü, yakasýný ayarlayýp okula gider ve okulda bir destan yazardý. Defter kalemi bile olmayan bu yavrucak Milli Eðitim’in müfredat diye önüne koyduðu ne varsa yutar gibi öðrenirdi. O zamanlar çocuklar da daha merhametliydi herhalde. Þimdi arkadaþýnýn ayakkabýsý markalý olmayýnca dalga geçen ergenler o zamanki ablalarýný, abilerini görse ne derdi acaba? Çünkü Pakize anne eli deðmeyen hayatýnýn kirini taþýrdý. Komþu soluðu ile yaþanmaz ki Pakize’nin önlüðünü yýkayan komþular vardý ama bir önlükle bitmiyor ki....Ýþte Pakize’nin bu haliyle bile hiç dalga geçen olmadý. Öðretmenler zaten çöplükte açan bu gülü esirgiyorlardý. Matematik yarýþmasýnda okuluna ödül getirdiði gün öðretmeni onu kucaklamýþtý ve Pakize öðretmenin kulaðýna, “Keþke annem de burada olsaydý” demiþti. Öðretmen o an gözünden yaþ dökmüþ görenler var...Ama Hadiye kýzýnýn yarýþmasýna gitmeyi býrak taþýn üzeriden kalkýp eve bile gitmezdi.
Ben de beþ çocuktan üç numara olan Mutlu ile arkadaþtým. O dönem pek fazla rastlanmayan bu ismi Hadiye Abla henüz oturup kalmadýðý saðlýklý günlerinde radyoda arkasý yarýn dinlerken duymuþ ve ahdetmiþti. “Bir çocuðum daha olursa kýz da olsa erkek de olsa adýný Mutlu koyacaðým” diyerek.
Mutlu’nun sarý saçlarý futbolcularýn saçý gibi havalýydý. Ama pasaklý kediler gibi bir çocuktu ve benim en has arkadaþýmdý. Topumuz dereye düþer Mutlu alýr. Uçurtmanýn kuyruðu kopar Mutlu tamir eder. Mahallede biri bana horozlanýr Mutlu araya girer beni esirger. Þöyle arkadaþ sevilmez mi? Ben de çok severdim. O da benim yanýmdan ayrýlmazdý. Ama benim için bazý yasaklar vardý. Mutlu’yu eve getiremezdim çünkü Mutlu da ablasý Pakize gibi temizlik konusunda sýkýntýlýydý. Sonra Mutlu caný sað olsun biraz hareketliydi. Bizim ev ise annemin incik boncuk meraký yüzünden biblolarýn, yemek takýmlarýnýn ve ne kadar vitrin süsü varsa hepsinin þangýrtýsý duyulan bir evdi. Bir çeþit müze gibiydi evimiz. Bu evde Mutlu gibi deli dembelek bir oðlan çocuðu ne büyük faciadýr düþünün. Bir baþka yasak da benim Mutlu’nun evine girme yasaðýmdý. Çünkü o evde bit, pire ne ararsan bulunurdu ve ben Maazallah o haþeratý eve getirebilirdim. Temizlik hastasý annem için Mutlu ayaklý felaket idi anlayacaðýnýz. Ama annemin yasaklarý biraz komik kalýyordu çünkü eve getirmediðim ve evlerine giremediðim Mutlu ile okulda ayný sýnýftaydýk. Annem kara önlük ile dolaþýnca bit pire bulaþmaz zannediyordu herhalde...
Okulda bir gün Mutlu annesi Hadiye Abla’yý anlattý bana. Ben sormadým ama o beraber simit ve püskevit arasý lokum yediðimiz bir kuytu köþede mýrýl mýrýl anlattý. Meðer annesi evvelden normal bir anneymiþ. “Normal anne” deyiþine gülmüþtüm. “Evet iþte senin annen gibi falan normaldi yani. Sonra dýþarý çýkýp oturmaya baþladý. Babam ölmeden evvel yani babam aðýr hastayken onu içeride býrakýp kendisi duvarýn üstünde otururmuþ. Pakize ablam anneme yalvarýrmýþ, ‘Anne ne olur içeri gel babam çok hasta’ diye. Ama annem, babam içeride can çekiþirken dýþarýda oturmayý tercih etmiþ. Sonra da babam çok yaþamadý zaten. Annem de oturduðu yerden hiç kalkmadý. Þimdi dýþarýda yatmak adeti olsa dýþarýda bile yatar da eve girmek istemez. Evde boðulur gibi oluyormuþ öyle diyor.”
Mutlu’nun anlattýklarý aslýnda psikologlar için tipik bir hasta hikayesi. Kocasýnýn aðýr hastalýðýna dayanamayýp kendini duvar üzerinde oturmaya mahkum etmiþ bir Hadiye Abla iþte...O duvar tepesine kendini sürgün etmiþ olsa da beþ çocuk ortadaydý. Onlarýn, yemesi, içmesi, bakýmý her þeyleri bir büyük meseleydi. O çocuklar yarý aç yarý tok yaþar giderken Pakize hastalandý. Hastalýðý sarýlýk idi. Sarýlýk hastalýðýna þimdi Hepatit B diyorlar. O zamanlardan yataða çakýlýp kalmýþ ve gerçekten sapsarý olmuþ bir Pakize kalmýþ aklýmda. Mutlu çok üzülüyordu ablasýnýn haline. Mutlu üzülünce ben de çok yandým, yakýldým. Çünkü Pakize yataktan kalkamayacak kadar halsizdi. Gün geçtikçe eriyordu. Ha bu arada Mutlu ablasýna sadece ‘Pakize’ derdi ben de öyle diyordum. Gizli saklý ziyarete baþladým Pakize’yi. Mutlu ile beraber çok dua ettik iyileþmesi için. Yine böyle Pakize’nin yer yataðýnýn ucunda onun için dua ederken annem gelmesin mi? Mahalleden çocuklar benim Hadiye Abla’nýn evine girip çýktýðýmý anneme söylemiþler. Annem hiddetten köpürmüþ bir halde kapýdaydý. Beni kolumdan tuttuðu gibi çekip aldý söylenerek eve götürüyor. Ben o zaman nasýl bir hýrsla kolumu kurtarmak için hamle yaptýysam annemin elinden kurtulup olduðum yere çöktüm. Yerde aðlamaya baþladým. “Ben seninle gelmiyorum. Pakize ölecek kimse bakmýyor. Annesi dýþarý çýkýp oturmuþ sen de eve kapanýp oturuyorsun. Pakize’yi kimse görmüyor. Pakize’yi doktora götürürsen seninle gelirim yoksa ben kaçýyorum” dedim ve dediðimi yaptým, kaçtým. Gidip Mutlu ile gizli yerimiz olan duvar dibine saklandým. Hava kararýncaya kadar eve gitmedim. Bir zaman sonra mahallede benim ismimi çaðýrmaya baþladýlar. Arkadaþlarým, annem, babam beni arýyordu. Çýkmadým yerimden. Pakize’yi doktora götürmezlerse de çýkmayacaktým. Sonra babamýn sesi giderek yaklaþtý. “Haydi oðlum üzme bizi...” diye baðýrýyordu babam. Ben dayanamadým, “Siz beni üzüyorsunuz ne olur sanki Pakize’ye bir doktor baksa” dedim. Babam karanlýðýn içinde beni seçemiyordu ama bana doðru konuþuyordu. “Oðlum doktor bakmýþ ya iþte. Ýlaçlarýný almýþ yatýyormuþ evde.” “O doktorun ilaçlarý batsýn hepsi zehir gibi. Pakize’ye hususi doktor lazým” dedim. Babam söz verdi “hususi doktor” bulacaktý. Ve ben saklandýðým yerden çýktým. Hemen o gece doktor getirdik. Doktorun talimatýyla Pakize’yi hastaneye yatýrdýk. Serumlar, ilaçlar, düzenli ve temiz bakým derken Pakize ayaða kalktý. Pakize’nin yataðý baþýnda Mutlu ile bu sefer, “çok þükür” diye ellerimiz açtýk Mevla’ya...
Hadiye Abla’yý razý etmiþler duvarýn tepesinden indi. Pakize’yi görmeye hastaneye geldi. Sarýldýlar anne kýz. Biz de duygulandýk. O sýrada annem dedi ki Hadiye Abla hazýr duvardan inmiþken seni bir hamama götürelim. Hadiye Abla tombul týrtýllar gibi usul usul kaçmak istedi. Ama fýrsat vermediler ve hamama götürdüler. Hamamdan çýktýðýnda Hadiye Abla biraz küçülmüþ demiþler ki bu Hadiye’nin yarýdan fazlasý kirmiþ yýkanýnca cücük kadar kaldý...