Beþ yaþýnda mülakat olur mu?

Baþlýkta “mülakat” ifadesini kullandým zira ne denmesi gerektiðini gerçekten bilemiyorum.

Beþ yaþýnda bu mülakatlarý (!) yapan sözde eðitimciler bu sürece mutlaka interview falan diyorlardýr, daha þýk, daha batýlý durur.

Týpký Ýstanbul’da sitelere Brooklyn, Venedik, San Marco Meydaný adlarýný verenler gibi.

Ýstanbul’da, muhtemelen Ankara ya da Ýzmir’de de vardýr, anneler çok meraklý çocuklarýný illaki buralara yazdýrmaya, dört, beþ yaþýnda çocuklarla okullar bir saat süren görüþmeler yapýyorlar.

Ýþin ilginç yaný bu görüþmelerde bu çocuklarýn bir bölümü bu okullara baþvuru hakkýný yitiriyorlar, kuraya dahi katýlamadan eleniyorlar.

Evet, dört, beþ yaþýnda bir çocuk eleniyor yani hayatýnýn ilk sillesini yiyor.

Kimden mi yiyor, bence o yaþta bir çocuðu o görüþmelere sokan annelerinden, babalardan yiyorlar.

Annelerin dertleri, meseleyi izlediðimi, bildiðimi zannediyorum, çocuklarýnýn iyi bir kolejde temel öðretim senelerini geçirmesini istemeleri kadar, muhtemelen daha da fazla, kendi tuhaf þýk cemaatleri içinde, birbirleriyle yani anneler arasý tuhaf bir yarýþma, bir hava atma durumu.

Pedagoglar, eðitimciler çocuklarýn bu süreçten etkilenmemelerinin ya da minimum etkilenmelerinin yegane yolunun çocuklarýn bu “mülakat” süreçlerinin ne anlama geldiðini anlamamalarý olduðunu söylüyorlar ama bu çaðda, bu iletiþim çaðýnda bu da mümkün deðil, evde mesele konuþuluyor, çocuklar kendi arkadaþlarýyla da bu konuyu konuþuyorlar.

Çocuk, unutmayalým dört ya da beþ yaþýnda bir çocuktan bahsediyoruz, o süreçte neler yaþýyor, muhtemelen annelerin çok da derdi deðil, varsa yoksa çocuða dört ya da beþ yaþýnda Ýngilizce öðretmeye baþlamak ama yine yakýndan izliyorum, çocuklarýn bu süreçte Ýngilizce falan öðrendikleri de yok aslýnda.

Ýngilizce bahane, annelerin birbirlerine hava basmalarý þahane.

Meseleye temel itirazým aslýnda þu: Dört ya da beþ yaþýnda bir çocuða mülakat yapýp o yavruyu eleyen ya da elemeden kuraya alan yani bu yapýlaný temel pedagoji ilkelerine aykýrý görmeyen bir kafa ayný çocuklara daha sonra, sekiz, dokuz sene eðitim, öðretim vermeye çalýþýyor.

Ve, ortaya çýkan manzarayý, sonuçlarý da hepimiz izliyoruz, biliyoruz.

Çocuklarý dört, beþ yaþýnda mülakata alan öðretmenlerin çalýþtýklarý okullarýn bir bölümü de ülkenin en seçkin okullarý olduklarý iddiasýndalar.

Sevsinler bu seçkin okullarý ve iddialarýný.

Eðitim, öðretim süreçleriyle ilgili, baþta müfredatýn en küçük detayýna kadar her þeye karýþan, bu karýþmayý kendi asli iþlevi gören Milli Eðitim Bakanlýðý nedense bu pedagoji cinayetinde ortada pek görünmüyor.

Görülmemekte de haklý, MEB’in mutlaka çocuklarýn psikolojisi dýþýnda baþka çok önemli iþleri vardýr, sýra ihalelerden, þartlanma müfredatýndan çocuklara pek gelemez.

Bazý köklü eðitim kurumlarýnýn 1997’de kapatýlan ama baþka adlarla açýlmaya çalýþýlan temel eðitim bölümlerinin kontenjaný talebin çok altýnda, yani bir tayýnlama kaçýnýlmaz.

Bu tayýnlamanýn o yaþta kura ile yapýlmasýna bir itirazým pek yok ama bu sözde eðitimcilerin sözde mülakatlarýna mutlaka bir son verilmeli, çok ayýptýr, çocuklara çok yazýktýr.