Beşiktaş’a hangi diziliş?

Mersin maçından sonra “Beşiktaş’ın 4-4-2’yle gereken hücum üretkenliğini sağlaması mümkün değil” diye yazmıştım. Rize maçında da tablo değişmedi.Biliç’i eleştirmiyorum, çünkü Oğuzhan ve Sosa’nın yokluğunda kısıtlı seçeneğe sahipti. 4-4-2’yle başladı, dk. 68’de Kerim’i oyuna alıp 4-1-2-3’e döndü. Defans önünde Veli, onun önünde de Kerim-Atiba ikilisi. Hücum üretkenliği görece arttı bu sayede. Yine de maçı sadece 9 gol girişimiyle kapattı Beşiktaş.

Hücum üretkenliği için doğru dizilişin 4-1-2-3 olduğu kanısındayım. Orta 3’lü için ideal dizilişim de belli: Defans önü sigorta Atiba, onun önünde de Oğuzhan-Sosa ikilisi. Biliç’in kafasında da bu mu var, merak ediyorum açıkçası. Ama Sosa’nın sakatlığı geçip form tutana kadar bunu görme fırsatımız olmayacak. Biliç daha tedbirli dizilişleri yeğlese bile, takımı ofans odaklı kılmayı başarırsa sorun yok. Beni Beşiktaş’ın oyun karakteri ilgilendiriyor.

Yeri gelmişken, bir çift laf da Rize’ye. İlk yarı 2 gol girişimi var Rize’nin, 2. yarı ise sadece attığı gol. Hepi topu 3. Bu nasıl futbol anlayışı yahu? Gözlerim Antalya’nın başındaki Şifo Mehmet’i aramadı değil. Umarım bu anlayışta ısrarcı olmaz. Aşırı tedbirli futbola, futbol katili katenaçyoya her zaman karşı çıkıyorum. Türk futbolu zaten gerileme döneminde. Bu anlayış sonuç getirdikçe, Türk futboluna büyük zarar veriyor.

Gelelim Oğuzhan’a. Geçen sezonun son maçında gördüğü kırmızı kart Mersin ve Rize karşısında Biliç’in elini kolunu bağladı. Şimdi kendini affettirmek için iyi bir fırsat var önünde: Önce bu geceki Asteras maçı, sonra da Bursa deplasmanı. Umarım Oğuzhan bu fırsatı iyi kullanır ve Beşiktaş bildiğimiz hücum üretkenliğine geri döner.

Ya Hüseyin Göçek? Kart tercihlerini, penaltı pozisyonlarını süzememesini geçtim. Ama bir hakemin işi maç temposunu yavaşlatmak mıdır yahu? Zaten temposuz bir ligimiz var. Üstüne de tedbirli futbol saçmalığı ve rakibe aşırı sertlik. Buna, oyunu hızlandırmak bir yana, iyice ağır aksak kılan hakemleri ekleyin bir de. Sözüm sadece Göçek’e değil, tüm hakem camiasına. Hakemin birincil görevi oyunu mümkün olduğunca kesmemek ve maçın temposuna katkıda bulunmaktır.

Yüksek futbol ulemamız her hafta teknik adam ve oyuncu linç etmek yerine, şu işe bir el atsa ya. Pek bir hayalciyim ben, öyle değil mi?