Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılım için ayağına gelen sayısız fırsatı geri tepti. Fikstürün kendisine sunduğu avantajları kullanamadı, gereken puan farkını yakalayamadı. Son iki haftaya girilirken inisiyatif rakibinde. Yine de düğüm büyük olasılıkla bu Pazar çözülecek gibi görünüyor. Senaryo bol. Ama hangi senaryo işlerse işlesin, Beşiktaş’ın Elazığ’ı yenmesi neredeyse zorunlu koşul. Beşiktaş kazanır, G.Saray Trabzon deplasmanında puan kaybederse? Beşiktaş son hafta evindeki G.Birliği maçını da kazanır ve ligi 2. bitirir.
Ya G.Saray da kazanırsa? O zaman projektörler son hafta G.Saray’la İstanbul’da oynayacak olan K.Erciyes’e dönecek. Elazığ yenilirse 34 puanda kalıyor. 36 puanlı K.Erciyes evinde Bursa’yı yenerse sorunu kalmıyor. Ya beraberlik? O da yetiyor, çünkü ikili averajda Elazığ’a üstünlüğü var. Rahatlamış bir K.Erciyes son hafta pozitif bir futbol sergileyebilir mi? Onu bilemem. Ama G.Saray eline geçen fırsatı kolay kolay tepmez.
Ya Kayseri Erciyes Bursa karşısında sürpriz bir yenilgi alırsa? Ya 33. haftada hem Beşiktaş hem G.Saray aynı anda berabere kalır ya da aynı anda yenilirse ve K.Erciyes de Bursa’yla berabere kalırsa? Denklem pek değişmiyor. G.Saray için son maçın zorluk derecesi artıyor, ama inisiyatifi elinde tutmayı sürdürüyor. Üstelik bu denklemde K.Erciyes son maçını kaybetse dahi Elazığ, hatta G.Antep’in skorlarına göre kümede kalabilir.
Görüleceği üzere, senaryolar bitmek bilmiyor. Son hafta maçlarında tutunma ve kopma anları aşırı yoğunlaşır. Maç kolayca gidip gelebilir, konsantrasyon hızla dağılabilir. Son hafta maçlarına bel bağlanmaz. Tam da bu yüzden inisiyatifi rakibe kaptırmamak gerekiyordu. Yazının başındaki ilk senaryo (Beşiktaş Elazığ’ı yener, G.Saray Trabzon’a puan kaybeder) hariç, diğer bütün denklemlerde koşullar rakipten yana ağır basıyor. Beşiktaş’ın ikili averajdaki dezavantajı da cabası.
Bütün bu olumsuzluklara karşın, Beşiktaş’ın ligi 2. bitirmesi en büyük dileğim. Bu gerçekleşirse, sezon sonundan itibaren masaya yatıracağımız hem yönetsel hem teknik sorunlar ve yetersizlikler çok daha anlamlı hale gelecek çünkü. Belki de daha sağlıklı bir gelecek planlamasının kapısını açacak. Pazar gününü iple çekiyorum ve hep söylediğimi söylüyorum: Hücum Beşiktaş, Hücum!