Beşiktaş’taki takımdaşlık

Maçın uzatmalarının da bitmesine saniyeler var. Beşiktaş atağında Erkan Kaş Elazığ ceza alanı önünde indiriliyor. Yeteneği sınırlı hakem Kuddusi Müftüoğlu oyunu devam ettiriyor. Ama Erkan yerde! Orhan Ak takımı hücuma çıkmışken, oyunu bırakıp yerde acıdan yatan Erkan’ı tartaklıyor. Adam orada yatsa ne olur, yatmasa ne olur. Maç bitmek üzere, 3-0 gerideler ve top onun takımında hücum ediyorlar, hakem oyunu durdurmamış.

Sporculukta öfke yok, ama belli ki Orhan sahaya işine yoğunlaşarak değil, öfke yüklü çıkmış!

Orhan yılların oyuncusu. Gene de skoru hazmedememenin hırçınlığına kapılmış. Maçta yaptığı yanlıştı, ama maç sonunda durumun farkında olduğunu açıklayıp özür dilemesi güzeldi.

Bu dozda gaza getirilme ya da gelme konusu önemli. Bunu bir yerde bekletelim. Olayın ele alınacak başka önemli boyutları var.

Orhan’ın yerdeki genç oyuncu Erkan’ı tartaklama hareketine oyunun akışı sürmesine karşın o bölgedeki Olcay ve Almeida tepki verdiler!

İtiş kakışlar oldu. Üçü de sarı kart gördüler. Orhan hem kendine ve hem de iki meslektaşına maç bitmek üzere iken yok yere kart aldırmış oldu. Onca deneyimlerine, profesyonelliklerine karşın bu hatadan kendilerini uzak tutamıyorlar. Bunu da bir kenara koyalım.

Olcay ile Almeida’nın Erkan’a yapılana tepki vermesi, takım arkadaşlarını bu boyutta sahiplenmesi, Beşiktaş’ta doğan ya da doğmaya başlayan birliği simgeliyor. Kuşkusuz bu duygu birliğinin, takımdaşlığın futbol karakterine de yansıması ve yapışıp kalması gerekiyor.

Aman Samet hoca...

SB Elazığspor karşısında iki Beşiktaş gördük. İlk yarıda, birinci bölgesinde topu geveleyen, orta alanda baskı yiyip öne çıkamayan bir takımdı. İkinci yarıda birinci bölgede top bekletmemeye özen gösterip, oyun kurma işini öne taşıyan ve temposunu hızlandıran bir takım oldu.

Aybaba, cılız saydığı rakiplere karşı onları açmak için şu ilk yarıdaki oyunu seçerse günü gelir geçen yılki Beşiktaş gibi altından kalkamayacağı zorluklarla karşılaşabilir. Maç yorumumdaki sözü yinelemek istiyorum. Beşiktaş içinde sanatçıları da olan bir takım, ama takımca sanat yapmaya kalkmamalı... Ağırdan alınca takım işlemedi. Tempoya geçince fark doğdu... Beşiktaş cılız saydığı rakibini açmak için neyi yapması gerektiğini gördü. Çağın futbolu tempoyu seviyor.

Aman Samet hocam Beşiktaş Barselona taklidi yapmaya kalkışmasın... O zaman zorluk derecesi düşük maçlarda da puanlar uçar gider ki... Her şey berbat olur.

Ekim gelmeden, Avcı’ya...

“Hoca kimi isterse onu oynatır!”

Ne büyük söz değil mi?

Biz adama onu tek yetkili kılarak ulusal takımı teslim etmişiz, elbette kimi isterse onu oynatacak.

Avcı’ya Selçuk’u oynatmayışının hesabını sormuyor; ‘Onu tercih etmemesinin nedenini’ öğrenmek istiyor toplum.

Asıl konu bu...

Avcı, “Tercihim böyle” diyerek kestirip atamaz!

O zaman sıradan olur.

“Ders almam, veririm” olur...

Yani olmaz!

Abdullah hoca Ekim maçlarına takım kadar kendini de hazırlamalı.

Oyuncu ve taraftar bilinci...

Adam (Kasımpaşa-G.Antep maçı, Uruguaylı Pintos) golü attı, yasak ama sahada formasını çıkarıp eline alarak sevinç yaşıyor! O an bilincini kullanmıyor, cezasını unutuyor ki formasını çıkarıyor...

Ve...

Bir taraftar tribünden atlayıp futbolcunun elindeki formayı alıp kaçıyor! Henüz bitiş düdüğü çalınmamış maçta giyilen formayı geri vermemek için tribüne atıyor, oradaki taraftar da elde forma kaçmaya başlıyor!!!

Bir şeyler beklediğimiz, kimi kez tepkilerine göre davrandığımız kimi oyuncu ve taraftar bu yapıda işte!

Onları ne oranda dikkate almalıyız?

BIK­TIK

-Quaresma’nın hiçbir yeni yanı olmayan, hep aynı transfer; Batuhan’ın kiloları haberlerini okumaktan bıktık usandık...

USANDIK