Ekranlarda, çok az sayýda görebildiðim gerçek madencilik uzmaný dýþýnda, çok sayýda, bu konudan pek bir þey anlamayan, ben de hiç anlamýyorum, ama yapýlan teknik hatalar, madendeki eksikler konusunda mangalda kül býrakmayan yetkili, yetkisiz insanlarýn konuþtuðunu, yorum yaptýðýný görüyorum.
Çok merak ediyorum, ayný insanlara, çok komplike bir beyin ameliyatýnda yapýlan bir hata, bir malpractice konusunda da mikrofon uzatýlsa, yine ayný detaylý yorumlarý yaparlar mý? (yaparlarsa da hiç þaþmam).
Bana birisi, yanlýþlýkla, komplike bir beyin ameliyatý hakkýnda bir soru yöneltse ilk tepkim muhtemelen “siz karýþtýrdýnýz, benim adým Prof. Gazi Yaþargil deðil, lütfen bir zahmet, bu soruyu Hocaya yöneltin” derim.
Neden öyle derim, yazmasý bile abes, Prof. Gazi Yaþargil dünyanýn muhtemelen en saygýn beyin cerrahlarýnýn baþýnda geliyor, bugüne kadar da bu konuda büyük iþler yapmýþ, bu saygýnlýðý hakkýyla elde etmiþ, biz de kendisini mükafat olarak askerlik yapmadý diye vatandaþlýktan atmýþýz, Allah’tan Özal bu vahim hatayý çok geç de olsa düzeltmiþ.
Ekranlarda arz-ý endam eden kiþiler de (büyük çoðunluk), ben de, madencilik konusunda beyin cerrahisi kadar bilgiliyiz ama nedense madencilik meselesi beyin cerrahisine oranla üzerinde daha kolay laf çevrilebilecek bir konu oluyor.
Bana, madencilik ya da Soma faciasý hakkýnda bir soru yöneltilse ilk refleksim “beyin cerrahisi konusunu Prof. Gazi Yaþargil’e sorun” demek gibi, madencilikte de “bu alanda büyük baþarýlar elde etmiþ ülkeler ne yapmýþ ise biz de AYNISINI yapalým” demek olur.
Önümüzde dev gibi bir AB örneði, konuya iliþkin AB mevzuatý ve senelerdir Almanya’da, Ýngiltere’de yaþanmayan ya da gerçekten minimuma indirgenmiþ madencilik kaza ve ölümleri örneði var.
Daha da önemlisi, AB tam üyelik perspektifimiz nedeniyle bu mevzuatý yani AB kriterlerini benimseme mecburiyetimiz de var ama nedense, zýrva gerekçelerle, AB ile açabileceðimiz “Sosyal Politika ve Ýstihdam” dosyasýnýn açýlmasýný Türkiye engelliyor.
Biz, siyasetçilerimiz senelerdir, “bu reformlarý AB istiyor diye deðil, yurttaþlarýmýz için yapýyoruz” demiyor muyuz?
Ýþte, yurttaþýmýz için yapýlmasý elzem bir reform alaný.
Ekranlara çýkýp büyük laflar etmenin pek bir anlamýný göremiyorum doðrusu,
yapýlmasý gereken madencilik ve iþçi güvenliði konusunda AB ne yaptý ise AYNISINI, “bu bize uymaz” dangalaklýðýna düþmeden mevzuatýmýza geçirmek ve uygulamanýn da takipçisi olmak.
ILO (Uluslararasý Çalýþma Örgütü) mevzuatýný benimsemek de zaten söz konusu müzakere dosyasýnýn vazgeçilmez bir gereði.
Elimizde hazýr bir reçete varken, üstelik, maalesef þekilde görüldüðü gibi, bu konuda ülke olarak, ilgili bakanlýklar olarak, iþletmeler olarak sýnýfta kalmýþ hatta çift dikiþ durumuna düþmüþ iken hala madenciliðe iliþkin zýrva ulusal reçeteler arayýþýnda olmak bana çok korkunç, hatta büyük bir vicdansýzlýk geliyor.
Göreceksiniz, Soma da bir süre sonra unutulacak, týpký, 1983 Armutçuk (grizu, 103 ölü), 1990 Amasya (grizu, 68 ölü), 1992 Kozlu (grizu, 263 ölü), 1995 Yozgat Sorgun (grizu, 38 ölü), 2004 Küre (19 ölü), 2009 Bursa Mustafakemalpaþa (19 ölü) ve diðerlerinin unutulduðu, sorumlularýnýn üzerine yeterince gidilemediði gibi.
Bu kazalardan hangi dersler çýkarýldý, bu madenlerde üretim koþullarý deðiþti mi?
Ödünsüz bir biçimde AB standartlarý uygulanmaz ise; bu liste yakýn gelecekte de maalesef uzar gider, çünkü geçmiþte öyle olmuþ, yarýn neden deðiþsin?