Beyin ölümü gerçekleşen ülkeler

Londra’da yapılacak NATO zirvesi öncesi İngiliz medyasında çıkan kışkırtıcı haberleri gördünüz mü? Times gazetesi, NATO zirvesine ayırdığı başyazıda, “NATO'nun uyum içinde olmasına en büyük tehdit Erdoğan'dır... … Erdoğan'ın gittikçe dengesizleşen davranışları Türkiye'nin ittifak içindeki pozisyonunun sürdürülebilir olup olmadığı hakkında soru işaretlerine yol açıyor” diyor… BBC de bu yorumu tercüme ederek dünyaya servis ediyor. 12 Aralık’ta İngiltere’de seçimler var. Muhtemelen de Jeremy Corbyn adında bir NATO karşıtı, ‘10 Numara’ya taşınacak. 2020’de İngiltere’nin yeni NATO politikalarını göreceğiz. NATO’nun yarım asra yakındır varlığını sürdürdüğü temel felsefesini, ünlü 5. maddesi özetliyor. “Bir NATO üyesi’ne karşı silahlı saldırı, tüm NATO’ya yapılmış kabul edilir...” PKK’nın NATO üyesi Türkiye’ye karşı Sovyetler Birliği desteğiyle kurulup, Sovyetler’in siyasi sahası Suriye’de muhaberat eliyle Bekaa’ya yerleştiğini. 1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınlarından bu yana Suriye ve Irak’tan terör saldırılarının yönetildiğini dünya görüyor değil mi? Geçtim NATO’nun şu ünlü 5. maddesinin uygulanmasından. Arkadaş bugün artık NATO üyesi ülkeler eliyle PKK Türkiye’ye karşı kullanılıyor, ne diyelim? Sadece PKK da değil. İşte Suriye’de Rejimin gerçekleştirdiği Reyhanlı saldırısı. DEAŞ’ın, Diyarbakır, Suruç ve Ankara Gar katliamları. Nerede NATO? Ama ‘dengesiz’ biz oluyoruz öyle mi? DEAŞ’la mücadele adı altında bir mekanizma kurulmuş fakat Türkiye dışında bu alçak örgüte tek mermi sıkan olmamış. Sınırlarını korumak için operasyon başlatan Türkiye’ye karşı adamlar ‘bizim tankımızı kullanamazsın’ diyerek ambargo tehdidinde bulunmuşlar, Fakat ‘dengesiz’ olan biziz... Trump ne diyordu Almanya için; “Rusya’nın kölesi” diyordu değil mi?  “ABD’nin parasıyla NATO’nun savunma olanaklarından yararlanıyor ama Rusya’dan da enerji alışverişi yapıyor.” Biz ise tüm taahhütlerini eksiksiz yerine getirdiği halde bu iki yüzlü tavrın hedefi olmaya devam ediyoruz. NATO’nun değilse de bizi ittifak ruhuna uygun davranmamakla suçlayanların beyin ölümü gerçekleşmiş durumda...

 

ERTUĞRUL ÖZKÖK BENİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATTI

Muhteşem bir sofra kurulmuş. Özel lezzetler var masada. Ev yapımı Şarap İzmir’den gelmiş. Kaz eti Kars’tan... Beyler pek bir şık, hanımlar pek bir güzel. Masada iki büyükşehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanları, teşkilat başkanları var. Etrafında onlarca da gazeteci. Fakat Restoran sahibi reklamı olsun diye paylaşana kadar kimsenin bu buluşmadan haberi yok. Masadaki çoğu kişi, sosyal medyayı aktif kullanıyor. Ya hu bir selfie de mi atmaz kimse? Bütün gazeteciler o gece sessizliğe bürünmüş. Dedim ki, o masada Ertuğrul Özkök olsaydı, bir tam sayfa gurme bir tam sayfa da moda yazardı. Kaz ve şarap lezzetlerine özel yer ayırırdı. Katılmadığı resepsiyonlardan bile renkli izlenimler yazmasıyla ünlü Ertuğrul Bey ne yaptı dersiniz? ‘Masa düzenini çok kuru buldum, başkan da biraz şişmanlamış’ diye yazdı bitirdi. Ama yazıdaki asıl detay, Özkök’ün, ‘Adam su içmiş, ne diye şarap içtiğini iddia ediyorsunuz’ anlamına gelen savunma cümlesiydi. Ya hu desene; ‘içer kardeşim’ diye. ‘Benim başkanıma tatil nasıl yakışıyorsa şarap da yakışıyor’ diye yazsana. Sonuçta Ekrem Bey’in ‘içki kullanmıyorum’ diye bir açık beyanatı yok bildiğim kadarıyla. O halde bu perdeleme çalışması neden? Bir imaj sarsıntısı geçirir diye mi acaba? Hiç merak etmeyin bu millet Ramazan’da havuz başında bira içen Muharrem İnce’nin her gün Cuma namazı kıldığına bile inandı. Bir sonraki seçimlere yakın bir daha Kur’an okur Ekrem Bey, olur-biter…