Türkiye’nin Arap ülkelerine model olarak gösterildiði dönemdi, 2009 belki 2010. “Ortadoðu’da Türkiye Algýsý” konulu bir araþtýrmanýn sunumu için Beyrut’aydýk. Türkiye’den bir düþünce kuruluþu (TESEV) ve Ýngiltere merkezli bir baþka düþünce kuruluþunun (Cheatham House) birlikte yürüttüðü çalýþmanýn raporuna göre Arap sokaðý Türkiye’yi çok yakýndan takip ediyordu. Ýslam ülkeleri arasýnda en demokratik, en güvenilir ve en güçlü ülke olarak Türkiye’yi görüyor ve Türkiye’nin hem Batýlý hem Doðulu kimliðini önemsiyordu.
Henüz Arap Baharý dalgasý baþlamamýþtý. Bugün her biri iç savaþ ve istikrarsýzlýða düçar olmuþ ülkelerin durumu görece stabildi.
Türkiye ise her açýdan göz dolduruyordu.
Raporun sonucu da bunu gösteriyordu.
Sunumun ardýndan düþünce kuruluþlarýnýn temsilcileri, saha çalýþmasýný yürüten kamuoyu araþtýrmacýlarý ve bir kaç gazetecinin katýldýðý bir akþam yemeði yenildi. Haliyle konu Arap sokaðýndaki Türkiye algýsýydý. Kulak kabarttýðýmda duyabildiðim bir mesafede Filistin kökenli olan ve Cheatham için çalýþan bir akademisyen, az çok anlayabildiðim bir Ýngilizceyle, Türkiye’de Erdoðan’ýn devrinin bitmek üzere olduðunu söylüyordu. Ne denilebilir ki, temennilerini söylüyor diye düþündüm, zira reel bir karþýlýðý yoktu söylediklerinin. Sadece Halk TV ve Foks TV seyreden birinin kurabileceði naiflikte cümleler gibi göründü.
Biraz daha kulak kesilince anladým; Cumhurbaþkaný’nýn aile bireylerine kadar dataylý þekilde çalýþtýðýný ve Ak Parti’nin muhtemelen daha uzun yaþayacaðýný ama baþýnda Erdoðan’ýn olmayabileceðini söyledi.
Beyrut’taydýk. Ýngilizceme, tartýþacak kadar, güvenmiyordum. Zaten söz konusu kiþi de konuþmaya dahil olamayacaðým bir mesafedeydi.
Amerikancýlýðýyla matuf Cengiz Çandar ve DSP eski milletvekili Cengiz Güleç de vardý seyahatte.
Meðer çok kritik bir dönemin eþiðindeymiþiz.
Üzerinden bir yýl geçti geçmedi, tüm böygeyi içine çeken bahar görünümlü kaos patlak verdi. Sekiz senedir de bitmek bilmiyor.
Salý günü Beyrut’tan gelen haberleri iþitince o güne gittim. Kim bilir, gazeteci olarak katýldýðým o toplantý da bu sürecin bir parçasýydý.
O gün fark edemediðim ama zaman içinde taþlarý yerine oturtabildiðim kritik bir toplantýya tanýklýk etmiþtim.
Bir komplo teorisinden bahsetmiyorum, politika yapýcýlarýn nasýl çalýþtýklarýnýn ve çalýþtýrdýklarýnýn rasyonel bir fotoðrafý bu aslýnda. Bizim gibiler ise, hal baþa gelince geriye dönüp anlayabiliyor bazý þeylerin gerekçesini.
O gün sokaklarýnda dolaþtýðým ve mezelerin en güzellini yediðim Beyrut Refik Halid Karay’ýn Sürgün romanýný okurken hayal ettiðim gibi deðildi. Ama yine de çok güzeldi. Garip bir çekiciliði vardý. Gönüllü sürgün olabileceðim bir þehir.
Son sekiz yýlda Ordadoðu’nun önemli baþkentlerini çok konuþtuk ama Beyrut gündemimize pek düþmedi. Ýsrail’e karþý verdiði mücadelede kahramanlaþan Hizbullah Suriye’de yüzbinlerin katiline dönüþtükten sonra duygusal olarak da yýprandýk.
Bir zamanlar Ortadoðu’nun Paris’i denilen, uzun iç savaþ yýllarýnda çok kan kaybeden Lübnan savaþtan sonra kurulan sekter yönetim biçimiyle ayný anda Fransa, Suud, Ýsrail ve Ýran’n kapýþma alaný olmaya devam etti.
Demokrasi diye yutturulan etnik-dini-mezhebi kotalý devlet yapýsý yüzünden her daim müdahaleye açýk oldu.
Ekonomik olarak zaten çok kötü durumdayken, en önemli gelir kapýsý olan en büyük limanýnýn ve þehrin önemli bir kýsmýnýn yok olmasý, olayýn sebebi ne olursa olsun, aðýr neticeler doðuracaktýr.
“Lübnan modeli”ni, bugün iç savaþýn devam ettiði ülkelere önerenler, Lübnan’ýn esasýnda bir devlet olmadýðýný çok iyi biliyorlar. Ýçinde baþka bir silahlý yapýnýn barýnabildiði hatta devletten daha güçlü olduðu, birbirine hasým ülkelerin tatbikat sahasý bir devlet olabilir mi?
Beyut’un yaralarý umalým ki tez zamanda sarýlsýn.
Biz de bu vesileyle kendimiz ve bölgemizdeki ülkeler için çýkarýlabileceðimiz dersleri konuþalým.
Dünyanýn giderek daha hýrçýnlaþtýðý bir dönemde güçlü devlet olma kararlýlýðýmýzý koruyacak mýyýz yoksa irademizi ipotek altýna almaya çalýþanlara prim mi vereceðiz?
Suriye ve Libya’da toprak bütünlüðünden yana mý olacaðýz yoksa içinde birden fazla silahlý unsurun barýndýðý sekter kotalý devletimsi yapýlar öngören anayasalar yapýlmasýna razý mý olacaðýz?