BİLGE GÜÇ: Diplomasinin yeni boyutu...

Joseph Nye, küresel diplomasiye kavramlar zemininde yön veren en önemli beyinlerden biri... 1937 doğumlu bilim adamı, ABD’nin, Dış Politika Komitesi ve Savunma Komitesi üyesi. Diplomasideki kavramlar yolculuğu 1977’de yazdığı “Güç ve Karşılıklı Bağımlılık” (Power and Interdependence) kitabıyla başladı. Getirdiği kavram, diplomaside gücün yanında, bir sorunun çözümünde bağlantılı unsurların aynı hedefte birleştirilmesinin önemiydi.

“Sert güç” (hard power) olarak adlandırılan “askeri gücün” sonuç alan diplomasi açısından yeterli olmadığının ilk işaretini bu kitapla verdi. George W.Bush döneminin neo-conlarının 11 Eylül saldırılarını bahane ederek, diplomatik hedeflere ulaşmada salt askeri gücü kullanmasını eleştiren yeni çalışmalarıyla, diplomasiye “yumuşak güç” (soft power) tanımını getiren insan oldu. Nye, diplomaside sonuca, hedef kitlelerin kültürel, ekonomik bağlar ve  siyasi kampanyalarla “kazanılmasıyla” da ulaşılabileceğini gösterdi. ABD zaten, dünyanın en büyük askeri gücüne sahipti ama, diplomaside amaç stratejik hedeflere ulaşmaksa, insanların ve “yönetimlerin” de ikna edilmesi gerekiyordu. Clinton ve Obama yönetimleri “yumuşak gücü diplomaside kullanmayı” benimsediler. “Sosyal medya”nın bu ölçüde güçlenmesi, Twitter-Facebook üzerinden “hedef toplumların beyinlerini şekillendirme/algı operasyonlarının” bu ölçüde artmasının nedeni buydu!..

“Akıllı güç” ile yeni dönem...

Dünyanın yaşadığı olağanüstü dönüşüm çağı, bu iki kavramın da diplomatik/stratejik hedefler açısından yeterli olmadığını gösterdi. Nye, bu kez, bir adım daha attı: AKILLI GÜÇ!..

“Akıllı güç” (smart power)  askeri güç ile yumuşak gücün diplomaside birlikte kullanımını öngörüyordu. DAEŞ gibi bir örgütü, “yumuşak gücün” ikna metodlarını kullanarak durduramazsınız, onunla askeri olarak mücadele etmek zorundasınız fakat milyarlarca Müslüman gencin bu tür bir örgüte yönelmesini, mutlaka “yumuşak gücü” yani, siyasi propagandanın tüm metodlarını kullanarak önlemek zorundasınız. “Akıllı gücün” Türkiye’deki açılımı, PKK ile askeri mücadeleyle eşgüdümlü Kürt gençlerinin bu örgüte gönüllü katılımını önleyecek çalışmaların da sürdürülmesidir. Terörle mücadeleyi, “akıllı güç” stratejileri ile yürütmezseniz, “teröristle mücadele” ile yetinir, uzun yıllar sürecek kanlı bir serüveni de baştan kabul etmiş olursunuz.

“Bilge gücün” yükselen değeri...

Nye, “akıllı güç” kavramını, Çin’in, ABD ile sürdürdüğü diplomaside izlediği rotanın köklü analiziyle gündeme getirdi. Siyaset bilimciye  göre, Çin, Pasifik’te rekabet gücünü artırırken, çok ince hesaplanmış, hata payını en alt düzeye indirmiş diplomatik adımlar atıyordu. Dev potansiyelini, güçlenen ordusunu ve bölgesinde sağladığı ekonomik üstünlüğünü aynı potada eriten, askeri gücü ile ekonomik/kültürel bağlarını son derece yerinde kullanan yapıya sahipti. Nye, ABD’nin bu ataklara, salt askeri ve yumuşak gücünü kullanarak değil, ikisini akılcı bir zeminde kullanarak karşı çıkabileceğini ortaya koydu...

Atladığı önemli bir nokta vardı: BİLGE GÜÇ!..

Tarihi birikimin önemi...

ABD, dünyanın en eski demokratik cumhuriyeti ama, tarihsel birikim açısından en genç toplumu... Strateji ve güvenlik uzmanı Hüseyin Bayazıd ile yaptığımız uzun soluklu sohbetlerde, Çin, devamında Rusya ve Hindistan karşısında yaşadıkları yalpalamaları, özellikle Türkiye politikasında düştükleri hazin durumu değerlendirirken Bayazıd’ın ortaya koyduğu “bilge güç” (wise power) kavramını önemsedim. Bayazıd’a göre “bilge güç” ABD’nin sahip olmadığı ve yakın bir gelecekte de olamayacağı tek güç niteliğinde, çünkü, tarihin tüm kırılma noktalarında yer almış toplumların siyasi genetiklerinde, karşılaştıkları bir sorunu çözmede tecrübe ile bilgi/birikimi ve adil karar verme geleneğini birleştirme yatıyor.

Diplomaside “bilge gücü” kavramsallaştıracak ortak bir çalışmanın temelini atarken 15 Temmuz yaşandı ve Türk milletinin bütün kesimlerinin topraklarında büyük kaos yaratmaya hedefli bir komploya nasıl, “bilge tepki” gösterdiğini birlikte yaşadık.

Amerikalılar, hala, St.Petersburg’daki Erdoğan-Putin buluşmasını küresel siyasetin mahfellerinde yaşanılan bir “manevra” olarak görebilirler, ama, iki lideri bir araya getiren, Rus ve Türk uluslarının tarihsel deneyimleriyle günümüz dünyasını iyi analiz etmeleriydi. Onlar uyguladı.

Amerikalılar’ın bugünkü birikimleriyle bunu anlamaları hayli zor...

Türk milleti, yaşadığı ağır sorunlar karşısında “bilge gücünü” sergiliyor, bu, küresel diplomaside yeni bir dönemin başlangıcıdır...