Bilgi üretimi neden önemli

1970’li yýllarýn ortalarýnda Türkiye’de düþünce kuruluþu sayýlabilecek tek bir kurum vardý. O da Seyfi Taþhan tarafýndan kurulmuþ olan Dýþ Politika Enstitüsü’ydü. Seyfi Bey elindeki kýt kaynaklarla dergi çýkartýr ve Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmaya çalýþýrdý. Ardýndan TESEV geldi ve onu diðerleri takip etti. ASAM, SETA, ORSAM ve daha niceleri.

Þimdi Türkiye’nin düþünce kuruluþlarý alanýnda önemli iþlere imza atýyor. 30 küsur yýl önce býrakýn dünya siyasetini Türkiye siyasetinde esamisi okunmayanlar bugün aklýnýza gelecek her yerde toplantýlar düzenliyor, referans alýnan yayýnlar yapýyor, dünyadaki binlerce düþünce kuruluþu arasýnda ilk 100’e girebiliyor.

Hepsinden önemlisi de sadece yorumunu deðil kendi bilgisini üretebiliyor. Böylece dünya mesela Araplarýn Türkiye’yi sevdiðini görebiliyor. Ya da mesela ORSAM’ýn Irak seçimleri üstüne yaptýðý detaylý çalýþmalar sonucunda kendi bilgimiz ve kendi yorumumuzla kendi kararlarýmýzý verebiliyoruz. Ýktidarlarý ve yönetimleri yaptýklarýndan ya da yapmadýklarýndan dolayý eleþtirebiliyoruz. Benzeri þeyleri arabuluculuk konusunda uzmanlaþmaya baþlayanlar için de söylemek mümkün.

***

Ancak bu kadarý yetmez daha da iyi olmak zorundayýz. Türkiye dünya siyaseti içinde yer alacaksa ve rol oynayacaksa, Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn alt yapýsýný geliþtirmesi kadar düþünce kuruluþlarýný da güçlendirmesi gerek. Afganistan’da ne olduðunu batý medyasýndan ve düþünce kuruluþlarýnýn yayýnlarýndan takip edersek gerçeðin süzgeçten geçirilmiþ halini görürüz. Orada ne olup bittiðini, Taliban’ýn ne istediðini anlayamayýz.

Ýran’ýn nükleerleþme ihtirasýný Batý üstünden okursak kendisini nerede gördüðünü, coðrafi konumunun onun için ne ifade ettiðini bilemeyiz. Suriye muhalefetini Carnegie yayýnlarýndan takip etmek bize yetmez. Týpký Irak’ý, Kürtleri, Hamas’ý, Hizbullah’ý ve daha pek çoklarýný uzaktan bakarak, baþkalarýnýn yazdýðýndan tanýmaya çalýþarak, hepsinden kötüsü de içimize kapanýp komplo teorileri üreterek bilemeyeceðimiz gibi.

Dünya siyaseti ve ekonomisi üstünde söz sahibi olmaya niyetli Türkiye’nin o dünya konusunda da bilgi üretmesi gerekir. Üniversitelere tabii ki iþ düþüyor ama akademik bilgi her zaman siyaset üretmeye yardýmcý olmaz. Özellikle Türkiye gibi pozitivist geleneðin hâkim olduðu yerlerde üretilen bilgi modelleme veya geçmiþi anlamaya ve anlamlandýrmaya yöneliktir.

Akademiya gelecek söz konusu olduðunda ya model veya tarihsel eðilim üstünden konuþur. Bu da dünya siyasetinde sýk sýk gördüðümüz ani sapmalarý öngörmemizi, anlamýný fark etmemizi saðlamaz. Sovyetler Birliði’nin çöküþünü kestirmiþ, Arap Baharý’nýn geleceðini müjdelemiþ akademisyen pek bulamazsýnýz. Gelecek akademik cemaat için yaþanýp da görülecek bir alandýr genellikle.

***

Akademik bilgi siyasetin alanýný belirleyebilir ama siyasetin ayarýný belirlemez. Onu belirleyecek olan gündelik alanda üretilen ve paylaþýlandýr. Akademisyen geçmiþte yapýlan hatayý söyler, gelecek konusunda ketum davranýr. Düþünce kuruluþlarý ise akademik bilgiyi günlük siyaset için yorumlar onu kullanýlabilir hale getirir, gerekirse de yeniden üretir.

Aksi takdirde diyelim ki Afganistan ve Pakistan konusunda fikir üretirken Michael Brenner’ýn Huffington Post’ta dün çýkan yazýsýný beklememiz gerekir. Çünkü alýþýlmýþýn aksine orada Afganistan fiyaskosu ve Pakistan ile Amerika’nýn bozulan iliþkileri için Taliban’ý deðil CIA’yi suçlayan ve bunu isim isim sayarak yapan Brenner bize bu konuda ufuk açmakta, sorunun asýl kaynaðýnýn bölge dýþý bir yerlerde, Washington’da olduðunu vurgulamaktadýr.

Dolayýsýyla da Brenner geçmiþi irdeleyen yazýsýyla sorunun çözümü için üretilecek her türlü bölgesel senaryonun ne kadar anlamsýz olduðunu görmemizi saðlamaktadýr. Bizleri daha detaylý bilgi üretmeye, ilgi duyduðumuz ve söz sahibi olduðumuzu zannettiðimiz alanlar konusunda daha detaylý düþünmeye teþvik etmektedir. En azýndan bana göre...