BİLGİSAYARIMIZ EVE GELEMİYOR

Oğlum ile anlaşma yapmıştık. Yaz tatilinde bilgisayarını açabilecekti ama okul döneminde bilgisayar kapalı olacaktı. Çocuk verdiği sözde durdu. Yaz geldi bilgisayar açılacak. Çocuk heyecanlı, biz verilmiş sözün tutulmasından mutluyuz. Maalesef bilgisayar açılmadı. 

İnsan bilmeyince paniklemesi de çok oluyor. Evde hasta var gibi telaşlandık. Çocuk uğraşmaya başladı. Biz yolda kalmışların otobüs tamirini beklemesi gibi heyecanlıyız. Epeyce bir uğraştan sonra oğlum kan ter içinde maalesef babacığım dedi çalışmıyor... 

Her işin bir doktoru olur da bilgisayarın olmaz mı? Aradık bulduk. Çok uzakta değilmiş. Gurbete giderken yorganını sırtlayıp yola düşenler gibi bilgisayarı yüklendik. Yola düştük. 

Bilgisayar tamircisi baktı. Bu arada ben merakıma engel olamayıp sordum. Bilgisayar tamircisine de “usta” diyebilecek miyiz? Yoksa onun da başka bir adı mı var? Bilgisayar dünyasından her şeyin adı pek afilli pek alengirli malumunuz. 

Tamirci çocuk “usta” derseniz şeref duyarım bu işte “usta” olmuşsak ne mutlu bize dedi. Çocuğun böyle ağır tonajlı laf etmesine pek şaştım. Bizim bildiğimiz bilgisayar dahileri tombul, saçı sakalı karışık, kalın gözlüklü ve asosyal tipler olurdu. Ama bu çocuk pek temiz, konuşması hali insanda emniyet hissi uyandıran kalem efendisi gibi bir şeydi... 

Bizim bilgisayar onulmaz dertlere düşmüş. Biz tamir ettirip eve gitmek derdindeyken bilgisayarın işi uzadı. Parça gelecek. Garantisi dolmamışsa firma ödeyecek yoksa cebimize davranacağız. Firma ile görüşüldü. Firmanın cevabı pek akıllı geldi bana. “Eğer çocuk bilgisayarı açmış ve müdahale etmiş ise garantisi geçerli değildir. Yoksa biz gerekli işlemi yaparız” 

Meğer oğlumuzun bilgisayarı açması hiç de iyi değilmiş. Garantisi bozulabiliyormuş. Oğlumla göz göze geldik anladım ki oğlum açmaması gereken yerleri açmıştı. Mecburen garanti dışına çıktık. Ve epeyce bir paraya yeni parçaları sipariş ettik. 

Tamirci çocuk ya da yeni adıyla “usta” bize çay söyledi. Çayımızı yudumlarken biraz muhabbet ettik. Ben her zaman olduğu gibi tahsilini sordum. Meğer ustamız tahsil hayatına erken veda edenlerdenmiş. Ama okumayanların genelinde görülen “biz okuyamadık işte” türünden bir yakınması yoktu. Okumamıştı ama çok sevdiği bir işi vardı. Küçük bir ilçede internet kafede çalışarak başlamış işe. Aslında buna pek çalışmak denmez. Ustamız internet kafeyi silip süpürecek ve çay verecek bunun karşılığında da istediği kadar bilgisayar kullanabilecekmiş. Bir çeşit karın tokluğuna çalışmak yani. Orada fazla durmamış bilgisayar servisinde çıraklık etmiş. Sonra da buralara kadar gelmiş. 

Ustamızın hikayesi tam Kemalettin Tuğcu’ya göreymiş öğrendik. Ben her meselede lafı döndürüp dolaştırıp okumaya getiren babalardan değilim. Oğlum da ustamızın yarım kalmış tahsilini ve iş hayatındaki zorlukları birer ibret tablosu olarak dinlemiştir diye umut ederek ustamıza veda ettik. 

Sonra beklemeye başladık. Parça gelmesi bir hafta sürdü. Bir haftanın sonunda herhalde tamamdır diyerek ustamıza koştuk. Maalesef yanlış parça gönderilmiş. Doğru parçanın gelmesini de bekledik bir zaman. Doğru parça gelmişti ama hasarlıydı kargo firmasındaki babayiğitler hunharca sağa sola kolileri atarken bizim parçaya hasar vermişler. Yine bekledik bir zaman. Hasarsız ve doğru parçanın gelmesini de asker yolu gözler gibi bekledik. 

Parça geldi yerine takıldı. Tam her şey tamam derken ustamız bilgisayarı kurmak gerekli dedi. Eh kur o zaman dedik. Bilgisayarı kurarken elektrikler gitti geldi. Ve bizim bilgisayardan yanık kokusu geldi. Meğer voltaj yüksek olunca bilgisayara zarar vermiş. Elimiz yüreğimizde içini açtırdık bilgisayarın. Eh hatrı sayılır miktarda arıza çıkmıştı... 

O arızanın tamiri için de beklemek ve sabretmek gerekiyormuş anladık. 

Şimdi bilgisayarımızın arızasının üçüncü ayındayız hala eve gelemedi. Olan biteni anlatmaya benim takatim yok. Artık bilgisayar uzak bir hatıra bizim için. Eve sağ salim gelir mi? Gelirse düzenli olarak çalışır mı meçhul. Biz ise arada bir uğrayıp yeni ahbabımız bilgisayar tamircisi genç ile sohbet ediyor çayını içiyoruz. Böylece bilgisayarımızın hasarlı bedenini de ziyaret etmiş oluyoruz. 

Durumumuz umutsuz demek caiz değil ama şafak karanlık bizim için vesselam...