Beşiktaş son G.Antep maçında 17 gol girişimi üretti, kalesinde ise yalnızca 6 gol girişimi gördü. Geçen sezondan beri ısrarla vurguladığım Fernandes-Oğuzhan ikilisini sahada görmek de cabası. Son maçtaki 17-6’lık tablo geçen haftaki yazımda işaret ettiğim iyiye gidişi onaylar nitelikte. Beşiktaş’ın Avrupa defteri kapandığı için, Tromsö maçlarını değerlendirme dışı tutacağım artık. Kartal’ın ilk 3 lig maçı itibariyle ürettiği gol girişimi ortalaması 14,3. Hücum üretkenliği açısından yeterli bir ortalama olmamakla birlikte, G.Antep maçındaki oyun planı ve zaman zaman yakalanan pas trafiği son derece olumlu.
Beşiktaş’ın kalesinde gördüğü gol girişimi ortalaması ise 6,7. Geçen hafta bunun düşük bir ortalama olduğunu, zaman içinde bu rakamın yükseleceğini belirtmiştim. Tromsö maçları da bu ortalamaya yakındı. 5 maçlık bu performansı, savunma düzeninde iniş çıkış yaşanmamasını çok önemsiyorum. Üstelik bu 5 maçta 11 gol üreten Beşiktaş’ın, kalesinde gördüğü 4 golün iki saçma penaltı ve iki bireysel hatadan kaynaklandığını da bir kez daha vurgulamak gerek. Bu goller sistematik bir savunma zaafının ürünü değil.
Bir not daha ekleyeyim: Tromsö maçlarının son çeyreğinde takımdaki durgunluk ve geriye yaslanma hali beni kaygılandırmıştı. G.Antep maçının son çeyreğinde 5 gol girişimi üretti Beşiktaş. Daha önemlisi, oyunun büyük bölümünde skor avantajını topu kendi ayağında tutarak ve rakibin oynamasına fazla izin vermeyerek korumayı başardı. Bu veriler ışığında sakınımlı bir iyimserliği sürdürüyorum, takımın gün geçtikçe daha organize bir görüntü vereceğine inanıyorum. Bursa deplasmanı ve Olimpiyat’taki G.Saray maçı gerçek birer test sürüşü olacak. Umarım yukarıdaki verilerde çok radikal değişimler görmeyiz.
Beşiktaş’ın haksız biçimde dahil edildiği şike sürecinin vardığı yer ortada. Olan oldu, bir süre bu konuda söz almak istemiyorum. Şimdi önemli olan Beşiktaş’ın kendine yakışır bir takım kimliğine bürünmesi. Biliç’in kimi demeçlerine bakınca umudum da artıyor. Tavizsiz bir Schuster savunucusu olarak deli dolu yönlerinin tamamına da sahip çıkmıştım o dönem. Şimdi bakıyorum da ondan daha delisini de bulduk (Deli sözcüğüne hiçbir olumsuz anlam falan yüklediğim yok ha!). Beşiktaş’ın “Asi Ruh”una ve çılgın taraftar topluluğuna pek yakıştı Biliç. Dileğim hep belli, hep aynı: Hücum Beşiktaş, Hücum!